Suriye’deki senaryo önceden yazıldı

Dosya Haberleri —

Hişyar Özsoy

Hişyar Özsoy

Akademisyen ve eski HDP milletvekili Hişyar Özsoy Suriye'deki gelişmeleri gazetemize değerlendirdi:

  • Herkes bir noktada Şam’ın bir direnişinin olacağını, belli bir noktada bir dengenin sağlanacağını ve bu denge üzerinden yeniden müzakereler yapılacağını düşünüyordu. Öyle görünüyor ki bize 12 günlük bir film izlettiler. Senaryosu daha önceden önemli oranda yazılmış, aktörleri belli kötü bir aksiyon filmi. Tabii bunu şu an anlayabiliyoruz.
  • Bilindiği gibi HTŞ, SMO dedikleri bu yapılar çok çatıştı. Aralarındaki çatışmalar yakın zamana kadar canlıydı. Türkiye’nin hakim olduğu, kontrol ettiği bir yapı gibi de görünmüyor. Ama Türkiye hem HTŞ’yi istediği noktaya yönlendirmeye çalışacak hem de direkt kendi talimatıyla çalıştırttığı, kendi talimatıyla saldırttığı grupları alabildiğince Kürtlere saldırtacak.
  • Eğer HTŞ uluslararası tanınırlık istiyorsa haliyle 'terörist' etiketten kurtulmaya çalışacaktır. Dolayısıyla 'terörist' etiketi, mevcut kategorizasyon aslında bir siyaset ve müzakere alanı. Batının elinde bir koz. Bu 'terör' listesi demokrasinin kılıcı gibi HTŞ’yi belli bir noktaya çekmek için kullanacakları bir enstrümandır.

BARIŞ BALSEÇER

Suriye’de 13 yıldır bir şekilde ayakta duran Baas rejimi Heyet Tahrir el Şam’ın (HTŞ) 12 günlük ilerleyişinden sonra tarihe karıştı. HTŞ'nin Şam’a yürüyüşü sırasında ve Şam’da zaferini ilan etmesinden sonra özellikle Batı medyası pek çok ülkede terör örgütleri listesinde yer alan bu örgüt ve lideri Ebu Muhammed el Colani’yi 'ılımlı' göstermeye çalışan propaganda çalışmasına başlatıldı. HTŞ’nin gerçekte değişip değişmeyeceği, yeni Suriye’de nasıl bir pozisyon alacağı, Türk devletinin etki alanından ne kadar çıkacağı sorularına herkes kendi penceresinden cevap arıyor. Akademisyen ve eski HDP milletvekili Hişyar Özsoy, Türkiye’nin HTŞ’yi Kürtlere karşı saldırgan bir politikaya yönlendirmeye çalışacağına işaret ederek, HTŞ', Suriye Milli Ordusu (SMO) dedikleri gibi bir yapı olmadığını, Şam’da biraz özerkliğini sağladığı zaman Türkiye ve Türkiye’nin desteklediği güçlerden mesafe alabileceğine dikkat çekiyor.

Hişyar Özsoy, Suriye’de yeni dönem üzerine yaptığımız iki günlük söyleşinin ilk bölümünde HTŞ’nin Şam’da iktidarı ele geçirdiği süreci ve HTŞ’nin Batı devletleriyle olan ilişkisine dair sorulara cevap verdi.

1963’te darbeyle iktidara gelen 61 yıllık Baas rejimi 13 yıl direnip, 12 günde HTŞ tarafından yıkıldı. HTŞ’nin iktidarı devirmesi uluslararası bir plan dahilinde mi gerçekleşti? 13 yıldır rejimi savunan Rusya ve İran bu defa neden rejime destek vermedi? 

