Tecavüz Türk devletinde kültürdür

Kadın Haberleri —

.

.

  • KJK Koordinasyon üyesi Besê Erzincan, Türk egemenlerinin tarihten gelen kadınlara karşı tecavüz geleneğine karşı topyekün bir duruş sergilenmesinin, sessiz kalınmamasının önemine işaret etti. “Yoksa faşist uygulamalar çok daha yaygın bir hale getirilecektir” dedi.

Kürt özgürlük hareketi dünya çapında meşruluk kazandıkça Türk devleti, işgal saldırılarının yanısıra bir devlet politikası olarak Kürdistan’da askerleri eliyle taciz ve tecavüzleri yaygınlaştırıyor. Tüm faşist iktidar temsilcileri gibi AKP/MHP iktidarının da amacı, kadın ve çocuklar üzerinden toplum iradesini kırmak, saldırttığı erkeklere ise güç kazandırmak.
Kürdistan’da kadınlara karşı açık savaş suçu işleyen Türk devleti, 90’lardan bu yana bu tür uygulamalarını arttırdı. Çırılçıplak soyularak askeri araca bağlanıp sürüklenen gerillalar, Amed’de bir hastanede tedavi gördükleri esnada çırılçıplak soyularak işkenceyle gözaltına alınan YPJ’li kadınlar, Ekin Wan adlı gerillaya yönelik insanlık dışı uygulama ve Cizîra Botan’da katlettikleri iki kadının bedenlerinin teşhir edilmesi ve en son Şirnex ve Êlih’te kız çocuklarına uzman çavuşların tecavüzünün devlet yetkilileri tarafından meşrulaştırılıp aklanması, bu suçlardan bazıları…
KJK Koordinasyonu Üyesi Besê Erzincan, Türk devletinin bir savaş politikası olarak Kürdistan’daki uygulamalarını ANF’ye değerlendirdi.
Türkiye’de kadın katliamlarının, tecavüz olaylarının, İstanbul Sözleşmesinden geri çekilme tartışmalarının, Kürt sorununun demokratik çözümüyle bağlantılı değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Erzincan, “İstanbul Sözleşmesine sahip çıkanlar, Kürt halkının haklarına da sahip çıkmalı, Kürt halkının özgürlüğü için mücadele edenler İstanbul Sözleşmesi için de mücadele etmelidir. Türkiye’de böyle bütünlüklü özgürlük ve demokrasi güçlerinin ortak ve örgütlü mücadelesi faşizmi geriletebilir” dedi.

Gittikleri her yere taşıyorlar

Kadın ve çocuklara yönelik tecavüz saldırılarının toprak işgaliyle direkt ilintili olduğunu kaydeden Erzincan, Türklerin Asya’dan Ortadoğu’ya yerleşmesi esnasında onbinlerce yıl buralarda yaşamış halklara, inançlara yönelik talancı, tecavüzcü, katliamcı uygulamalarından söz etti. KJK Koordinasyon üyesi şunları belirtti:
Anadolu ve Mezopotamya on binlerce yıllık Rumların, Ermenilerin, Kürtlerin, Süryanilerin ve diğer birçok halkın, inançların en eski yerleşik yurduyken, buralar talancı Türk boylarının saldırıları nedeniyle halkların mezarlığı haline getirilmiştir. Osmanlı geleneğinde fetihçilik, söylemde ve eylemde esas alınır, bu temelde katliamlara yasal ve dini kılıflar uydurulur. Fetihin ilk şartı sadece gidilen coğrafyanın talanı değildir. Buralarda yaşayan halkların zorla Müslümanlaştırılması, kadınlarına ve çocuklarına el konulmasıdır. Kadınlara tecavüz edilmesi ve esir olarak alınmasıdır.
Asker-millet anlayışı, at-avrat-kılıç ile donanmış zihniyeti, İslamiyet’i bir araç olarak işgal, istila, gasp ve tecavüzler için kullanılmıştır. Ortadoğu’da diktatörlüklerin, faşizmin, oligarşilerin, kadın köleliğinin gelişmesinde Türk erkek karakterinin hakim yapısını iyi tahlil etmek gerekir. Egemen Türk erkekliği, asker zihniyetiyle, özünde militarize olmuş yapısıyla Ortadoğu’da en vahşi, en çirkin karakteri ile sürekli talancı, gaspçı, tecavüzcü bir rol oynamıştır. Bu nedenle çevresindeki halklar tarafından sevilmeyen, istenmeyen bir gerçekliğe sahiptirler. Çünkü gittikleri her yere talancı, tecavüzcü kültürü de birlikte götürmüşlerdir.

