Sırat: Dünyanın Sonuna Yolculuk

Kültür/Sanat Haberleri —

Sırat filminden bir kare

Sırat filminden bir kare

  • Sayısız kilit noktasından geçip finalde gerçek sırat’ı hissettirdiinde artık bitmesi için dilekler tuttuunuz, çıktıktan sonra ise sırf rahatlamak için üzerine bir eyler söylemek istediiniz bir film bu. spanya’nın Oscar adayı olduuna göre, üç be ay sonra daha fazla dert ortaımız olacaından eminim.

BİLGE AKSU

Hakkari’de bulunduum dönem bir haftasonu üç dört kiiyle etrafı gezinmeye karar vermitik. Hedefimiz ehir merkezinden mehur Berçelan Yaylası’na doru ilerlemek ve geri dönmeden vadinin kenarından Zap Suyu’na inmekti. Hava güneli, yol açık, etraf sakin, arabamız sıradandı. Yanımızda bir corafya öretmeni olsa da ona deil, Hakkari’de tanıımız oför arkadaımıza güveniyorduk. Etrafı tanır, yolları bilir, yanlı virajlara sokmazdı bizi.

Fakat onun da düünmedii bir ey vardı. Aaılarda gündüz tiörtle geziyor olsak da Berçelan’ın rakımı 3200 metreydi ve biz hiç zincir takmamıtık. lerledikçe yerleri kaplayan kar 10 santime ulaında tepeye vardık ve aaı sallandık. Kimi zaman kaya kaya uçuruma meylettiimiz yol epey alçaldıında, pek de kullanılmayan bu geçiin yeni bir heyelanla kapandıını gördük. Sonrası uzun bir karar anı. Geriye dönmek imkansız ve önümüzdeki engelden iki tekerli araçlar bile geçemez. Sa taraf 200 metre uçurum, sol taraftaki dalar telefon sinyallerini bloke ediyor. Beklesek kimbilir ne zaman herhangi bir yardıma ulaacaız. El mahkum, pek de mantıklı olmayan insanlar olarak, tırnaklarımızla yolu açmaya giritik. Çamurdan ve kayacıklardan temizleyebildiimiz yolun uçuruma eimi %50’ye dütü. oförümüz direksiyona geçti ve bastı gaza. Fiziin kurallarıyla ba edemezsiniz... Arabanın arka tekerleri uçuruma uzanmı kendiliinden dönüyordu ve ben 10 yıl sonra bile o andaki iki saniyelik sessizliimizi ömür gibi hatırlıyorum.

Biz orada ölmedik, araba uçuruma dümedi ve bunu yapmayı ısrarla isteyen oför arkada u sıralar iyi. Kriz anında uçuruma doru yatmı arabayı 2 saat süren bir urala yeniden dorultmamıza da onun soukkanlılıı elvermiti. Bir iki denemeden sonra engeli atık ve Zap Vadisi’ne inerken ya da ehrin giriindeki kontrol noktalarında ya da evimizin önüne vardıktan sonra hiç konumadık.

Bir film insanı neresinden yakalar sorusu hem klie hem gereksiz. Ayrıca böylesine uzun bir giriten sonra hiçbir ey olmamı gibi sorular soramazsınız okuyucuya. Zaten filmler de insanı hiç beklemedii yerden yakalar. Bekliyor olsa, bile bile yakalanmaz çünkü. Bile bile yakalandıımız eyler ite yukarıdaki gibi, gerçek hayatın kendisidir.

 

 

Sırat, yol, köprü

Bir sürü kiinin de yana yakıla söyledii gibi, Sırat son yılların en ilginç sinema olayı. Tarihe geçecek, okullarda gösterilecek, 70 yıl sonra yine izlenecek bir bayapıt mı bilmiyorum. Bunu söyleyecek yetkinlikte deilim. Fakat belli bir balık altında, belli kriterler etrafında Sırat’ın ölümsüzleeceinden imdilik eminim. zledikten 3 hafta sonra yazmaya hala hazır deilim ama yazmasam da duramayacaımı biliyorum. Bu bir iç dökme yazısı olacak.

