Tiranlığa karşı demokratik ulus

Dosya Haberleri —

Thomas Jeffrey Miley

Thomas Jeffrey Miley

  • Farklı coğrafyalardan, çeşitli halk ve toplumsal kesimden gazeteci, siyasetçi, yazar ve sanatçıya Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ı ve onun fikirlerini sorduk. Bugünkü konuğumuz Cambridge Üniversitesi’nden Thomas Jeffrey Miley.
  • Abdullah Öcalan'ın Demokratik Özerklik ve Demokratik Konfederalizm programlarıyla bağlantılı olarak kendi kaderini tayin hakkını yeniden ifade etmesi dünya tarihi açısından büyük önem taşıyor. Önerisi, Ortadoğu olarak adlandırılan bölgenin ve ötesinin giderek daha fazla içine sıkıştığı tiranlık ve kaos diyalektiğine ihtiyaç duyulan bir alternatif sunuyor.
  • Demokratik Ulus önerisinin içerdiği çok kültürlü, çok etnikli, çok dinli uzlaşmacılık hem çoğunluk tiranlığına hem de kültürel, etnik ve dinsel azınlıkların kendilerini yerel çoğunluklar olarak var etme çabalarına bir alternatif sunuyor. Şimdi Öcalan tarafından taslağı çizilen ve Kürt Özgürlük Hareketi'nde somutlaşan radikal demokratik alternatifi kucaklamanın zamanıdır.

 

MIHEME PORGEBOL

İnsanlığın tarihi kırılmalarla doludur. Mitler çağından bugüne ulaşan bütün bilgi ve enformasyon, bu kırılmaların biriktirdiklerinden oluşur. Anlatının tutarsızlıklarına itirazlar üreten mitolojik kahraman ve tanrıların kendi hikayelerini yaratmasından, bütün anlatının tanrılardan ibaret olamayacağının idrakıyla başkaldıran insana, efendilik ve kölelik arasında sıkışmış bir insanlığın reddinden yola çıkarak kendi hikayesini yazanlardan peygamberlere, şairlere, düşünürlere, işçilere… Tarih, kırılmalar bütünüdür. Yaşantıyı, çelişkiyi ve çatışmayı biriktirmiş, bu birikimi akışta bir müdahaleye dönüştürerek kendini gerçekleştirmiştir. Tıpkı yerküredeki çatlak ve kırıkların depremlere dönüşmesi gibi…

Kuşkusuz tüm tarihsel kırılmalar fikirlere dayanır. “Bu böyle olmamalı”, “Bu böyle gitmez”, “Burada bir yanlış var” gibi birçok itirazın üzerinde yükseldiği fikirlere… İşte içinde yaşadığımız çağ da yeni bir kırılmaya gebe. Egemen sistemlerin içine düştüğü yönetim problemlerinden tutalım; toprağın altındaki solucanın doğal akışın dışında karşılaştığı yok olma tehlikesine kadar birçok kriz artık bir kırılmanın habercisi. Sistemler çatırdıyor, toplumlar kaynıyor, habitatlar kıpırdıyor. Peki bu çağdaki kırılmanın altında nasıl bir fikir var?

Bu çağın en önemli ismi

Abdullah Öcalan, kuşkusuz bu çağın en önemli isimlerinden. Onu bu kadar önemli yapan en önemli neden, çağın kırılmalarından kaynaklı krizlerin sıfır noktasında doğup, büyüyüp, örgütlenip henüz yenilmemiş bir toplumsal hareketi inşa etmesi. Bu hareket, nihai bir zafer elde etmese de zaferinin kaçınılmaz olduğuna dair ipuçları veren birçok referans üretebildi.

