Sosyal medya Kürt diasporasını nasıl etkiledi?
Toplum/Yaşam Haberleri —
- Yaşamlarımızın bu denli büyük kısmını çevrimiçi geçirdiğimiz günümüzde, geleneksel hısımlık bağları nasıl biçimler alıyor? Modern kabileler neye benziyor? Ve hangi amaçlara hizmet ediyorlar?
SERAP GÜNEŞ
Sosyal medyaya yönelik en büyük eleştirilerden biri, bizi izole ettiği; toplumla bağlarımızı koparıyor ve gerçek, fiziksel etkileşimlerin kötü bir ikamesini sunuyor. Ancak internetin bir yandan da iletişim için yeni zeminler ve irtibatlanmak için yenilikçi yollar sağladığı da inkar edilemez.
"The Digital Human: Tribe" (Dijital İnsan: Kabile) kitabında Aleks Krotoski, dijital dünyanın biri birbirimizden ayırmaktan ziyade, yenilerini de yaratmanın yanı sıra, eski kabilesel bağları canlandırmamıza mı yardımcı olduğu sorusunu soruyor. Yaşamlarımızın bu denli büyük kısmını çevrimiçi geçirdiğimiz günümüzde, geleneksel hısımlık bağları nasıl biçimler alıyor? Modern kabileler neye benziyor? Ve hangi amaçlara hizmet ediyorlar?
Mesafelerle yaşamak bizim seçimimiz değil
BBC'nin haberine göre Zoolog Desmond Morris, avcı-toplayıcılar olarak kendi kabilemizden olan insanlarla yakın bağlara sahip olduğumuzu, çünkü hayatta kalabilmek için birbirimize ihtiyaç duyduğumuzu söylüyor. “Bugün birinin ‘Annemi görmek için Toronto’ya gitmem gerekiyor’ dediğini duyabilirsiniz” diyor, “ama tarih öncesi çağlarda böyle bir cümleyi duymazdınız çünkü insanlar hep yakındı, fiziksel olarak daima beraberdi.”
Ancak, kabilelerimiz “dağınık hale geldikçe” belki de Avustralya’da olan ailemizden birileriyle konuşmamızı sağlayan Skype gibi araçlar geliştirdik ve bu yeni internet iletişimi biçimi, kabile bağlarını devam ettirmeye yarıyor. Desmond, “insanlar bilgisayarları eleştiriyor ve teknolojinin bizi izole ettiğini söylüyor ama aslında o eski kabile bağlarını yeniden güçlendirmemize yardımcı oluyor” diyor.
UCL’den bir dijital antropolog olan Daniel Miller, teknolojinin yaşamlarımıza girişinin bir etkisi olarak “mesafenin ölümüne” işaret ediyor. Biz ve kabilemiz, eskiden olduğu gibi mesafe ile sınırlanmıyoruz.
Aleks’in not ettiği üzere, aramızda mesafelerle yaşamak bizim seçimimiz değil: “Siyasi ve sosyal huzursuzluklar da dünyanın dört bir yanında nüfusları topraklarından koparıp zorla göçe neden oldu.”
Kürtler zamana ayak uydurdu
Elisabetta Costa, bir dijital antropolog ve Hollanda’nın Groningen Üniversitesi’nde medya ve gazetecilik bölümünde doçent. Mardin’de, Türkiye ile Suriye arasındaki sınırda yer alan bir köyde bir çalışma yaptı ve Facebook’un bu çok dinli, çok etnisiteli şehirde eski aşiret bağlarını güçlendirmeye yardımcı olduğunu buldu.
1984’te, PKK (Kürdistan İşçi Partisi), bağımsız bir devlet kurmak amacıyla Türk devletine karşı silahlı bir mücadele başlattı. Aleks, “devletin buna yanıtı tavizsiz oldu -binlerce Kürt köyü yakılıp boşaltıldı. Aileler parçalandı ve dağıtıldı” diyor. Geleneksel aşiret bağları ile bağlı ve aile ve soyun son derece önemli olduğu bir grup insan için bunun yıkıcı sonuçları oldu.