Film Fas’ın ıssız bir çölünde geçiyor. Dünyanın hemen her yerinde örneklerini gördüümüz, doanın içinde düzenlenen müzik festivallerinden biri yapılacak ve açılı sahnesinde uzun uzun hazırlık aamasını izliyoruz. Devasa hoparlörler, çorak bir çevre ve uçsuz bucaksız bir alan. Hemen ardından bas ritimlerin barolde olduu 130 bpm müzik ve kendini kaybederek dansa adanmı hayatlar. Tipik bir rave ortamı. Gözler kayık, bakılar baygın, hareketler müziin tersine biraz yava. Bu sırada saydıımız görüntülere hiç uymayan biri giriyor kadraja. 50’li yalarda, hafif yorgun ve telalı, azıcık göbeklenmi bir adam: Luis. Anladıımız kadarıyla, yanında 10 yaındaki oluyla, evden ayrılan kızını arıyor. Bir sürü yere bakmı bulamamı, Rave partilerine gittiini örendii için ansını burada denemek istemi. Gördüü herkese kızının fotorafını uzatıyor, kimsede cevap yok.

Bu uyumsuz görüntü yalnızca Luis’le Rave’ciler arasında deil, 5 milyon yıldır orada duran vadinin kayaçlarını titreten melodisiz müzikle doa arasında da mevcut. 5 milyon yıl evvel aynı biçimde duran kayaçlar çok ey gördü ve yaadı ama herhalde en büyük deiim, imdi ondan silkinen tozları saa sola sıçratan bu tuhaf canlılarda oldu. Bir zamanlar hayatta kalmaktan baka emelleri olmayan bu iki ayaklılar, imdi önlerine uzatılan iki parça ekmee bile tenezzül etmeden, anlamı mulak hareketler sergilerken aralarına karıan ve her dönemin en insani meselesini yanında taıyan adama en az birbirleri kadar uzaklar. Sonraları Luis’in de söyledii üzere, müzik müzik gibi deil, dansları dans gibi deil.

Uzatmayalım ve biraz hızlanalım. Luis kızını elbette bulamıyor. Bir tümsein kenarına uzanmı 5-6 kiilik gruba fotorafı uzattıında her nasılsa onları dierlerinden daha ayık buluyor. Öreniyor ki çölün derinliklerinde daha büyük bir Rave yapılacakmı, belki oraya gelir diyerek aracına dönüyor. Günün ilk saatlerinde etrafı saran askerler partiyi sonlandırıp herkesi alandan kovaladıında filmin adını da içeren yolculuk kısmı balamı oluyor.

Sırat, bildiimiz üzere hem Zerdütlükten semavi dinlere geçmi cennete giden köprünün adı, hem de Arapçada yol demek. Biz imdilik yol kısmına bakalım. Luis’in kelimenin tam anlamıyla salça olduu az evvelki grup yıllarını bu festivallere harcamı, her türlü iklime alıkın devasa araçlarıyla göz alıcı bir ekip. Luis’in aracının bu yolu çıkaramayacaını söyleseler de kızının peini bırakacak bir tip deil o. Böylece onlar önde, Luis ve olu arkada, düüyoruz yollara.

 

 

 

Savaş anlatısı

Hikayenin arka planında bir sava anlatısı var. Radyodan duyduumuza göre 3. Dünya Savaı sonunda balamı ve her yer teyakkuz halinde. Benzin bulunmuyor, insanlar perian. Bizse çölün derinliklerindeki dier festivale ulama çabasındayız. Yönetmenin vermek istedii belirgin bir mesaj var mı bilmiyoruz. Film boyunca da bilemeyeceiz bunu. Kimilerinin aklına gelmitir, 7 Ekim sabahı paramotorların üzerine indii bir festival vardı, ona bir gönderme yapacak mı diye bakıyoruz ama pek oralı deil. Olabilir, devam.

