Tutsaklar boykotla yetinmiyor
- İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde rehin tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile üç tutsaktan 38 aydır haber alınamadığı için küresel düzeyde başlatılan “Abdullah Öcalan’a Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm” kampanyası devam ediyor.
Türk cezaevindeki PKK ve PAJK'lı tutsakların, 27 Kasım’da başlattığı dönüşümlü açlık grevi, 4 Nisan’da aile görüşü, telefon hakkı ve mahkemeleri boykot kararına evrildi. Boykotu sürdüren tutsaklar, taleplerini de her hafta hem Adalet Bakanlığına hem de ilgili kurumlara iletiyor.
MA'ya konuşan Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi Rezan Gezer, "Açlık grevi eylemlerinde birtakım soruşturmalar vardı ve sonuçlandı. Bazı yerlerde hücre cezası, bazı yerlerde sosyal etkinliklerden men cezası verildi. Hatta bazı görüştüğümüz müvekkillerimiz telefon görüş yasağının verildiğini söylemişlerdi. Şu anda bu boykot eylemine ilişkin görüştüğümüz müvekkillerimizle herhangi bir soruşturmanın açıldığını duymadım” dedi.
Tutsaklar taleplerinde kararlı
Tutsakların taleplerinde kararlı olduklarını belirten Gezer, şöyle devam etti: “Talepleri yine açlık grevlerinde de olduğu gibi Sayın Abdullah Öcalan’ın tecridine son verilmesi ve özgürlüğüne kavuşması, Kürt sorununa ilişkin barışçıl çözümler, hem siyasi tutsaklar boyutunda, hem de hasta tutsaklar boyutunda hak ihlallerinin son bulması yönünde. Bütün bu talepleri hem Adalet Bakanlığına hem de hapishanelerle ilgilenen birçok kuruma göndermeye başladılar. Mahpuslar, bu taleplerini haftada bir olmak üzere, tekrar tekrar Adalet Bakanlığına göndermeye devam ediyor. Tutsaklar, talepler neticelenmediği müddetçe aile, telefon ve mahkeme boykotlarına devam edeceklerini belirtti.
İyice anlaşılması için
Hem Sayın Abdullah Öcalan üzerinde hem de diğer tutsaklar üzerinde bu tecrit boyutunun bütün kamuoyunun anlaması ve ailelerin de artık bunu kavrayabilmesi için yaptıkları bir eylem. Aile görüşleri, mahkemeler, telefon görüşmelerine çıkmayarak, bu boyutun aslında diğer tecritlerle aynı olduğunu ve kişilerden haber alınmadığında başlarına ne gelebileceğinin bile bilinmemesi ihtimalinin kamuoyu tarafından anlaşılmasını istiyorlar.” AMED