Toplumu korkutup sindirmek için

İHD Eşbaşkanı Eren Keskin

İHD Eşbaşkanı Eren Keskin

  • İHD Eşbaşkanı Eren Keskin, Sansür Yasası, Ceza İnfaz Yasası’nda değişiklik ve 36 yeni cezaevi hedefinin, AKP-MHP yönetiminin toplumu korkutup sindirerek yönetme biçiminin adımları olduğunu söyledi. THİV Genel Sekreteri Coşkun Üsterci ise 750 bin kişinin özgürlüğünden mahrum bırakıldığını belirterek, fazlasıyla kaygı verici bir sürecin yaşandığını kaydetti. 

 

AKP-MHP hükümeti, 36 yeni cezaevi açmayı planlarken 'Sansür Yasası' yürürlüğe girdi. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, 7 Ekim’de Ceza İnfaz Kanunu’nda değişiklik yapacaklarına dair açıklamalarda bulundu. Bozdağ’ın “kararlılıkla uygulayacaklarını” ifade ettiği değişiklikler arasında en dikkat çekici olanı hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulamasının iptali. Eğer planlanan bu değişiklik yasalaşırsa 2 yıldan az ceza alan tüm hükümlülerin cezaevine girmesinin önü açılacak. Bu gelişmelere ek olarak AKP-MHP iktidarının, 2022 yılında 36 yeni cezaevi açmayı planladığı biliniyor. İktidarın yapımı için 8 milyar 713 milyon 944 bin lira harcayacağı yeni cezaevleriyle birlikte Türk cezaevi sayısı 419’a çıkacak. İnsan Hakları Derneği (İHD) Eşbaşkanı Eren Keskin ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Sekreteri Coşkun Üsterci, MA ile dayanışma kapsamında haber yapan gazeteci Ümit Tanışır'a, yeni cezaevi inşaatları, Sansür Yasası ve Ceza İnfaz Yasası’nda değişiklik planlarını değerlendirdi. 

İHD Eş başkanı Eren Keskin, 'Sansür Yasası'nın, aslında sadece korkutma amacıyla çıkarıldığını, çünkü Türk Ceza Kanunu’nda ifade özgürlüğünü engelleyen çok fazla maddenin zaten kullanıldığını belirterek, "Ben bu yasanın birinci ve esas nedeninin toplumu korkutmak ve sindirmek olduğunu düşünüyorum, çünkü korkutarak yönetiyorlar. Zaten iktidarın elinde başka bir şey kalmadı” dedi.

Toplumsal sorgulama lazım

Mevcut Ceza İnfaz Yasası'nın zaten ayrımcı olduğunu belirterek, planlanan değişiklikle iktidarın kendisi gibi düşünmeyen herkesi cezaevine atabileceğini söyledi. Keskin, "İnsanlar gözaltına alınmaktan, tutuklanmaktan çok korkuyorlar. Bunu bildikleri için de korkutmayı bir yöntem olarak uyguluyorlar" diye konuştu. 36 yeni cezaevi inşaatının da bununla bağlantılı olduğunu kaydeden Keskin, gelinen noktada toplumsal sorgulamanın gerekliliğini vurguladı. Keskin, şunları dile getirdi: “Bu coğrafyada düşünce ve ifade özgürlüğü hiçbir zaman olmadı. Toplumun bir kesimi, özellikle de Kemalistler bunu yıllarca hiç görmedi. İnsanlar Olağanüstü Hal Bölge yasalarıyla yönetildi sansür-sürgün kararnameleri çıktı, Terörle Mücadele Yasası’nın maddeleri vs. o kadar çok hüküm var ki... Ne yazık ki ancak AKP iktidarının uygulamaları herkesi etkilemeye başladıktan sonra toplumun diğer kesimleri de tepki göstermeye başladı.”

