Sinemada Yeni Bir Auteur: Ali Kemal Çınar

Kültür/Sanat Haberleri —

Ali Kemal Çınar

Ali Kemal Çınar

  • Ali Kemal Çınar, Kurdistan’ın modern hallerini gündelik bir perspektifle bize sunmayı deniyor sürekli. Karakterleri daima bir varoluş sorgusu içinde. Genco’nun bütün gücüne rağmen başarısız oluşu da, Osman’ın kendinden menkul olmayan kronik yalnızlığı da bununla ilgili.

BİLGE AKSU

Sinemayı görsel ve işitsel öğelerin birleştiği bir form olarak görürüz genellikle. Sinematografi denince de akla ilk olarak bu unsurların birbiriyle olan uyumları gelir. Son yıllarda gelişen teknik imkanlar sayesinde, sinema alanında bu uyumun üst düzey örnekleriyle pek çok kez karşılaştık. Yaygınlaşan platformların sonsuz imkanlar vaat ettiği diziler ya da büyük yapımcıların gölgesinde çekilen harika sinema filmleri, bu meselenin nerelere kadar gidebileceği hakkında çok şey düşündürüyor.

Fakat sinema sanatına yalnızca bu yönden bakmak da imkansız. Zira ortaya iyi bir sinematografinin çıkabilmesi, üretilen metnin sağlamlığıyla doğrudan alakalı. Bu alanda emek veren hemen herkesin söylediği üzere, iyi bir senaryodan kötü bir film çıkabiliyor ama kötü bir senaryodan iyi bir film hiçbir zaman çıkmıyor. Bu da bizi, anlatının asıl nüvesinin ne olduğuna dair bir sonuca ulaştırıyor. Sinema da tıpkı tiyatro ya da edebiyat gibi, metne dayalı bir anlatı örneği.

 

Ali Kemal Çınar, Kurdistan’ın modern hallerini gündelik bir perspektifle bize sunmayı deniyor sürekli. Karakterleri daima bir varoluş sorgusu içinde.

 

Sıra dışı bir yönetmen

Kürt yönetmen Ali Kemal Çınar’ın filmlerini izlerken aklıma gelen bu mesele, onun sinemasını ele almak için öncelikli bir kabul aynı zamanda. Diyarbakır’da yetişmiş bu sıra dışı yönetmen, filmlerinin neredeyse tamamını çok kısıtlı bütçeler ve imkanlarla çektiği için, ortaya çıkan işlerde görülen ilk şey, metinlerinin ne kadar sağlam olduğu. Elbette bunu, bir mazeret olarak görmüyor ve bu açıdan ele almıyorum. Çünkü böyle bir mazeret üretilecekse bunu yönetmenin kendisi yapabilir ancak, ki onun da böyle bir derdi hiç yok. Bunu söyleme sebebim, onun filmlerinde aslolanın gerçekten de metnin kendisinin olması.

2003’te kurulan Diyarbakır Sinema Kulübü’nde başladığı sinemacılık serüvenini, yaklaşık 10 yıl sonra yayınlamaya başladığı filmlerle taçlandıran Ali Kemal Çınar, şu ana kadar beş adet uzun metraj film çekmiş durumda. 2013’teki ilk filmi Kurte Film/Kısa Film, yönetmenin sinemaya adım atmasından sonra ailesiyle yaşadığı çatışmaları ele alıyor. 2015 çıkışlı Vesartî/Gizli filmi, sıradan bir esnafın 30 yaşına geldiğinde cinsiyetinin değişeceğini anlamasıyla gelişen olaylara dair. Bu iki filmle yavaş yavaş bir izleyici kitlesi oluşturan Çınar, 2017’deki Genco filmiyle ulusal çapta da bir bilinirlik kazandı. Bu filmde Diyarbakırlı bir süperkahramanın yaşadığı varoluş sorunları anlatılıyordu. Ardından gelen Di Navberé De/Arada filmiyle, Türkiye’deki Kürtçe konuşma algısına dair tuhaflaşan halleri temsil eden bir hikayeyle karşımıza çıktı. Son filmi Beriya Şevé/Geceden Önce ise diğerlerinden epey farklı. İlk dört filmindeki absürtlük ve kara mizah bu filmde hiç yer bulmuyor.

