Statükoya karşı direniş

Sezai TEMELLİ yazdı —

  • Faşizmin kurumsallaşması dediğimiz durum aslında buna karşılık gelmekte, düzenin şefçi otoriter rejime dönüşmesini sağlamaktadır. Tam bunun karşısında toplum için barış mücadelesi kritik bir değer kazanmıştır. Kurtuluşun ve yeni bir kurucu siyasetin mutlak şartı haline gelmiştir. Barış siyaseti bugün savaşa, şiddete ve sefalete karşı bir direniş ile buluşmak zorundadır.

Bugün Türkiye siyasetinin geniş yelpazesi içinde yer alan birçok yapıya baktığımızda ortak özelliklerinin başında statüko duygusunun geldiğini görüyoruz. Asli olanın iktidar olduğunu varsayan hâkim siyaset anlayışı, muhalefet kimliğiyle bile değişim arzusunu ve eylemini statükocu yaklaşım içinde çürütebiliyor. Statükoculuğun beslendiği ana damar şüphesiz kapitalist sistem ve ulus devlet modelidir. Siyaseti bu ilişkiler ağında düşünmenin sonucu olarak ortaya çıkan değişim karşıtlığı aynı zamanda demokrasi anlayışını da liberal demokrasi ile sınırlamaktadır.

Oysa asli olan direniştir. Bugün statükoya ve onu var eden kapitalist sisteme, ulus devlete karşı direnişin asli olduğu duygusundan hareket etmeliyiz. Büyük bir altüst oluş döneminde ‘büyük dönüşüm’ kapıyı zorlarken kapıyı açmak yerine kapının arkasına tahkimat yapmak, direnişe karşı iktidarı savunmaktır. Düzenin restorasyonu çabası aslında iktidarın restorasyonudur. 'İktidar neye karşı konumlanıyor ve kendisini hangi ilişki ağları üzerinde yeniden üretiyor' sorusuna verilecek yanıtı direniş ağlarında bulmak ve teşhir etmek aslında mümkün.

Faşist iktidarın Kürt düşmanlığı, savaş politikaları, mülteci pazarlığı, kadın ve emek kıyımı tüm saldırganlığıyla sürerken; iktidara karşı toplumu savunmak, iktidara karşı direnmek, toplumu örgütlemek ve demokrasi mücadelesini radikalleştirmek gerekirken; kurulmuş olanın sınırlarını aşamayan bir muhalefet düzenin bekçilik kadrosuna başvuruda bulunmaktan öteye geçemiyor. Müesses nizamı fazlasıyla hırpalayan ve direniş mücadelelerini güçlendiren iktidarlar rejim için katlanılamaz riskler oluşturmaya başladığı andan itibaren neyle ikame edileceği meselesi aslında statükonun yeniden inşası anlamını taşımaktadır. Türkiye’de hegemonik siyaset böylesi bir risk düzleminde direnişi kırmak ve düzeni kurtarmak peşinde.

Toplumsal gelişmeleri ve değişim dinamiklerini dikkate almayan muhalefet iktidar bloğu içindeki rol değişimini bekleye dursun, buna aday olmayanların dahi bunu destekleyici pozisyonu toplum adına katlanılamaz bedellerin sürdürülmesine neden olabiliyor. Baskıya ve sefalete karşı derin bir demokrasi arzusuyla direnişi güçlendirmek yerine siyaseti hala irrasyonel devlet aklı içinden okumak ve ona tabi olmak faşizmin ömrünü uzatmaya devam edecektir.

Siirt’te tüm hakikatine rağmen Kürdistan sözüne sahip çıkmak yerine muhalefetin topyekün inkarı, Akdeniz’den Polonya sınırına kadar mülteci dramı karşında yabancılaşma, Hiroşima çağrışımlı yerle yeksan edebiyatına tepkisizlik, Rojava’da ve Suriye’de demokratik bir çözümün Kürtlere statü meselesi olduğu gerçekliğini görememe ve konunun siyaset dışına itilmesi iktidarla aynı yolun yolculuğu değilse nedir? Daha ötesi, bunca savaşa ve yıkıma rağmen barış siyaseti adına hiçbir söylemin ortaya çıkmaması nasıl yorumlanabilir?

Savaş bugün için kurulmuş siyasetin öğesi haline gelmiştir, bu nedenle istisna hali kalıcılaşmıştır. Faşizmin kurumsallaşması dediğimiz durum aslında buna karşılık gelmekte, düzenin şefçi otoriter rejime dönüşmesini sağlamaktadır. Tam bunun karşısında toplum için barış mücadelesi kritik bir değer kazanmıştır. Kurtuluşun ve yeni bir kurucu siyasetin mutlak şartı haline gelmiştir. Barış siyaseti bugün savaşa, şiddete ve sefalete karşı bir direniş ile buluşmak zorundadır.

Aynı zamanda barış ihtiyacı demokrasi ihtiyacıyla da örtüşmektedir. Bugünkü rejime karşı demokrasi ve barış mücadelesinin örgütlenmesi ve direnişin büyütülmesi barış bloku ve demokrasi ittifakının statükocu siyasete rağmen inşasıyla, başka bir siyaset anlayışıyla mümkündür. Bunu sağlamak adına demokrasi mücadelesini radikalleştirmek, direniş ağlarını yaygınlaştırmak, iktidara karşı toplumu savunmak gerekir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.