Sokakta tartışılır sokağın kurtuluşu

İlham BAKIR yazdı —

  • Sokağa çağıran, sokağı örgütleyen her kimse onun arkasından yürünmeli. Kurtuluş sadece ve sadece sokaktadır. Sokağın neler yapacağı yine sokaklarda tartışılmalıdır, salon toplantılarda değil. Bu Kurdistan’da da böyle Türkiye’de de böyle ele alınmalıdır.

Milyonlarca memuru ve memur emeklisinin ne kadar aç kalacağı ile ilgili hükümetle yardakçısı sarı sendikalar arasında kasaba tüccarı pazarlığı devam ediyor. Hep beraber milyonlarca insanın gözünün içine baka baka, haysiyetleriyle dalga geçe geçe bir müsamere oynuyorlar. Pazarlıklarda bir baskı unsuru olarak kullanmak için dahi grev, iş bırakma gibi sözcükler telaffuz bile edilmiyor. Kendine devrimci diyen sendikalar da artık bu tür şeyleri dillendirmiyorlar bile. İş cinayetleri, sendikasızlaştırma, açlığa mahkum eden ücretler, açlık sınırının bile çok altında bir asgari ücret, günde on dört on beş saati bulan ağır çalışma koşulları, iğneden ipliğe temel yaşam giderlerindeki bir sene zarfında üçe beşe katlanan zamlar. Yasaları, anayasayı keyfince, canının istediği gibi, işine geldiği gibi eğip büken bir iktidar gücü ve bütün bunlar için iktidarın sopası, kapı kulu haline getirilmiş bir yargı sistemi.

Suç örgütleriyle, uyuşturucu ve silah tacirleriyle iç içe geçmiş, aslında kendisi bir suç teşekkülüne dönüşmüş bir bürokrasi, siyaset, polis, yargı ilişkisi. Uluslararası uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılarının yuvalandığı, birbiriyle iş tuttuğu birbiriyle savaştığı bir ülke. Ülkenin tüm zenginliklerinden nemalanan, zenginliğine zenginlik katmak için insanları kölelikten daha aşağı koşullara mahkum eden bir avuç sermaye sahibi ve işbirlikçisi yönetici elit. Irkçılığı, dinciliği, mezhepçiliği, cinsiyetçiliği gündelik ilişkilerden, siyasete, akademiye, sanata, spora baştanbaşa yaşamın tüm alanlarında arkalamadan yol yürümeyen, nefes almayan, kelam eylemeyen insanların her yerde olduğu, sadece onların seslerinin duyulduğu, sadece onların görülebilir olduğu koyu-karanlık-despotik-distopik-post apokaliptik bir iklim.

Bunca kötülüğün, insan haysiyetine mugayir bunca edepsizliğin, hayasızlığın hüküm sürdüğü koşullarda dört yılda bir yapılacak seçimlerde bir şeylerin değişeceğine halkın umutlarını kör düğümle bağlayarak iktidarınkinden daha büyük bir hayasızlıkla muhalifmiş gibi davranan, halkı kandıran, oyalayan iktidarla ve birbirleriyle kayıkçı kavgasına tutuşmuş ana muhalefet, cüce muhalefet.  Büyük kitleler halinde milyonlarca insanın sokaklara dökülüp “artık yeter, bıçak kemiğe dayandı, kemiği kırıp içeri girdi” demesi gereken koşullarda elindeki kırıntıyı kaybetmekten korkup sokağa dökülmeyen insanlar, bu insanları sokağa dökmesi, dökülmekten korkanları örgütlemesi, cesaretlendirmesi gereken solcular, sosyalistler ya ancak üç yüz beş yüz kişiyi toplayabildikleri etkinliklerinde devrim üstüne devrim gerçekleştirmekte, ya üç beş kişinin ancak okuduğu dergilerinde diğer solcuların ne kadar reformist, revizyonist, oportünist, kendilerinin nasıl şanlı bir devrime öncülük ettiğinin, devrimin bugün değilse yarın kendi öncülüklerinde gelişeceğinin propagandası içindeler. Halktan, halk gerçekliğinden, ülke ve dünya gerçekliğinden kopuk, kendi dükkanlarında kendilerinin söyleyip kendilerinin dinlediği Ezop masalları anlatmakta. Laikliğin, cumhuriyetin, çağdaşlığın, cumhuriyet değerlerinin elden gittiğine dair her gün korunaklı dükkanlarından feveran eden ulusolcular-nasyonal sosyalistler, bugünkü iktidarın ettikleri dahil tüm cumhuriyet tarihi boyunca edilen kötülüklerin müsebbibi olan kurucu ideolojiyi kutsamaya, bu ideolojinin sembol bayramlarını iştahla kutlamaya devam ederken sözüm ona bu ideolojiye karşı olan hatırı sayılır solcu ve sosyalist de sadece dinci karakteri nedeniyle iktidara itirazlarını, bu kutsamaya dahil olarak gösteriyor, tekçi müesses nizamın değirmenine su taşıyorlar.

Ülkedeki milyonlarca insanın kaybedecek zincirlerinin bile olmadığı koşullar, bir devrimin gerçekleşmesinin bütün nesnel koşullarına sahiptir. Tek eksik bu kitlelere devrime girecek yolu gösterecek, önünü açacak öncü güçtür. Bu distopyanın despotik iktidarına, müesses nizama kim ki sadece seçimler ve sınırlarını iktidarın ve onun çıkardığı yasalarının dayattığı legal siyaset üzerinden bir muhalefeti dayatırsa, kim ki devrimcilik adına kendi mahallesinde çalıp oynamaya devam ederse iktidarın ortağı ilan edilmelidir. Sokağa çağıran, sokağı örgütleyen her kimse onun arkasından yürünmeli. Kurtuluş sadece ve sadece sokaktadır. Sokağın neler yapacağı yine sokaklarda tartışılmalıdır, salon toplantılarda değil. Bu Kurdistan’da da böyle Türkiye’de de böyle ele alınmalıdır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.