Tımarhanede seçim ve Recep'in son hamlesi

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Recep’in kavi, sağlam ve yerli yerinde olmadığı anlaşılan ruh hali, Kürt takıntısıyla iyice şirazeden çıktı, giderek deliliğe dönüşmeye başladı. 

Tımarhanede, 14 Mayıs’ta seçim var. O gün, “sevgili milleti“nin zevkine sunulacak aday listelerinde, düzenin şerefli hırsızları, saygınlığı kendinden menkul rejim muhafızı katiller ve şık kalpazanlar sıra sıra dizili.

Roboski’nın “şanlı ve kanlı katili“ ve Recep’in “yerli ve milli“ dediği devlet kadrolu Hizbullah’ın temsilcileri listelerde bizlere nanik yapıyorlar. Savcı Doğan Öz’ün davasında dört kere katilliği tescillenen, ama her defasında yeniden bozulan derin katilerin birinde sırıtıyor.

“Sıfırı tüketmiş asrın kalpazanı“ ise seccade üstünde dinbazlık taklaları atarak, “kündeye getirilecek kurbanlar“ına cennetsel masallar anlatıyor, huriler, gılmanlar, şarap akan bahçeler vaadediyor. Ne hoşluk ama!

Evet hoş, “çünküleyin“  her halk, kendisine “layık“ ve yakışanlarca yönetiliyor. Bu açlara yakışan da 20 yıldan beri bayrak, cami, cennet masalları anlatan kalpazanlar yaraşır.  Sürü gibi onun ardından akmayı kurtuluş biliyor kimileri. Umut dünyası işte, belki kalpazanın çarptığından kırıntı düşer önlerine diye!

Ama seçimi de kalpazanı da geçelim. O yüz yıllık masal. Tımarhanede seçim değil. Konumuz, bir tike ete, yarım soğan, bir domatese hasret, ekmeğe aç Türk kalabalıkların, “başına taç“ yaptığı Recep’in son belalı hamlesine bakalım

Ve biliyorsunuz, ırkçılık bir ruh maluliyeti, tedavisi de olmayan hastalıktır. Bu tür hastaların beyni, gece gündüz, yolda, işte, kısacası 24 saat  düşmana takılıdır. Tuzaklar kurma yolunda sürekli planlar yapar, ataklar tasarlarlar. Ve tabii ki korkudan titrer, uykuları kaçar, sonunda delirmiş birer uyur gezere dönüşürler. Hitler ırkçı bir kaçıktı. Başarısızlığını görünce, kafasına sıkmıştı. Baktığı her yerde düşman (Komünist) gören Amerikalı senatör McCharty, sonunda çıldırarak ruhunu teslim etmişti.

Recep’in kavi, sağlam ve yerli yerinde olmadığı anlaşılan ruh hali, Kürt takıntısıyla iyice şirazeden çıktı, giderek deliliğe dönüşmeye başladı. Öyle bir delilik ki, Kürt öldürme tutkusuyla, yaban arılarının deliğine çubuk sokar gibi, Amerika’nın etrafında dolaşmaya, suikast atışları yapmaya bile  başladı. O Amerika ki, “veli nimeti“dir. Onu çukurdan çıkaran...

Yıllar önce, Amerika’ya “madik atma“ amaçlı atakta yakalanmış ve askerlerinin kişiliğinde başına başına çuval geçirilmişti. Ama ruh çarpılması, başka bir deyişle delilik bu ya, ders alamadı. Tilkinin yalanarak kurt sofrası etrafında dolanması gibi, Amerikalıların olduğu çevrede Kürt kanı dökme turları atıyor.

Mesela 7 Nisan 2023 günü, Rojavalı Kürtlerle Kurdistan Yurtseverler Birliği yöneticileri ve Amerikalıların Süleymaniye’de bir toplantısı vardı. Rojavalı komutan General Mazlum Abdi de toplantıdaydı. Sonrasını o anlatıyor:

“DAİŞ (IŞİD)e karşı koalisyon ortaklarımızla toplantılarımızı tamamlandıktan sonra, ayrılmak üzere Süleymaniye Havaalanı’na giderken, konvoyumuz Türk dronelerinin hedefi oldu. Konvoyda Amerikalılar da vardı.“

Mazlum Abdi, kendisinin hedef alındığı saldırının seçim arifesinde bir zafer elde etme amaçlı olduğunu söylüyor ve ekliyordu:

“Tük devleti, beni ilk defa hedef almıyor. Bunun son olmayacağını da biliyorum.“

Can kaybı yaratmayan bu saldırının hedefi, elbette Kürt komutan Abdi’ydi. Ama konvoyda Amerikalılar da vardı. Onlar da seçilmiş hedefti.  

Ancak Amerika, öfkeyle ayağa kalkıp, İran’a karşı olduğu gibi bir füze ateşlemedi. Kısacası, biriktirdiği düşmanca olguların yanına not etti.

Bu kertede bir parantez açmak gerekiyorsa eğer, Rojava Kürt güçleri, IŞİD ile savaşta NATO üyesi batı ülkeleri ve Amerika ile müttefiktir. Türkler de NATO üyesi. Ama NATO silahlarıyla, aynı zamanda IŞİD’in yanında. IŞİD’çilerden oluşan orduya komuta ediyor. Amerika ise buna seyirci.

Türklerin NATO içinde, Batı altını kazması bununla da kalmıyor. Batı karşıtı İran ve Rusya ile ortak ekonomik, askeri ittifak içinde. Türkler Suriye’de işgalci olduğu halde, o da bu kuşakta...

Açıktır ki, bu durumda Tükler NATO silahları ve en önemlisi sırlarıyla karşı blokta. Hatta, İsveç olayında görüldüğü üzere NATO’nun güçlenmesini de ketliyor, yani Rusya lehine engelliyor.

Daha önce, Reza Zarraf adındaki bir mafyatik çocuk üzerinden gidilerek, İran’a uygulanan ambargo da delinmişti. Bunun Amerika nezdindeki dosyası, her gün eklenen yeni olgularla kabarıyor. Ama, henüz ciddi bir yaptırım yok.

Suriye’de de, müttefik Kürtlerin yanında, Amerikalıların çevresine de bombalı dalışlar yapılıyor. Ama görülen o ki, bu bir sabır yoklamadır. Amerika Türklerin eline, Ruslara gitme gerekçesi vermemek, vesile yaratan olmamak için, dişini sıkıp sabrını kontrol altında tutuyor.

Kürtlerin, “eceli gelen keçi, çobanın ekmeğine göz diker“ diye bir sözü var. Bu da, inadına Amerika’nın sabrını yokluyor. O sabrın tükenmekte olduğunun farkında olmayarak, fili ısırarak zarar vermeye kalkışan sinek gibi sağa sola bomba atıyor.

Irkçılık gözünü kör etmiş. Taşan sabrı göremiyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.