Luis kızının, dierleri de kafalarının peinde yola düüyorlar ama yol gidilecek gibi deil gerçekten. Bir filmde kahraman sonsuz sayıda engelle karılaır; ajanlar, dümanlar, eski sevgililer, büyücüler ya da ejderhalar... Burada ise yönetmen Oliver Laxe’nin ilk amacı, fantazmaya kaymadan bunların hepsini bir araya getirmek. Çölün tozu, kumun fırtınası, dar bir yolun heyelanı, yerdeki çukurlar, çöldeki mayınlar. En önemlisi uçurumlar. Filmin baındaki alıntıda da söylendii gibi, sırat köprüsü cennete gider ve kıldan ince, kılıçtan keskindir. zledikçe, “Evet, sırat herhalde tam da burası!” diyeceksiniz, Laxe ise “Daha dur, yeni balıyoruz!” diyecek.

Aksiyondan çıkıp biraz yavalayalım. Yukarıda bahsettiim insan ve doa meselesi önemli. Evet, türümüz milyon yılda çok yol aldı ve kimi iyiye kimi kötüye doru çok deiim yaadı. Tipik varoluçu yaklaım için sonsuz bir kaynak burası. Neydik, ne olduk sorusundan ziyade, tüm bu çabaya gerek var mı sorusu gündeme geldi. Elenmek, maara aızlarında akamları dedikodu yaparken de mümkündü ve muhtemelen o günün yalıları kakara kikiri muhabbet eden gençleri tekmeleyerek yataklarına sokmaya çalıırken sabahın köründe avlanmaya gideceklerini hatırlatıyordu. Biz öyle deiliz, elenmek isteyene bedbin bir suratla bakmıyoruz. Anlamaya ve bazen onlara katılmaya çalııyoruz.

 

 

Fakat yaam öyle bir konsept ki, içinde salınırken gerekliliklerini unutuyoruz. Sırat filminde görmeyi en beklemediim ey buydu. Yönetmenin perspektifi hiç kimseye yabancı ya da souk deildi ama ilk yarım saati kaplayan melodisiz müziin içinde kaybolan o canlılardan, sonradan öylesine insanlamalarını beklemiyordum. Neyin önemli olduunu, hangi artlara ramen yine de çabalamayı, bazen dayanımayı, bazen rahatlamayı, cesaret etmeyi ya da geride bırakmayı göze alabildiimizi düünüp durdum.

Filme dair söylenecek çok ey var. Mad Max’in estetii, Shining’in gerginlii, Climax’in kötücüllüü bir araya geldiinde ne söylenebilecekse hepsi. Hatta belki Hitchcock’tan ödünç alınmı bir Macguffin giriimi (filmin yarısından sonra kayıp kızın peinde deiliz aslında). Ya da karakterin yolculuuna dair geleneksel analizler. Mesela yava yava özdelik kurduumuz kiileri böylesi yöntemlerle sınamak serbest ama hani seyircinin konforu? Bunca senaryo teknii, bunca dramatik yapı kuramı, 3 perdeli ya da 8 parçalı o sheet’ler falan, Oliver Laxe ona buna ikence etsin diye mi ortaya çıktı? Herhangi bir parçası hiç sarkmayan ama bildiimiz yöntemleri kullanmamakta direten filmlerle yüzlemek çok zor. Belki 1980’de Shining’i izleyenler de uzun süre böyle hissetmitir ama sanmıyorum. Biz çok baka bir zamana denk geldik.

Her film yazısında birazcık spoiler bulunur. Bu sebeple bazı filmlere dair konuulmaz, hikayenin kilit noktasını bildiiniz anda geriye izleyecek bir ey kalmaz çünkü. Bu film ona da uymuyor. Sayısız kilit noktasından geçip finalde gerçek sırat’ı hissettirdiinde artık bitmesi için dilekler tuttuunuz, çıktıktan sonra ise sırf rahatlamak için üzerine bir eyler söylemek istediiniz bir film bu. spanya’nın Oscar adayı olduuna göre, üç be ay sonra daha fazla dert ortaımız olacaından eminim. imdilik bu kadar konuabiliyor, bulunduum yere tüm meraklısını bekliyorum.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.