Türk devleti için Kürt kadınlar 'ganimet'

Kadın Haberleri —

.

.

  • HDP’li Gülistan Kılıç Koçyiğit: Osmanlı’daki ganimet kültürünün yeni versiyonu modernist tarzda devam ettiriliyor. Türkiye devleti Nasıl ki Kürdistan’ı sömürge haline getirmeyi kendisine hak olarak görüyorsa, orada yaşayan kadınları da kendisi için bir ganimet olarak görüyor.

ARJİN DİLEK ÖNCEL/FAHRETTİN KILIÇ
MA/AMED

Türk polis ve asker gibi devlet görevlilerinin Kürt illerinde yanaştıkları genç kadınlara cinsel taciz ve tecavüz etmesi son yıllarda sıkça gündemde. Bu tablonun en çarpıcı örneklerinden biri Êlih’te uzman çavuş Musa Orhan’ın tecavüz ettiği 18 yaşındaki İpek Er’in yaşamına son vermesi olayı oldu. Er’in yaşamını yitirmesinden sonra, kamuoyunun tepkileri sonucu tutuklanan zanlı Türk askeri, sadece bir hafta tutuklu kalıp akabinde salıverildi. HDP Mûş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, bölge kentlerindeki baskı, şiddet, taciz ve tecavüzler vakaları ile bunların altında yatan zihniyete ilişkin Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Arjin Dilek Öncel ve Fahrettin Kılıç’a konuştu.
Failin kolluk olduğu tecavüz ve tacizin Kürdistan’da köklü bir sorun olduğunu ve devletin Kürtleri yok sayan yüz yıllık tekçi politikasından bağımsız olmadığını dile getiren Koçyiğit, Kürt halkının aslında fiili olarak yurttaşlıktan çıkarılmış durumda olduğunu dile getirdi. 
İpek Er’in yaşadıklarının Kürt kadınlarına yönelik ırkçı, cinsiyetçi yaklaşımın en somut örneği olduğunu söyleyen Koçyiğit, “Devlette devamlılık esastır” ilkesini hatırlatarak, bu ilke ile birlikte cezasızlığın da sürdürüldüğünü belirtti.
 
Devlet hep faili kolladı

Koçyiğit, kolluk kuvvetlerinin de izlenen bu ‘cezasızlık politikası’nın farkında olduğunun altını çizerek, “Biliyorlar ki daha önce işlenen suçlarda kimseye bir şey olmadı. Devlet kendi kolluğunu korudu. Her zaman failin yanında yer alan bir yargı sistemi oldu. Bir taraftan bürokrasi, bir taraftan yargı, bir taraftan askeri erkan hepsi failin yanında yer aldı” diye konuştu. 
Koçyiğit, “devletin Kürdistan topraklarına ve Kürt kadınına yaklaşımın en somut örneği” olduğunu vurguladığı İpek Er olayına dair şunları kaydetti: “İpek’in olayında olgular gizlenmeye çalışıldı. Fail bir asker, üniformasına, askeri gücüne, mevcut silahına yaslanarak, konumunu karşıdaki kişinin aleyhine, bir güç unsuru olarak görmüştür. Devletin mevcut politikaları da, bu güç unsurunda temel bir yerde duruyor. Olayın yaşandığı bölge ise Kürdistan’dır. Yaşandığı yer, olay bakımından çok önemli. Bu olay Muğla ya da Antalya’da yaşansaydı, yine devletin faili koruyan bir tutumu olacaktı. Ancak burası Kürdistan olduğunda iki kat daha fazla çelikleşmiş bir yapıyla karşılaşıyoruz.” 
 
Kürdistan’ı sömürge görüyor 

Bu sözlerine “Kürdistan’ın sömürge coğrafyası olarak görülmesi ve Kürt halkının anayasal eşit statüsünün olmaması dolayısıyla Kürtlere karşı kaygı duyulmadan suç işlendiğini” ifade ederek devam eden Koçyiğit, işgal edilmiş topraklardan örneklerler verdi. 
 
