Toplumsal çürümenin sınırı aşılmıştır

Forum Haberleri —

Toplumsal çöküş

Toplumsal çöküş

  • AKP iktidarı döneminde toplum denilen kavramın, zihniyet yapılanmasını, kültürel düzeyini, yaşam tarzını, ilişki biçimini, sosyal, siyasal, ekonomik durumunu yeni baştan ele almak gerekir. 

RAUF KARAKOÇAN

Toplumsallaşmanın bireye yüklediği sorumluluklar vardır. Yaşamın her evresinde birey toplum ilişkileri, insan türü için her zaman gerekli ve zorunlu ilişkilerdir. Birey için toplum ne kadar gerekliyse, toplum için de birey o kadar gereklidir. Karşılıklı olarak yerine getirilmesi gereken yükümlülükleri vardır.

Maraş depreminde ortaya çıkan dersler ışığında, toplumun içine düşürüldüğü durumun yeniden sorgulanması gereklidir. Yeni bir sosyolojik tanıma gerçekten ihtiyaç vardır. Toplumun çürümüş hali, en az deprem kadar, bilimsel bir analize tabi tutulmalı. AKP iktidarı döneminde toplum denilen kavramın, zihniyet yapılanmasını, kültürel düzeyini, yaşam tarzını, ilişki biçimini, sosyal, siyasal, ekonomik durumunu yeni baştan ele almak gerekir. Siyaset kurumu, toplumun sorunlarına çözüm arayacaksa, önce bu toplumun şimdiki içler acısı halini görmesi, tanıması ve tarif etmesi gerekir. Aksi taktirde toplumsal çürümeyi anlaması ve sorunları çözmesi mümkün değildir.

Büyük bir deprem felaketi yaşanmış, halk olarak yas havasına girmiş, depremin yarattığı travmayı atlatamamış, acılar henüz çok taze ve yaralar kapanmamışken, depremzedeler yardıma muhtaç bir halde çaresizlikten kıvranırken, toplum bunun ne kadar bilincinde acaba, sorusunu insan soramadan edemiyor. Dünyanın birçok ülkesinden yardıma gelmiş kurtarma ekipleri kadar empati kuramayan, duygusuz, ruhsuz, rezil, sefil yaratıklara ve aşağılık uygulamalara tanık olunmaktadır.

Devletin idari yapısı, toplumsal çürümeye zemin sunmaktadır. Deprem felaketinin yönetilememesi, daha fazla insanın fiziki yaşamına mal olurken, kasıtlı uygulamaları ise toplumun önemli bir kesimini düşünsel ve ruhsal olarak yıkmıştır. Hal böyleyken bu iktidarın oluşturduğu ur’a neşter vurulamıyor. İrinli yapılanmayı tarif etmeye kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir durumla karşı karşıyayız. Bu durumu hala normal gösteren, sahip çıkan, destekleyen düşkün tipler hiç de az değildir. Depremi siyasi kazanca çevirmeye çalışan iktidar zaten çürümüşlüğünü ortaya koymuştur. İktidarın yalaka takımı da utanmadan, sıkılmadan, bu çürümüşlüğü, TV ekranlarında savunarak, gazete köşelerinde yazarak bu çürümüş düzene destek vermektedir. Toplumun acılarıyla dalga geçen, aklıyla alay eden bir durumun anlatılması da hakikaten zor bir iştir. 

Deprem manzarası karşısında, vicdanlı her insan, kendisinden utanır hale geliyor. Çünkü bu faşist iktidarın uygulamalarına sesiz kalmak demek, bu deprem felaketinde sorumluluğu var demektir. Bunca haksızlık, hukuksuzluk, yolsuzluk, yoksulluk varken, rant uğruna talan, vurgun varken toplum bunu sineye çekiyorsa, üstelik destekliyorsa burada ciddi bir sorun vardır. İnsanlık bu kadar düşürülmemeli, toplum bu kadar çürütülmemeli denilecek bir duruma geldik. Çürümüş bir toplum haline nasıl geldik? sorusuna ivedilikle cevap aranmalıdır.

Diyanetin başındaki zat da dahil, sakallı, sarıklı, cübbeli bir takım zevat, her konuda topluma akıl vermeye çalışıyor. Depremin bilimsel açıklaması dışında ne kadar zırva değerlendirme varsa yapılmaktadır. Evlatlıkların evlat edenle nikah kıymasına kadar, haddi-hududu olmayan birçok konuda yığınla açıklama piyasada dolaşıma sokulmuştur. Hemen her konuda, ipe sapa gelmez hurafelerle toplumun aklı çelinmiştir. Ve bu türden sapkın düşüncenin alıcısı olan AKP tabanı, hakareti hak bellemekte, yalanı gerçek sanmakta, cehaleti inanç saymaktadır. Çürümüş ve kokuşmuşluk kanıksanır olmuştur.

Depremde kurtarılan kimsesiz çocukların akıbeti üzerine fazla gidilemiyor. Çocuk hırsızlığı yapan bir iktidar var.  Çocukların istismar edildiği dini kurumlara, cemaatlerin fuhuş yuvalarına dönüşmüş mekanlara yerleştirmek de neyin nesi oluyor. Bu çocukların hangi amaçlar için kullanılacaklarına dair müneccim olmaya da hiç gerek yok. Yozlaşan, yobazlaşan AKP iktidarı, toplumu getirdiği nokta sadece depremde öldürme değildir, ölümden daha beter, toplumun toplum ve insan olma vasfını yitirmesidir. Deprem enkazını aylar sonra kaldırmak belki mümkün olabilir ama toplumun çürümüşlüğünü kaldırmak pek de o kadar kolay olmasa gerek. Çünkü AKP iktidarının 21 yılda toplumu getirdiği çürümüşlük durumunu değiştirmek daha uzun zaman alacaktır.

Zülüm iktidarının despotik yönetim sistemine, diktatörlüğe karşı sesiz kalmak toplumsallığımızdan birçok normun, etiğin yitirilmesi anlamına gelmektedir. Bu sessizlik, faşist iktidarın Kürt soykırım politika ve uygulamalarında da vardır. Kürtlere yapılan vahşetin ortağı durumuna gelmek demektir. Kürt düşmanlığına sesini çıkaramayan toplum zaten çürümüş toplumdur. İktidarlar ilelebet değildir fakat toplumsallık kalıcıdır. Zembereğinden boşalmış, düşünme, sorgulama yetisini yitirmiş toplum, onarılması zor ahlaki çözülüşlere maruz kalacaktır. Kürt düşmanlığı karşısında ahlaki ve vicdani olarak kendi rolünü oynamayan toplum, kutsadığı devletin depremzedelere ayrımcı, çıkarcı, düşmanca yaklaşımı arasında paralellik kurması gerekir.

Depremin ortaya çıkardığı dersleri, başkalarının anlatımlarına gerek duymadan, toplumun kendi kendine vicdani muhasebe yapması en doğru olanıdır. Depremde ölenlerin cenaze görüntüleri size ne anlatıyor? Acı çeken insanın acılarıyla alay eden mahlukatlar nasıl oluştu, kim oluşturdu? Felaketi siyasi şova, reklama dönüştürenleri nasıl anlamak lazım? Yardıma muhtaç hale gelmiş insanın onur ve haysiyetiyle oynayarak söz ve davranışla bunu yansıtmak neyi ifade ediyor?

Sorulması gereken çok soru var. Cevabı ise, toplum olma bilincine sahip vicdanlı insanlara kalıyor. Bir karar verin artık, çürümeye devam mı, direnişe davet mi?

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.