En belirgin örnek kuşkusuz Rojava Devrimi. Ortadoğu’nun egemen uluslarının (Arap, Fars ve Türk) temsiliyetinden meşruiyet devşirmeye çalışan dört büyük işgalci devletin, katliamcı taşeron örgütlerin, Rusya ve ABD gibi dünyanın en büyük hegemonik güçlerinin kol gezdiği bir savaştan kendi gücü ve iradesiyle sağ çıkmayı başaran bir devrim Rojava Devrimi. Aynı zamanda tarihsel kırılmanın da şu ana kadar ki en belirgin mihenk taşı. Bu devrim, Abdullah Öcalan’ın öğretisi ve onun yetiştirdiği devrimci, savaşçı ve siyasetçilerin öncülüğünde gerçekleşti. Rojava Devrimi’nin üzerine inşa edildiği Demokratik Ulus, ahlaki ve politik toplum, Demokratik Özerklik, Demokratik Konfederalizm, ekolojik yaşam, Jineoloji gibi ilke, amaç ve perspektifler bir paradigmaya işaret ediyor: Yeni yaşam. Bu paradigma ve onun teorisyeni olan Abdullah Öcalan’ın fikirleri Kamboçya’dan Gana’ya, Latin Amerika’dan Güney Afrika’ya, Mısır’dan Hindistan’a, Avrupa ve Avustralya’ya dünyanın her yerinde benimsenip insanlığın bin yıllardır arzuladığı özgürlük umudunu bağladığı bir şeye dönüştü. Egemenler açısından kabul edilir olmayan bu durum nihayetinde bir ideolojik öndere dönüşen Öcalan’ın yaklaşık çeyrek asır önce başlayan uluslararası bir komployla tutsak edilmesinin temel motivasyonu haline geldi.

Öcalan’ın fikirleri...

Ve o günden beri Öcalan, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir tecrit ve izolasyon altında tutuluyor. Bu, Apocular tarafından tanrılardan ateşi çalıp insanlığa hediye eden Prometheus’un hikayesine benzetiliyor. Zincire vurulmuş Prometheus’un özgürlüğü için insanların ne yaptığını bilmemiz mümkün değil fakat Öcalan’ın özgürlüğü için şu an dünyanın her yerinde başlatılan sayısız eylem, etkinlik ve girişim sürüyor. Milyonlarca insan her gün sokaklarda, mahkeme salonlarında ve çeşitli kitle iletişim biçimleriyle hareket halinde.

Peki bunca insan neden Abdullah Öcalan’ı ideolojik bir önder olarak görüyor? Bu röportaj serisinde ideolojik Önder Abdullah Öcalan’ın dünyaya bu düzeyde etki etmesinin nedenlerine odaklanmak istedik. Farklı coğrafyalardan, çeşitli halk ve toplumsal kesimden gazeteci, siyasetçi, yazar ve sanatçıya Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ı ve onun fikirlerini sorduk. Serinin ilk söyleşisinde sorularımızı Cambridge Üniversitesi’nde siyaset sosyolojisi alanında kürsü sahibi Thomas Jeffrey Miley’e yönelttik.

Bildiğiniz gibi Abdullah Öcalan, ‘devletleşme’ fikrine alternatif olarak Demokratik Özerklik ve Demokratik Konfederalizm tezlerini savunuyor. Bu sosyo-politik örgütlenme önerileri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Öcalan'ın Demokratik Özerklik ve Demokratik Konfederalizm programlarıyla bağlantılı olarak kendi kaderini tayin hakkını yeniden ifade etmesi dünya tarihi açısından büyük önem taşıyor. Önerisi, Ortadoğu olarak adlandırılan bölgenin ve ötesinin giderek daha fazla içine sıkıştığı tiranlık ve kaos diyalektiğine ihtiyaç duyulan bir alternatif sunuyor. Öneri, devlete karşı radikal ve doğrudan demokrasinin benimsenmesini; toplumsal ekolojinin savunulmasıyla birlikte kadınların özgürleşmesini merkeze alıyor. Son olarak da çok kültürlü, çok etnikli, çok dinli bir yaşam için bir uzlaşma sağlamayı da amaçlıyor. Öcalan'dan ilham alan Kürt Özgürlük Hareketi'nin izlediği toplumsal ve siyasi ilişkilerin bu şekilde yeniden düzenlenmesi, Kapitalist Modernite’nin çoklu ve üst üste binen krizlerinin felakete yol açan yörüngesine bir alternatif teşkil ediyor.

