Okyay'ın katili Gözlem Kurulu
- Erzurum H Tipi Cezaevi’nde tutulan 71 yaşındaki Kürt siyasetçi Abdülmelik Okyay, Kurul toplantısı gerekçesiyle gecikmeli tahliye olacağı gün kalp krizi geçirdi. Okyay, kaldırıldığı hastanede kurtarılamadı.
Erzurum’da HEP, DEP, HADEP ve HDP il başkanlığı ve yöneticiliği yapan 71 yaşındaki Abdülmelik Okyay, sosyal medya paylaşımları gerekçesiyle tutulduğu Erzurum H Tipi Cezaevi’nde yaşamını yitirdi.
Erzurum H Tipi Cezaevi'nde tutulan 71 yaşındaki Abdülmelik Okyay, tahliye edilmesine saatler kala cezaevinde aniden kalp krizi geçirdi. Erzurum Araştırma Hastanesi’ne kaldırılan Okyay, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Okyay'ın cenazesi Erzurum Adli Tıp Kurumu'na kaldırıldı. DEM Parti Erzirom İl Yönetimi, Belediye Eşbaşkanları, ailesi ve yakınları, Adli Tıp Kurumu önünde toplandı. Okyay'ın cenazesi Adli Tıp Kurumu'nda yapılan incelemelerin ardından aileye teslim edildi. Okyay'ın cenazesi, dün memleketi Tekman'ın (Tatos) Qirikan köyünde defnedildi.
Kurul nedeniyle gecikti
Sosyal medya paylaşımları bahanesiyle cezaevinde tutulan Abdulmelik Okyay, 2 Eylül'de cezanın infazını tamamladı ve tahliye edilmesi gerekiyordu. Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu toplanamadığı için tahliye edilmedi. Ailesi önceki gün tahliyesi beklerken kalp krizi geçirdiği haberiyle sarsıldı. DEM Parti Erzirom Milletvekili Meral Danış Beştaş, “Hapishaneler ölüm evleri oldu derken bunu anlatıyoruz. Yeter artık cezaevlerindeki zulme son verin…” dedi.
Tutan zihniyet korkaktır
DEM Parti Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan da sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, şunları ifade etti: "Demokratik siyasetin her aşamasında bulunan ve büyük emekleri olan Kürt siyasetçi Abdülmelik Okyay’ın cezaevinde hayatını kaybettiğini büyük bir üzüntüyle öğrenmiş bulunuyorum. Sosyal medya paylaşımları yüzünden bir siyasetçiyi cezaevinde tutan zihniyet zavallıdır, korkaktır ve acizdir. Uzun yıllar beraber çalıştığımız, bu onurlu mücadelede birlikte yürüdüğümüz sevgili Abdulmelik’in anısına bağlı kalacağımızın sözünü veriyoruz. Uğurlar olsun Abdülmelik Heval…"
Cezaevleri taşıyor
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün verilerine göre Türkiye’de 1 Mayıs 2023 tarihi itibarıyla 272 kapalı ceza infaz kurumu, 99 müstakil açık ceza infaz kurumu, 4 çocuk eğitimevi, 11 kadın kapalı, 8 kadın açık, 9 çocuk kapalı ceza infaz kurumu olmak üzere toplam 403 ceza infaz kurumu bulunuyor. Bu kurumların toplam kapasitesi 295 bin 328 kişi. İHD’nin son raporuna göre; bu sayı, “artırılmış kapasite”, normal koşullar altında bu hapishanelerde verilen sayının 2/3’ü kadar mahpusun kalması gerekiyor. 1 Eylül 2023'teki 251 bin 101 olan tutuklu ve hükümlü sayısı, 2 Mayıs 2024 tarihi itibarıyla 329 bin 151’e yükseldi. Yani, hapishanelerdeki tutuklu ve hükümlü sayısı sadece 8 ay içinde yaklaşık 78 bin 50 kişi arttı.
Yeni cezaevlerine devam
2022 yılı içerisinde 22, 2023 yılı içinde 19 yeni cezaevi açıldı, Adalet Bakanlığı 2024 bütçe teklifine göre gelecek yılın hedefi, 12 yeni cezaevi daha açmak. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü verilerine göre şu anda Türkiye genelinde 14 adet F tipi, 22 adet Yüksek Güvenlikli (487 Birim kapasite), 14 Adet Y Tipi (1135 Birim Kapasite) ve 7 adet de S tipi (552 Birim kapasite) hapishane bulunuyor.
522 tutsak yaşamını yitirdi
İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) raporuna göre; Nisan 2022 itibarıyla tespit edilebildiği kadarıyla Türk cezaevlerinde 651’i ağır hasta olmak üzere toplam bin 517 hasta tutsak bulunuyor. Adalet Bakanlığının soru önergesine verdiği yanıta göre; 2018-2023 yılları arasında 24 Temmuz 2023 itibarıyla 2 bin 258 hükümlü ve tutuklu hayatını kaybetti. İnsan Hakları Derneği, 2018 başından 2023 sonuna kadar 522 siyasi tutsağın yaşamını yitirdiğini tespit etti. Rapora göre, Türk cezaevlerinde tespit edebildiği kadarıyla 2023'te en az 42 tutsak yaşamını yitirdi.