Dersim’deki uygulamaların devamı

Erzincan, Osmanlı’nın devamcısı olarak değerlendirdiği Türk devletinin tecavüzcü karakterine dair yakın tarihten örnekler de verdi:
Dersim soykırımı sırasında kadınlara yapılanlar, Osmanlı’nın sömürgeci, katliamcı, tecavüzcü zihniyetinin Kemalist rejim tarafından nasıl devam ettirildiğinin en vahşi, çıplak örneğini göstermektedir. Ele geçirilen kızlara, çocuklara ganimet olarak el konuldu, tecavüz edildi. Vahşi bir şekilde ailelerinden koparıldılar. Hizmetçi olarak kullanıldılar. Tüm yaşamları değiştirildi. Tertele sonrası binlercesi göç ettirildi. Sonrasında Dersimlilerin vahşi katliam politikaları ile kıyımdan geçirilerek nasıl bir asimilasyon politikasına tabi tutulduğu, benliklerine ne kadar yabancılaştırıldıkları, kendi öz dillerinden, kimliklerinden kopartıldıkları biliniyor.

TC’nin Efrîn’deki aklı DAİŞ’tir

Diğer bir örnek de son yıllarda Şengal ve Efrîn’de kadınlara yapılanlardır. Binlerce kadın Şengal’de kaçırılarak, pazarlarda satılarak, tecavüze ve işkencelere maruz kalarak kadın kırımı boyutunda bir yok oluş ile karşı karşıya bırakıldı. Efrîn’de son zamanlarda MİT eliyle kadınlar kaçırılıyor, yaşlı kadınlar öldürülüyor, genç kızlara zoraki el konuluyor. Saldırıların çeteler eliyle yaptırılması bir TC planlamasıdır.
Eril zihniyetin temsilini DAİŞ ve türevleri eliyle Ortadoğu ve Kürdistan coğrafyasında bir irade kırma ve kırım boyutunda halklara ve kadınlara karşı kullanmaktadır. Bu anlamda DAİŞ’in kendisi, TC’nin hamiliğinde sahaya sürülmüş bir JİTEM’dir denilebilir.

Bizzat tecavüzle görevlendiriyor

En son Şirnex ve Êlih’te uzman çavuşların Kürt kadınlara tecavüzünün de Türk devletinin katliamcı, tecavüzcü tarihle bağlantılı ele alınması gerektiğini ifade eden Besê Erzincan, Kürdistan’ın işgali ile Kürt çocuklarına, kadınlarına tecavüz bir hak olarak görüyorlar. Kürt kadınlarına karşı tecavüz politikası devlet tarafından yürütülüyor. Uzman çavuşlar, devletin çeşitli yetkilileri bu konuda görevlendirilerek, özel savaş politikalarını uyguluyorlar. Bir yandan fuhuş ve uyuşturucu, diğer yandan tecavüz, şiddet politikaları ile Kürt kadınların, gençlerin iradesini kırmak ve tümüyle toplumu teslim almak istiyorlar.

Sessiz kalırsak yaygınlaştırır

Türk egemenlerinin halklara karşı soykırım, kadınlara karşı tecavüz geleneğine karşı topyekün bir duruş sergilenmesinin önemine işaret eden Erzincan, “Buna karşı ailelerin duyarlılığı, bu tarz olayların basına ve kamuoyuna yansıtılması, ortak mücadele, birbirini sahiplenme çok önemlidir. Asla bu tür saldırılara karşı sessiz kalınmamalıdır. Yoksa faşist uygulamalar çok daha yaygın bir hale getirilecektir” diye konuştu.

‘Zalimlere izin vermeyeceğiz’

Erzincan konuşmasının sonunda şunları vurguladı: “Kürt kadınları olarak, ötekileştirilen, katliama uğrayan tüm halklar ve inançlarla birlikte tecavüzcü Türk egemen erkek zihniyetine karşı direnişe öncülük etmeye devam edeceğiz. Onurlu, kendine ait, kendi hayatı hakkında kendisi karar alan kadınlar, halklar, inançlar hakikatini mutlaka yaratacağız. Farklılıkların zenginliğinde, eşit ve özgür yaşamı kadın aklı, emeği ile geliştireceğiz. Zalimlerin, vicdansızların kazanmasına asla izin vermeyeceğiz.” 

HABER MERKEZİ

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.