Günümüzde Kapitalist Modernite'nin yaşadığı krizlerin altında yatan nedenleri nasıl okuyorsunuz? Bu krizler ile ‘devlet’ kavramı arasındaki ilişkiyi nasıl yorumluyorsunuz?

Ulus-devletin ve Kapitalist Modernite’nin hiyerarşik uygarlık sistemi, sermayenin hiç bitmeyen bir kanser gibi yayılmasının yanı sıra egemen güç biriktirme ihtiyacından da kaynaklanıyor. Bu ikiz ihtiyaçlar, devletlerin kendilerine tabi olan halklar üzerinde baskıcı, hatta nekrofilik bir ilişki içinde hareket etmelerine yol açmaktadır. Tüm krizlerin sebebi olarak genel anlamda bunları söylemek mümkün.

Egemen ulus-devlet sisteminin getirdiği sorunlar, Filistin-İsrail savaşında da görüldüğü üzere, insanlığın yüzyıllardır savaş ve çatışmalarla boğuşmasına neden olmakta. Bu bağlamda sizce ‘ulus’ tanımını yeniden gözden geçirmeye ihtiyaç var mı?

Öcalan'ın Demokratik Ulus çizgisinde yeni bir ulus tanımını dile getirme girişimi, gerçekten de çoğunluk ve azınlık dinamiklerine ve her zaman mevcut olan çoğunluğun tiranlığı tehdidine bir alternatif sunuyor. Aynı zamanda, İsrailliler ve Filistinliler arasında olduğu gibi, çatışma halindeki farklı ulusal gruplar arasında ulus-devletçi zihniyetlerin hegemonyasının yarattığı çıkmazdan bir çıkış yolu da vaat ediyor. Öcalan'ın projesi ve modelinin, Filistin örneğinden yola çıkarsak hem tek devlet hem de iki devlet seçeneklerini reddederek devletsiz çözüm seçeneğini tercih ettiğini söyleyebiliriz.

 

 

Peki ulusçu anlayışa alternatif bir toplumsal örgütlenme olarak ‘Demokratik Ulus’ önerisi hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Demokratik Ulus önerisinin içerdiği çok kültürlü, çok etnikli, çok dinli uzlaşmacılık hem çoğunluk tiranlığına hem de kültürel, etnik ve dinsel azınlıkların kendilerini yerel çoğunluklar olarak var etme çabalarına bir alternatif sunuyor. Ulus-devlet sistemi tarafından dünya halklarına dayatılan homojenlik çok fazla felakete yol açtı. Şimdi Öcalan tarafından taslağı çizilen ve Kürt Özgürlük Hareketi'nde somutlaşan radikal demokratik alternatifi kucaklamanın zamanıdır.

Abdullah Öcalan uluslararası bir komplo ile hapsedildi ve bu süreç hala devam ediyor. Sizce Abdullah Öcalan'ın on yıllardır ağır tecrit koşullarında esaret altında tutulması ile sunduğu ideolojik öneriler arasında bir ilişki var mı?

Yaklaşık çeyrek asırdır İmralı kayalığına zincirlenmiş, insanlık dışı koşullarda neredeyse tamamen tecrit altında tutulan Önder Abdullah Öcalan, savunmasına yerleştirdiği entelektüel ve siyasi proje ile dünyaya örnek bir varoluşsal meydan okuma eylemi sunmuştur. Bu proje hiyerarşik uygarlığın hegemonik güçleri için tehlikelidir ve Öcalan'ın gördüğü muamelenin arkasındaki nedenlerden biri de budur. Onun geliştirdiği, savunduğu ve önerdiği devlete karşı radikal demokrasi fikri, ulus-devlet sistemi içinde iktidarda olanların hoş karşılayacağı bir fikir değildir. Aksine, egemen güçleri tehdit eder ve bu yüzden Öcalan'a böylesine acımasız bir şekilde davranılmaktadır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.