Özgün bir mizah

Ali Kemal Çınar sinemasına dair söylenecek ilk şey, hemen herkesin hemfikir olduğu üzere, özgün bir mizah tarzıyla ortaya çıkması. 2013’teki ilk uzun metrajında yönetmen heveslisi bir genci ele alırken, aynı zamanda basur problemiyle başa çıkmaya çalışan bir karakter yaratması, hem yönetmenlik gibi bir statü sembolünün sorgulanışını akla getiriyor hem de bu insanların da sıradan dertlerle hemhal olduklarını vurguluyor. Aileyle olan çatışmaların, birçok ortalama ailede olduğu gibi, bu uğraşların bir yere varmayacağına dair eleştirilerle dolu olması, onun yaşadığı çıkışsızlığı evrensel bir noktada izleyiciyle buluşturuyor. Fakat onu mizahi açıdan özgün hale getiren şey, Türkiye sinemasında çok az örneğine rastladığımız, tuhaf durumların gündelik yaşamla buluşmasına dair örnekler. Mesela Vesartî’deki bakkalın sıradan hayatının içinde edindiği o enteresan bilgiye rağmen yaşamını sürdürme çabası, ironik yaklaşımı da aşarak belirgin bir absürdizmin kapısını aralıyor. Bu bakkalın, 30 yaşına geldiğinde cinsiyetinin değişeceğini öğrenmesinden sonraki en büyük derdi, nişanlısının da cinsiyetinin değişip değişmeyeceği…

 

Genco: Amed’de geçen filmde, beş yaşındayken süper güçlere sahip olan bir adamın gündelik yaşamındaki zorluklar fantastik bir üslupla karşımıza çıkıyor.

 

Diyarbakırlı bir süper kahraman

Birçok izleyici, Ali Kemal Çınar filmleri arasında seçim yapmakta zorlanır. Ki bu sevgi-nefret ilişkisini de içeren bir gözlem. Onun filmleri ya çok beğenilir ya da yerden yere vurulur. Olumsuz yorumlarda ortaya çıkan eğilimin, çoğunlukla metne değil de sinematografiye dair olduğunu belirtmek gerek. Şahsen ben bu filmleri bir metin olarak ele almayı tercih ettiğim için, beğeniyle karşılanmış bir filmografi olduğunu söylemeyi tercih ediyorum.

Genco’da, Diyarbakır’ın modern bir mahallesinde geçen hikayede Ali Kemal, sebebini bilmediğimiz bir biçimde, belirgin süper güçlere sahip bir karakter olarak yansıtılıyor. Belirgin güçler diyorum çünkü esasen bu ‘doğaüstü’ güçlerin pek de öyle bir şeye yaradığını söylemek zor. Bir tanıdığının hastalığını iyileştirir gibi olsa da, çok geçmeden bu hastalık geri dönüyor örneğin. Ya da bu karakterin en büyük amacı, evin önündeki ana caddede gevşemiş bir rögar kapağının, üzerinden hızla geçen araçlar sebebiyle çıkardığı sesi kesmeye çalışması. Fakat bunda da başarılı olamıyor. Bir noktada bu süper güçler, apartmanın kapıcısına geçtiğinde kapıcının bu zorlu görevi başarabilmesiyse hem acıklı hem de düşündürücü. Çünkü Genco, süper güçleriyle bu görevleri başaramadığı gibi, gündelik hayatında da pek parlak işler çıkarmıyor. Şehrin ilk ve tek vejetaryen restoranını işletmesine rağmen, müşterisi gün geçtikçe azalmakta. Tabii bunda mutfakta çalıştırdığı babasının, yemeklere daha lezzetli olur diye et suyu koymasının da payı var.