Aslında durum çok karmaşık. Çünkü meselenin içerisinde çok fazla faktör ve aktör var. Doğrusunu söylemek gerekirse perde arkasını çok bilmeyen bizler bu kadar kısa süre içerisinde Şam’ın düşeceğini öngörememiştik. Herkes bir noktada Şam’ın bir direnişinin olacağını, belli bir noktada bir dengenin sağlanacağını ve bu denge üzerinden yeniden müzakereler yapılacağını düşünüyordu. Öyle görünüyor ki bize 12 günlük bir film izlettiler. Senaryosu daha önceden önemli oranda yazılmış, aktörleri belli kötü bir aksiyon filmi. Tabii bunu şu an anlayabiliyoruz. Yani çok uzun dönemdir -son bir yıldır- belli ki Suriye’nin geleceğine dair İsrail ve ilişkide olduğu müttefikleri belli bir Suriye konsepti oluşturmuş. Herkes aşağı yukarı bu konsept içerisinde rollerini oynadı.

Önümüzdeki dönemde daha fazla bunun belirtileri ortaya çıkacaktır. Muhtemelen Hamas’ın 7 Ekim saldırısı, İsrail’in buna cevaben Gazze’yi işgal edip bütün bu savaş konseptini yavaş yavaş Lübnan’a, İran’a, İran’ın Suriye’deki hedeflerine yönlendirmesi çok farklı bir güvenlik konseptiydi. Bu konseptin belli bir parçası olarak da Esad’ı ve İran’ı belli bir noktaya çekmek istediler. Belli ki bir noktada İsrail, ittifakları, -İngiltere bunda başat bir rol oynuyor -Esad’ın en azından gitmesi için bu konsepti devreye koydular.

Ama bu 12 günlük süre içerisinde herkes “Acaba Halep’ten sonra Hama, Humus’da HTŞ’ye karşı bir direnç cephesi oluşur mu?” diye bekledi. Bu olmadı. Esad’ın ordusu bir direnç göstermeden Halep’i verdi. Muhtemelen Hama ve Humus’ta da Esad güçleri direnmediği için Rusya ve İran yeni hesaplar yaptı. Esad ordusunun savaşmadığı bir yerde uluslararası güçler de sonuç alamayacakları bir savaşa destek vermediler. Ki bu noktada Rusya bölgesel çıkarlarını korumaya çalıştı.

Zaten İsrail’in Hizbullah’a dönük saldırıları sonrasında İran zor durumda. Öte yandan İran’da reformist bir yapı iktidara geldi. Dolayısıyla Esad iktidarının bu kadar hızlı düşüşü biraz sürpriz. Ama en azından Esad’ın gidişini, Suriye’de yeni bir rejim ve iktidarın ortaya çıkışını önceden planlayan uluslararası güçlerdir.

Genelde “Ortadoğu siyasetine komplo teorileriyle yaklaşmayalım" diye söylenir ama bence burada katmanlı komplolar serisi var. Çünkü belli ki bu savaş arka planlarda tasarlanmış, pozisyonlar düşünülmüş, Esad ordusunun içi boşaltılmış. Daha önce Rusya ve İran’la görüşüldüğü konusunda emin değilim. Bunu bilemiyoruz, fakat muhtemelen Rusya’yla şu bağlamda dolaylı bir görüşme de gerçekleşmiş olabilir. Rusya Suriye’de, İsrail ve Batı’nın istediği noktaya gelirse Ukrayna cephesinde de Batı, Rusya’nın elini rahatlatabilir. Savaş için Ukrayna’ya çok fazla destek vermeyebilir. Belli bir müzakere için zorlayabilir.

Trump, “İktidara geldiğim zaman Ukrayna’da savaş istemiyorum” diyor. Ukrayna Savaşı’nın Avrupa’ya faturası ağır oldu. Avrupa’da da çok ciddi ekonomik, enerji krizi var. Pekâlâ, Putin de Suriye savaşının bu cephenin istediği gibi bitmesini istemiş olabilir. Ama Ukrayna savaşında da kendisinin çok mağdur olmayacağı bir çözüm de istemiş olabilir. Trump iktidara geldiği zaman bunun emareleri de ortaya çıkacaktır. Sonuç olarak bu kadar çok küresel ve bölgesel gücün mücadele ettiği bir alanda, 7 Ekim Hamas’ın saldırısı devamında hem Batı’nın hem İsrail’in “bölgesel güvenlik konsepti” içerisinde Esad iktidarına son verilerek, Şii Hilali veya Direniş Cephesi denilen halkanın önemli cephesi olan Suriye’de rejim değişikliğine gidilerek bu halka koparıldı.

