Sorumsuzların sorumluluk anlayışı

Forum Haberleri —

  • Sorumluluk duymadığını açıkça beyan eden AKP-MHP iktidarı ve zihniyetidir. Milliyetçi, dinci, şoven, ırkçı karışımı kokteyl bir zihniyetin Türkiye’yi getirdiği durum bu günkü yangın, sel felaketleri ve ırkçılığı körükleme tablosudur.

RAUF KARAKOÇAN

Yetkide sorumlulukları olan iktidarın hiçbir konuda sorumluluk almayan yönetim anlayışına tanık olmaktayız. Yetki kullanmada sınırsız sorumluluk, işine gelmeyince olabildiğince sorumsuzluk duyan bir iktidar mevcuttur. Bu denli iki yüzlü bir iktidar örneğine de az rastlanır doğrusu. Türkiye’nin ormanları yanıp kül olurken kılını kıpırdatmıyor, yangına müdahale eden halkı engelliyor. Yangın uçakları var kullanmıyor ama Yunanistan’daki yangına destek vermek için yangın söndürme uçağı gönderiyor. Zaten Kürdistan’daki sel felaketlerini duyan yok. Van’da sele kapılarak telef olan hayvanları, evi-barkı yıkılan köylülerin mağduriyetlerini kimse görmüyor. Kürdistan’da yaşananlar sanki Türkiye’nin sınırları dışında yaşanan felaketlermiş gibi ilgisiz kalınıyor. Afetlerden, felaketlerden etkilenen halka, açlıktan intihar eden sanatçıya yardım edeceğine Somali’ye 30 milyon dolar hibe ediliyor. Olup bitenler karşısında insanlar ‘aklına mukayyet ol’ demekten kendisini alamıyor. Kahir ekseriyette akıl kaldıysa mukayyet olmaları iyidir. Çünkü; faşist iktidara karşı aklı kullanmada muhalefette de sıkıntı var.

İktidarın faşizan baskıları her geçen gün artarak devam etmektedir. Toplumun her kesimini kapsayan korku ve baskı, bıçağı kemiğe dayamıştır. Türkiye’de yaşamak giderek daha fazla zorlaşmıştır. İktidarın sorumsuz davrandığı alanlar, halkın başına gelen ve kaynağını iktidardan alan felaketlerdir. Toplumun yaşamına kast eden uygulamalardır. Ülkede yaşanan toplumsal ve doğa felaketlerinde kendi sorumluluğunu görmeyen sorumsuz bir iktidar var. Yangını söndürme sorumluluğunu belediyelere yükleyerek sorumsuz davranmasında olduğu gibi son derece pişkin bir tavır takınmaktadır. ‘Dicle’nin kenarında kaybolan keçiden sorumlu olan’ yönetim anlayışından bahsedilir. Bu iktidarın sorumluluk duyması gereken bütün alanlardan son derece sorumsuz davranması olağan bir hal almıştır.  

Türkiye bu iktidar döneminde betona gömüldü. Karadeniz’deki sel baskınları, taşkınların sorumluluğunu tanrıya yüklemeye kalkarlarsa şaşmamak lazım. Tanrının işi deyip işin içinde sıyırırlar. Yanlış imar programlarıyla, ranta dayalı yatırımlarla her yeri betonlaştırmaları sonucu caddeler, sokaklar, evler sular altında kalmaktadır. Ama bu felaketlerin sorumlusu ya tanrıdır ya da doğanın kendisidir. Oysa ki dağa da meydana gelen olayların tek sorumlusu insandır. Karâ dayalı yatırımlar yapan, doğayı fütursuzca tahrip ve talan edenlerdir. İklim krizine yol açanlar, eko sistemi yok edenler, sorumsuzca davranan iktidarlardır, onların yönetim anlayışı ve zihniyet yapılarıdır. Bu sorumsuzların başında da Türkiye’deki iktidar gelmektedir. Sorumluluk duymadığını açıkça beyan eden AKP-MHP iktidarı ve zihniyetidir. Milliyetçi, dinci, şoven, ırkçı karışımı kokteyl bir zihniyetin Türkiye’yi getirdiği durum bu günkü yangın, sel felaketleri ve ırkçılığı körükleme tablosudur. 

Bu iktidarın bir konuda hakkını yememek lazım. Sorumluluk duydukları alanları mahir bir şekilde yönetmeleridir. Anayasayı askıya alma, hukuku hiçe sayma, kurumları kendi çıkarları doğrultusunda kullanma, kısacası devletin gücünü baskı aracına dönüştürmeyi iyi yapıyorlar. Tek adam yönetiminden çıksa çıksa ancak diktatör çıkacağını toplum çok geç anladı. Bilerek bu ucube yönetime evet dedi. Etienne de La Boetie’nin “Gönüllü Kulluk” kitabında dile getirdikleri tam da bu türden toplumlara uyar. Bahsettiğim sorumluluk elbette bu değildir. Bu sorumsuz iktidarın sorumluluğun da yapılanlar, devleti ve toplumu yönetmenin ötesindeki icraatlarıdır. Rüşvet çarkını iyi döndürmek, uyuşturucu trafiğini iyi yönetmek, kara parayı iyi aklamak, mültecilerden kâr elde etmek, savaşçı devşirip sınır ötelerinde savaştırmak, insan ticareti ve/veya kaçakçılığını iyi organize etmek başlıca sorumluluk alanlarıdır. Devletin meşruiyetini kirli işlerde kullanmayı iyi öğrendiler. Siyaseti, diplomasiyi, ekonomiyi gayri resmi işlerin hizmetine sokmayı temel görev bildiler.  

Hazineyi boşaltma işini tereyağından kıl çeker gibi yaptılar. Hırsızlık konusunda uzmandırlar. Yalan üretmek konusunda ise kimse ellerine su dökemez. Toplumun aklıyla alay ederek onu ahmak yerine koyarlar. Halkın haber alma hakkını engelleme işini medya ile yaparlar. Dünyada örneği yoktur. Ülke yanarken medyası eften-püften konularla gündem saptırarak toplumun gerçekleri öğrenmesini engellerler. Tıpkı kanunsuz işleri ‘kanun’ yoluyla yaptıkları gibi yaparlar. Her yere cami dikerler, dindarlık yaparlar ama haram yeme ve sahtekarlık konusunda müthiş yeteneklidirler. Faşist iktidarın bu türden ‘sorumluluk’ alanlarını saymakla bitmez. 

Salahiyetini kötüye kullanan diktatör Erdoğan, gayri meşru, kirli işlerin tek sorumlusudur. Etrafında pervane olanlar ise bu kirli işlerde nemalananlardır. Bu diktatörlüğü alaşağı etmenin yolu gönüllü kulluğa hayır diyerek ayağa kalkmaktan geçer.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.