“Terörsüz Türkiye” bir devlet vaadi mi?
Forum Haberleri —

Erdoğan/Bahçeli
Devlette terör: Anlam ve söylem -4
- “Terörsüz Türkiye” söyleminin gerçek anlamda bir demokratikleşme perspektifi kazanabilmesi, yalnızca silahlı çatışmaların sona ermesiyle değil; eşit yurttaşlık, dil ve kültür haklarının tanınması, yerel özyönetim mekanizmalarının anayasal güvence altına alınması ve geçmişteki ağır insan hakları ihlallerine dair kapsamlı bir yüzleşme sürecinin başlatılmasıyla mümkündür.
ERCAN JAN AKTAŞ
22 Ekim 2024 tarihinde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik bir çağrı yaptı. Bu çağrıda özetle, “terörün tamamen bittiğini, örgütün lağvedildiğini haykırsın” dediği bu konuşma, içinde bulunduğumuz zaman dilimi açısından “Terörsüz Türkiye” sürecinin başlangıcı olarak görülüyor. Ekim 2024 tarihinden bu yana “Terörsüz Türkiye” söylemi, Devlet Bahçeli ve Recep Tayyip Erdoğan gibi iktidar blokunun aktörleri açısından, ilk bakışta barışçıl bir hedefi çağrıştırsa da, aslında siyasi bağlamı içinde çok daha farklı anlamlar taşıdığını ifade etmek gerekiyor.
Doğrusal bir mantık ile, Bahçeli ve Erdoğan’ın “Terörsüz Türkiye” söylemi, kelimenin sözlük anlamındaki “şiddetten arınmış, barışçıl ülke” hedefini ifade etmekten çok; muhalefetin bastırılması, Kürt sorununun güvenlikçi yöntemlerle çözülmesi, çoğulculuğun zayıflatılması ve otoriter konsolidasyon anlamına gelir. Bu söylemde “terör”, devletin tanımladığı çerçevede esnek bir kavramdır; barış veya demokratik çözüm perspektifine değil, devlet merkezli bir güvenlik projesine işaret eder.
Ancak “Terörsüz Türkiye” söyleminin doğrudan muhatapları Kürt Özgürlük Hareketi ve Öcalan olunca durum başka anlamlar içermeye başlıyor. Bu yazı dizisinin üçüncü bölümünde geniş bir şekilde irdelenen Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürt halkına dönük terör politikalarının geride bırakılacağına dair bir anlam da içermektedir. Yazı dizisinin üçüncü bölümünde aktarılmaya çalışılan tarihsel arka plan ile birlikte Tayyip Erdoğan ve Bahçeli’nin “Terörsüz Türkiye” söylem ve politikalarını, devletin bu politikalarından vazgeçmesi taahhüdü olarak ele almak mümkündür.
Türkiye’de siyasal iktidarın “Terörsüz Türkiye” üzerinden kurduğu söz ve söylemleri, çoğu zaman kavramsal belirsizlik ve siyasal niyet sorunlarıyla iç içedir. Bu tür söylemler, ilk bakışta toplumsal barışa yönelik bir vaat gibi görünse de, içerik bakımından devletin tarihsel şiddet repertuarını ve kurumsal reflekslerini dönüştürmeyi hedefleyen somut adımlarla desteklenmediği sürece, retorik düzeyinde kalma riski taşır. Siyasal iktidar, “terör” kavramını hâlen geniş, esnek ve çoğu zaman keyfi bir biçimde tanımlamaya devam ettiği sürece, bu söylemin Kürt halkının kolektif haklarının tanınmasına değil, mevcut güvenlikçi politikaların yeniden meşrulaştırılmasına hizmet etmesi de olasıdır.
Özellikle de Bahçeli’nin Ekim ayından bu yana düzenli olarak ifade ettiği “Terörsüz Türkiye, milli birlik ve kardeşliği güncellemiş ve güçlendirmiş Türkiye’dir” sözleri bize “Terörsüz Türkiye” barış ve kardeşlik söylemleri üzerinden başka anlamlar da içerebileceğini göstermektedir. Bu anlamı ile Türkiye Cumhuriyeti devleti, Kürtlerin halk olmaktan gelen kolektif haklarının inkârından vazgeçeceğini, yapılacak yeni yasal/anayasal düzenlemeler ile birlikte Kürtçe başta olmak üzere Kürt kültürü üzerindeki baskılar ve özgür siyaset yapmanın önündeki engelleri kaldıracağını da ifade etmiş oluyor. Bir asırdır tekelindeki bütün şiddet araçları ve terör politikaları ile ortadan kaldıramadığı Kürt gerçekliğini kabul etmiş oluyor.