Osmanlı’nın ‘ganimet’ mirası

Koçyiğit, “İşgal edilen coğrafyalara baktığımızda, işgal eden kişi toprağı fiili işgal ettiği için toprakla kadını özdeşleştirerek, kadın bedeni üzerinden de o halkın onurunu işgal ettiğini düşünüyor. Bütün savaşlarda bu böyledir. Bosna’da Sırplar, Bosnalı kadınlara tecavüz etti. Vietnam Savaşı’na baktığımızda Koreli askerler, kadını toprakla beraber bir ganimet olarak gördü. Yine Osmanlı’daki ganimet kültürünün yeni versiyonunun modernist tarzda devam ettirildiğini görüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de bu mirasın üzerinde oturuyor. Nasıl ki Kürdistan’ı sömürge haline getirmeyi kendisine hak olarak görüyorsa, orada yaşayan kadınları da kendisi için bir ganimet olarak görüyor” dedi.

Türkiyeli kadınlar itiraz etmeli

Özelde Kürt kadınlarına ve halkına yönelik bu anlayışa en fazla Türk halkının ses çıkarması gerektiğini söyleyen Koçyiğit, bu konuda “yoldaş” olarak tanımladığı demokrasi ve özgürlüklerden yana Türkiyeli kadınlara çok iş düştüğünü ifade etti. Koçyiğit, “Çünkü sömüren halkın mensuplarının buna itiraz etmesi gerekiyor. ‘Benim ulusuma mensup biri bir kadına, bir halka bunu yapamaz’ demeli” ifadelerini kullandı.
AKP döneminde kadına yönelik şiddetin yüzde bin 400 artığına dikkat çeken Koçyiğit, “Türkiye’de bu şiddeti besleyen yapısal sorunlar var. Birincisi ataerkil yapı hakim, devletin ve hukukun kendisi, kolluğun kendisi erkek. Bu erkeklik yaşamın her alanında kendini örgütlüyor” diyerek, bu erkekliğin karşısında kadınların da güçlü bir direniş sergilediğini kaydetti.
Kürdistan’da kadın özgürlük mücadelesi, Türkiye’de ise feminist mücadelenin yükseldiğine işaret eden Koçyiğit, hedef alınmalarının en büyük nedeninin de kadınların verdiği bu mücadele olduğunu vurguladı.

 Erkek akla mahkum değiliz

Son olarak kadınların kendi hakları için direnip ülkeyi değiştireceklerinin altını çizen Koçyiğit, “Eşit ve özgür bir toplumsal yapıyı inşa edeceğiz. Kürt kadınları ve Türkiye kadınları olarak bize dayatılan savaşa, erkek akla mahkum değiliz” diye konuştu.

HABER MERKEZİ

 

Kürtler fiili olarak yurttaşlıktan çıkarılmış

İktidarın Kürt kadınlara düşmanca yaklaşımının sonunda taciz, tecavüz ve cinayetlerin arttığını söyleyen Koçyiğit, “Bu yaşananlar devletin 100 yıllık politikasında Kürt’ü, dilini, kültürünü, coğrafyasını inkar eden, halk olarak, eşit yurttaş olarak görmeyen politikasının yansımasıdır. Son dönemde bu ayyuka vardı. Fiili olarak Kürtler şu anda yurttaşlıktan çıkarılmış durumda. Yaşanan ihlaller, Kürt halkı açısından aslında fiili anlamda yurttaşlıktan çıkarmaya kadar, onu yurttaş görmemeye kadar gitmiş. Çünkü en temel hakkı olan seçme ve seçilme hakkını kullanamıyor, en temel hakkı olan mağduriyet yaşadığında yasalar önündeki mutlak eşitliği yaşayamıyor” dedi.
 
Kemalist akıl kendini sorgulamalı
 
100 yıllık Cumhuriyet tarihinin Kürtlere karşı inkarcı sistem üzerine kurulduğunu kaydeden Koçyiğit, şunları ekledi: “Yaşananlar Kürt çocuklarına ‘Türküm, doğruyum, çalışkanım’ dedirten anlayışın dışavurumudur. Bugün mevcut siyasal İslam, AKP-MHP faşist düzeninden şikayet eden herkesin, özellikle de bu Kemalist aklın kendini sorgulaması gerekiyor. Bugün yaşadığımız birçok sorunun müsebbibi işte bu aklın kendisidir. Yok sayan, sorunu görmeyen, gerçekliği çarpıtan ve çarpıttığı gerçeklik üzerinden yeni bir gerçeklik inşa etmeye çalışan anlayıştır.” 
 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.