 

HTŞ / foto: AFP

 

Türk devletinin HTŞ’nin iktidarı ele geçirmesindeki rolü nedir? 

Bence Türkiye bu plan içerisinde, gelişmeleri Suriye’deki çıkarlarına yönlendirecek şekilde pozisyon almaya çalışıyor. HTŞ, Şam’ı ele geçirdi fakat Suriye’deki rejim değişikliği Türkiye’nin boyunu çok çok aşan bölgesel ve küresel bir gelişme. Öyle anlıyoruz ki bunun karar alıcıları Türkiye’yi bilgilendirmişler. Fakat “Esad kesin gider mi, gitmez mi, nereye kadar direnir, direnebilir mi; uluslararası güçler, Esad’ın müttefikleri ne yapar?” sorularının cevapları bir bilinmezdi. Onun için Türkiye resmi söylemde biraz hassasiyetle gidiyordu. Onlar da muhtemelen Halep’in, Şam’ın bu kadar kısa sürede düşebileceğini beklemiyorlardı. Bunu bilmiyoruz.

Türk devletinin bu gelişmeler sonrası alacağı pozisyon tam olarak nedir? Ki yakın döneme kadar Erdoğan’ın Esad’la görüşme talepleri vardı. HTŞ Türkiye’nin kontrolünde mi veya Türkiye’nin kontrolüne girecek mi? 

Esad’ın gidişini ne kadar istediği ayrı bir tartışma konusu olmakla birlikte aslında Türkiye bir zamandır Esad’la anlaşma, orta bir yol bulma ve Kürtleri birlikte boğma hesapları yapıyordu. Bunun üzerinden siyaset yürütüyorlardı. Rusya’yı bu konuda aracı yapmışlardı. Hatta bir ay önce bile Erdoğan, 13 yıldır “bebek katili” dediği Esad’a, “Esad’dan hala umutluyum” diyordu. Erdoğan, Esad’ı sevmeyebilir, gidişini şahsen isteyebilir ama Türkiye’yi bir iktidar bloku olarak düşünmek gerek. Bu blok şu an birbirine düşmüş durumda. Perinçek bir yerden, ulusalcılar başka bir yerden konuşuyorlar. Türk televizyonlarına baktığımızda siyasi eğilimlerin değişik argümanlar ürettiğini kolayca görebiliyoruz. “Esad gitti, Kürtler devlet kuracak” söylemi şu an hakim. Erdoğan’ın etrafındaki kesimde de bu hakim. Nihayetinde Erdoğan etrafında Kürt karşıtı pozisyonda kümelenen bir iktidar bloku vardı. Doğru, bu blok Esad’ın gitmesini çok istemiyordu. “Suriye’deki statüko dağılırsa Kürtler oradan yol alır” kaygısı, korkusu vardı.

Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ), Suriye Milli Ordusu (SMO) dedikleri gibi bir yapı değil. Şam’da biraz özerkliğini sağladığı zaman Türkiye ve Türkiye’nin desteklediği güçlerden mesafe alabilir. Bilindiği gibi HTŞ, SMO dedikleri bu yapılar çok çatıştı. Aralarındaki çatışmalar yakın zamana kadar canlıydı. Türkiye’nin hakim olduğu, kontrol ettiği bir yapı gibi de görünmüyor. Ama Türkiye hem HTŞ’yi istediği noktaya yönlendirmeye çalışacak hem de direkt kendi talimatıyla çalıştırdığı, kendi talimatıyla saldırttığı grupları alabildiğince Kürtlere saldırtacak.