Ayrıca, “Terörsüz Türkiye” söyleminin gerçek anlamda bir demokratikleşme perspektifi kazanabilmesi, yalnızca silahlı çatışmaların sona ermesiyle değil; eşit yurttaşlık, dil ve kültür haklarının tanınması, yerel özyönetim mekanizmalarının anayasal güvence altına alınması ve geçmişteki ağır insan hakları ihlallerine dair kapsamlı bir yüzleşme sürecinin başlatılmasıyla mümkündür. Bu bağlamda, uluslararası barış inşası literatüründe vurgulanan “negatif barış” (şiddetin yokluğu) ile “pozitif barış” (adalet, eşitlik ve özgürlük temelli toplumsal düzen) ayrımı hatırlatıcıdır. Eğer “Terörsüz Türkiye” yalnızca negatif barışın retoriğine indirgenirse, tarihsel olarak bastırılmış toplumsal taleplerin yeniden şiddet döngüsüne evrilmesi kaçınılmaz hale gelebilir.
Sonuç olarak, “Terörsüz Türkiye” söylemi, ancak devletin tarihsel şiddet politikalarından ve güvenlikçi bakış açısından köklü bir kopuşu ifade ettiği takdirde gerçek anlamını bulabilir. Bu kopuş, yalnızca silahların susması değil; Kürt halkının kolektif haklarının tanınması, demokratik temsilin önündeki engellerin kaldırılması ve toplumsal çoğulculuğun kurumsal güvence altına alınması gibi somut adımlarla mümkündür. Aksi hâlde bu söylem, barışın ve eşitliğin toplumsal dokuda inşa edilmesinden çok, mevcut iktidar blokunun kendi hegemonik düzenini yeniden üretme aracı olarak kalacaktır.
Dolayısıyla, “Terörsüz Türkiye”nin gerçek anlamda bir toplumsal barış projesine dönüşebilmesi için, siyasal iktidarın bu kavramı esnek ve keyfi tanımlardan arındırması, onu hem hukuki hem de siyasal düzlemde demokratikleşmenin bir referans noktası hâline getirmesi gerekir. Bu, yalnızca Kürt meselesinin çözümüne değil, Türkiye’de demokrasinin derinleşmesine ve uzun vadeli bir barış kültürünün inşasına hizmet edecek tek yoldur. Aksi hâlde, söylem ile pratik arasındaki uçurum, toplumsal güveni zedeleyen bir kırılma hattı olarak varlığını sürdürecektir.
Kaynakça:
Arendt, Hannah. Şiddet Üzerine. İstanbul: İletişim Yayınları, 1997.
Hobsbawm, Eric. Devrim Çağı 1789–1848. Çev. Bahadır Sina Şener. Ankara: Dost Kitabevi Yayınları, 2025.
Charles Tilly, Charles. Castaneda, Ernesto. J. Wood, Lesley. Toplumsal Hareketler (1768-2018). İstanbul: Alfa Yayınları, 2022.
Galtung, Johan. Bir Başka Açıdan İnsan Hakları, çev. Müge Sözen. İstanbul: Metis Yayınları, 2002.
Chomsky, Noam. Korsanlar ve İmparatorlar: Korsanlar ve İmparatorlar: Eskiler ve Yeniler. çev. Aslı Önal. İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2018.
Chomsky, Noam. Said, Edward Herman. Rızanın İmalatı/Kitle Medyasının Ekonomi Politiği. Diyarbakır: Aram Yayınları, 2006.
Bourdieu, Pierre. Televizyon Üzerine. Çev. Alper Bakım. İstanbul: Sel Yayıncılık, 2019.
Bora, Tanıl, ve Kemal Can. Devlet Ocak Dergâh. İstanbul: İletişim Yayınları, 2019.
Beşikçi, İsmail. Devletlerarası Sömürge Kürdistan. İstanbul: Belge Yayınları, 1990.
Hobsbawm, Eric. Aşırılıklar Çağı: Kısa 20. Yüzyıl 1914–1991. Çev. Yavuz Alogan. Everest Yayınları, 1999.
Beevor, Antony. İspanya İç Savaşı (1936 – 1939). Çev. Onur İşci. İstanbul: Alfa Yayınları, 2006.
Galeano, Eduardo. Latin Amerika’nın Kesik Damarları. Çev. Roza Hakmen. İstanbul: Sel Yayınları, 2023.
Öztan Gürkan, Güven. Türkiye'de Militarizm, Zihniyet, Pratik, Propaganda. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2014.
Pappé, Ilan. Filistin’de Etnik Temizlik. Çev. Yankı Deniz Tan. İstanbul: İntifada Yayınları, 2022.
Bozarslan, Hamit. Türkiye’de İsyan ve Şiddet: 1924-1938. Çev. Ayşegül Sönmezay. İstanbul: İletişim Yayınları, 2010.
Yıldız, Kerim. Türkiye'de Kürt Çocukları Ve İnsan Hakları. İstanbul: Belge Yayınları, 2004.
Marcus, Aliza. Kan ve İnanç: PKK ve Kürt Hareketi. Çev. Mehmet Emin Özcan. İstanbul: İletişim Yayınları, 2011.
Öcalan, Abdullah. Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü. İstanbul: Aram Yayınları, 2010