Baskı vardı, yöntem değişti

Son dönemde hukuki alanda hayata geçirilen ve yapılması planlanan değişikliklerin sadece seçim için olmadığını ifade eden Keskin, süregelen devlet politikasına dikkat çekerek, şunları ekledi: “Seçim sürecinin tabii ki etkilediğini düşünüyorum. AKP, özellikle MHP ve derin devletle uzlaşmadan sonra çok farklı bir çizgiye geldi. 30 yıldır insan hakları hareketi içindeyim ama ifade özgürlüğünün bu kadar kısıtlandığı başka bir süreci hatırlamıyorum. Her zaman vardı, 1990’larda öldürüyorlardı, gözaltında kaybediyorlardı ama ifade özgürlüğü açısından biraz daha rahattık açıkçası ama politikalarda bir değişiklik yok, yöntemlerde bir değişiklik var. İfade özgürlüğüne baskı yöntemi bu kadar yoğun hiç olmamıştı.”

THİV Genel Sekreteri Coşkun Üsterci 

Fazlasıyla kaygı verici

THİV Genel Sekreteri Coşkun Üsterci ise Sansür Yasası ve hükümetin planladığı Ceza İnfaz Yasası’nda değişiklikle birlikte devam eden 36 yeni hapishane inşaatına ilişkin şunları söyledi: “Çok önemli ve kısa vadeli geleceğimiz açısından da fazlasıyla kaygı verici, ancak bu yeni bir durum değil. Uzunca bir süreden beri siyasal iktidarın hukuku bir baskı ve sindirme aracı olarak kullanmasının bir sonucu olarak hem hapishanelerin sayısında hem de mahpus sayısında yıllar içinde büyük bir artış görülmektedir. Diyebiliriz ki hapsetme, artık siyasal iktidar açısından asli bir yönetme tekniği haline gelmiştir.” 

17 yılda 5.5 kat arttı

Üsterci, son 17 yıl içinde tutuklu ve hükümlü sayısının yaklaşık 5.5 kat arttığını belirterek, şu verileri paylaştı: “Bakanlığın verilerine göre 2005'te cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlü sayısı 55 bin 870’dir. 31 Mayıs 2022 tarihi itibarıyla toplam kapasitesi 275 bin 843 olan 384 ceza infaz kurumunda, toplam 317 bin 368 tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır. Bu sayıya 7 bin 242 Sayılı Kanun gereği Kovid-19 iznine ayrılan hükümlüler dahildir. Görüldüğü gibi 17 yıl içinde tutuklu ve hükümlü sayısı yaklaşık 5.5 misli artmıştır. 31 Mayıs 2022 tarihi itibarıyla da cezaevlerinde kapasite fazlası olarak 41 bin 525 tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır. Kaldı ki yıl içinde yapılan giriş ve çıkış kayıtlarına bakıldığında hapishanelerde çok daha yoğun bir nüfus hareketliliğinin olduğu görülmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2020'de ceza infaz kurumlarına 258 bin 401 kişinin hükümlü statüsünde giriş kaydı yapılırken aynı dönemde 361 bin 870 kişinin hükümlü statüsünde çıkış kaydı yapılmıştır. 

750 bin kişi özgürlüğünden mahrum bırakıldı

Ayrıca 30 Nisan 2021  itibarıyla Türkiye genelinde denetimli serbestlik kapsamında 432 bin 554 kişi bulunmaktadır. Bu sayıyı hapishanelerde bulunan tutuklu ve hükümlülerin sayısı ile topladığımızda özgürlüklerinden mahrum bırakılmış yurttaş sayısı yaklaşık 749 bin 922 kişiye ulaşmaktadır. Bu da diğer dolaylı gözetim/denetim araçlarını bir yana bıraktığımızda yaklaşık her 110 yurttaştan birinin doğrudan/çıplak gözetim altında olduğu anlamına gelmektedir. 2021 ve 2022 verileri henüz kamuoyu ile paylaşılmadığı için bu hareketliliğin ulaştığı boyutu tam olarak bilemiyoruz. Aktarmaya çalıştıklarım bile sözünü ettiğiniz gelişmelerle birlikte değerlendirildiğinde kaygı duymakta neden haklı olduğumuzu ortaya koyuyor.”   İSTANBUL

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.