Bu yüzden, kabilesel bağlarını sürdürebilmek için, Kürtlerin zamana ayak uydurması gerekti ve bunun bir parçası da Facebook oldu. Facebook sayesinde sülale üyeleriyle bağlarını koruyorlar. Elisabetta, “Facebook’un yapısı birliktelik duygusu yarattı; gündelik olarak etkileşim veya iletişim kurulmuyor olsa bile, bir arada olma yaratıyor,” diyor. Artık “çoğu akrabalık bağlarının sürdürüldüğü yer” sosyal medya.
Aleks’in sözleriyle, “Sosyal medya, Kürt diasporasının dijital dünya olmasaydı kopacak olan eski akrabalık bağlarını yenilemesine imkan sağladı.”
Sosyal medyanın dili
Aleks, “siyah Twitter” meselesi üzerine bir çalışma yayınlamış olan, Virginia Üniversitesi’nden Meredith Clark’la konuştu. Özetle, Meredith şunu söylüyor: “Siyah Twitter dediğimiz şey, esasen siyahların dijital mecrada sohbet etmesi” ama bu sohbetlerin ayırt edici özelliği, insanların birbirleriyle konuşma şekli. Twitter gibi dijital platformlarda, bu konuşmalar hashtag’ler ve çok spesifik bir çevrimiçi dile dönüşüyor.
Aleks, dilin bir gruba aidiyetinize ilişkin güçlü bir gösterge olduğuna inanıyor. Dil gruptaki insanları birleştiriyor, “ama bir yandan da gruptaki insanları bu dili anlamayanlardan ayırıyor” diyor. Meredith hemfikir: “Twitter’a özgü belli şakalar var… biri size çevrimiçi mecralarda bu şakaları yaparsa, o kültürün parçası değilseniz anlamazsınız.”
'Siyah Twitter'
Meredith siyah olmanın, özellikle de Amerika’da, “dış grup” olmak anlamına geldiğine inanıyor. Ancak “Siyah Twitter diye bir kavram kullanmak ve birbirini destekleyen, birbirinin varlığını olumlayan ve diğer siyahların katkılarını görünür kılan bir gündem yaratmak için kolektif sesini kullanmak, esasen dış bir grubu iç bir gruba dönüştürme stratejisi” olduğunu söylüyor. Twitter, insanları bir büyük kabile şeklinde bir araya getiriyor. Daha önemlisi ise, bu çevrimiçi dünyada şekillenen şeylerin bazılarının daha sonra çevrimdışı dünyaya, dışarıya taşınması. Yani, “bir hashtag asla sadece bir hashtag değildir.” Black Lives Matter hareketi, bunun, yani sosyal medyanın bir “kabile”ye güçlü bir ses kazandırmasının hayret verici bir örneği.
Yeni bir kabile ortaya çıktı
Tarihsel olarak, kabilenizin bir üyesi komşunuz ya da aile üyeniz olurdu. Ama Aleks’in de çalışmasıyla gösterdiği gibi, internetle birlikte, yeni tür bir kabile ortaya çıktı: Tamamen birbirine yabancı insanlardan oluşan bir kabile.
İnternet, sadece çevrimiçi dünyada var olan binlerce topluluğun yurdu. Örneğin Mumsnet, ebeveynlerin buluşma yeri. Ya da belirli sağlık sorunlarından mustarip olanların kurduğu gruplar… ve bunlar yaşamımızda giderek daha önemli yer işgal etmeye başlıyorlar.
Çevrimiçi dünya
Dikkat çekici bir nokta ise, içinde olduğumuz grubun üyelerine kimliğimizi her zaman açmak istemiyor oluşumuz. Daniel Miller, tedavisi olmayan hastalıklara sahip insanlarla konuşmuş ve anonim çevrimiçi grupların bu insanlar için çok önemli olduğunu ortaya çıkarmış. Bu insanlar, bedenlerinde yaşanan ve kendilerini çok endişelendiren dönüşümleri kimliklerini açıklamak zorunda olmaksızın paylaşabiliyorlar. Çevrimiçi gruplarda anonim olarak bu endişelerini aynı şeyleri yaşayan başkalarıyla paylaşabilmek onlara iyi geliyor.
Aleks’in de söylediği gibi, bu insanlar “açılmakta zorlandıkları sorunları konuşabilecekleri ve başka kimseye soramayacakları soruları sorabilecekleri güvenli bir yer arıyorlardı ve bunu çevrimiçi dünyada buldular.”