İlk 6 ayda 30'a yaklaştı
DEM Parti Şirnex Milletvekili Newroz Uysal Aslan'ın verdiği bilgiye göre; Temmuz 2004'e kadar 26 tutsak yaşamını yitirdi. Uysal, "Bunlar devletin politikası sonucu yaşamını yitirdiği için birer siyasi cinayettir" diyor. Hastaların tahliyesi için Adli Tıp Kurumu'nun (ATK) zorunlu bir merci olarak karşılarına çıkarıldığını söyleyen Uysal, ATK'nin alınan raporların ATK tarafından onaylanmaması durumunda hasta tutsakların cezaevlerinden çıkmasının mümkün olmadığını kaydetti. Diğer bir sorunun, Cumhuriyet savcılarının hasta tutsakların tahliye için görüş bildirmesi olduğunu dile getiren Uysal, ATK "cezaevinde kalamaz" raporu verse bile savcıların "toplum için tehlikelidir" yönünde görüş bilmesi durumunda da tahliyelerin mümkün olamayacağını söyledi. Bu iki mekanizmanın ortadan kaldırılmasını öneren Uysal, şöyle devam etti: "Hasta tutsaklar amasız, fakatsız sağlık durumları gözetilerek tahliye edilmelidir. Devlet, çözüm süreçlerinde hasta tutsakları bir pazarlık konusu etme, bir şantaj aracı olarak kullanma veya bu eziyet üzerinden teslimiyet dayatmak için özel savaş algısı olarak kullanıyor. Devletin en çok yapmak istediği şey toplum içindeki mücadele azmini, ruhunu ve umut olarak ifade ettiğimiz şeyi ortadan kaldırmaktır. Bunu da toplumun en hassas ve vicdani kesimi olan hasta tutsaklar üzerinden yapıyor." ERZIROM
* * *
Mahkeme üstü kurullar
Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu, 2324 Sayılı Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelik uyarınca "[...] kurum müdürünün başkanlığında, gözlem ve sınıflandırmadan sorumlu ikinci müdür, idare memuru, cezaevi tabibi, psikiyatrist, bir psikolog ve psiko-sosyal yardım servisinde görevli diğer unvandan bir personel, öğretmen, infaz ve koruma başmemuru ile kurum müdürü tarafından teknik personel arasından seçilen bir görevliden oluşması gerekiyor. Sayılan personelin tamamının kurumda bulunmaması hâlinde mevcut olanlarla oluşturuluyor."
Kurul, infaz işlemleri kapsamında "Koşullu salıvermeye ve uygulanacak infaz rejimine esas teşkil edecek iyi hâl kararını almak"la yükümlü olduğu gibi, tutuklu ve hükümlülerle ilgili hemen her konuda değerlendirmede bulunma ve karar alma yetkisiyle donatılıyor. Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelik'te kurulun yetkili olduğu en az 33 işlem sayılıyor.
Son dönemlerde tutsaklarca "infaz yakma" olarak adlandırılan, "iyi hal" kararlarını vermeyi genellikle reddetmesiyle gündeme gelen bu kurullar, "cezaevi içinde bir mahkeme" olarak nitelendiriliyor. Bianet, kurulların bu işlemleri nasıl gerçekleştirdikleri dair tutsakları aktarımlarını derledi: "Genel uygulama şu: koşullu tahliye tarihimizden bir-iki hafta önce görüşme için idareye çağrılıyoruz. Kurum müdürünün nadiren bulunduğu bu görüşmede; yardımcı müdürler, eğitim ve psiko-sosyal birimlerden birer memur, başgardiyan ve kurumun talimat işlerini yapan bir teknisyen yer alıyor.
Sorulan neredeyse terk soru, pişman olunup olunmadığı veya neden siyasi koğuşta kalındığıdır. Görüşülen kişi siyasetçi ise sorular “HDP’den belediye başkanı olduğuna pişman mısın?” veya “HDP’de siyaset yaptığına pişman mısın?” biçimine dönüşüyor. Israr yok, başka sorular yok. Tam tersine öylesine toplanılmış gibi, tamamen kayıtsız tavırlarla bu bir kaç dakikalık görüşme geçiştiriliyor.
İkinci kurula çağrılan yok
Yaklaşık 10 gün sonra da, 'Cumhuriyet Savcısı başkanlığında toplanan Kurul'un 'uygun değil' kararı getiriliyor bize. Bu ikinci kurula, henüz hiç birimiz çağırılmadığımızdan orada kimlerin yer aldığını, dahası böyle bir kurulun gerçekten toplanıp toplanmadığını bilmiyoruz.
Kararın altında yetkililerin ne fikri, ne ismi ne de imzası bulunuyor. Adeta hayali bir kurulla karşı karşıyayız. İlginç bir şekilde, idarenin görüşmesine katılmamamız tahliye edilmememize gerekçe olurken, Savcı'nın bulunduğu Gözlem Kurulu ile görüşme talebimiz ise hep reddediliyor.
Önceden karar veriyorlarmış
Yakın zamanda getirilen kararlardan öğrendiğimiz kadarıyla uygulama bu kadarla da sınırlı değilmiş. Sürecin daha en başından, yani güya tahliyemizin görüşüleceği idaredeki görüşmeden yaklaşık iki hafta önce hakkımızda, kimlerin katıldığını bilmediğimiz bir toplantıyla 'Koşullu tahliyesi uygun bulunmadı' gibi karar peşinen alınıyormuş meğer. Sonrasında ‘tahliyemizin görüşüleceği idare görüşüne çağırılıyoruz. Oysa karar çoktan verilmiş bile. Bu, idaredeki görüşmede hazır bulunanların kayıtsızlığını da açıklıyor. Orada bir prosedürü yerine getirmek için bulunuyorlar."