Türk devletinin Ergenekon eliyle çöküşü

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Anlaşılıyor ki, Kürtleri kıra kıra bitirme iştahı, Kürtlerin değil ama onların sonunu hazırlayacak. Sosyal ve ekonomik gelişmeler bunu gösteriyor.

Yedi düvel (çağın emperyal güçleri Ruslar, İngilizler, Fransızlar, irili ufaklı bölge devletleri) bir oldu veya çifter çifter Osmanlıya saldırdılar. Ancak onu yere yıkıp ruhunu teslim alamadılar. Bu işi, kurtarıcı olarak Osmanlı yönetimini ele geçiren İttihatçı çete başardı.  

Kadrosunda soyu sopu Türk olan bulunmayan İttihatçılar, Türk ırkını yoktan var etmek için, kendileri gibi olmayan halkları yok ederek, Kürtleri namlu ucuna oturtarak Osmanlıyı bitirdi.  

Militarizm böyledir. Hitler de saf kan Alman ırkını korumak için, ülkedeki Yahudileri, Çingeneleri, solcularu ve eşcinselleri kırmıştı.

Evet böyledir askeriye halleri. Onlar salt öldürmeyi bilirler, yaşatmayı değil. Yetişme kültürü budur militerin. Sorunların çözümü için ölüm...

Türk devleti, militer İttihat ideolojisinin devamıdır. Lider kadroları da onların “B“ takımıdır, adına Kemalist deniyor. Kemalistler Müslüman olmayan halkların kırım ve sürgününden sonra Kürtlere dadandılar. Onları yüz yıldır, ırkçılığın insan kanına doymayan oburluğuyla kırıyorlar.

Anlaşılıyor ki, Kürtleri kıra kıra bitirme iştahı, Kürtlerin değil ama onların sonunu hazırlayacak. Sosyal ve ekonomik gelişmeler bunu gösteriyor.

1980’lerin sonlarında, Kürtleri ezip geçmek için, “militer" kavramların tüm, vahşet ve dehşetini uygulamak üzere, “topyekün savaş“ konseptine geçtiklerinde Kürtler, beklentilerinin aksine “pısmadı...“

Onlar da “topyekün pasif direniş“ pozisyonuna geçtiler. Dağdakilerin lojistik gücü oldular. Genç kız ve oğullarını tabur tabur dağa yolladılar.

Kemalistler misilleme olarak sosyal ve ekonomik saldırı vaziyetine geçtiler. Kürtlerin tarım ve hayvancılık üretimini ölüm tehdidiyle engellediler. Türk askerleri artık mafya tetikçileri ve kiralık katillerle takviyeliydi. Türk birlikleri yürüdüklerinde, geride ateşe verilmiş köylerin dumanı yükseliyor, yol boylarında öldürülmüş köylerin cesetleri sıralanıyordu.

Ama kaybeden Türkler oldu. Ekonomik kriz tüm hayatı etkisi altına aldı. O tarihe kadar tarımda kendi üretimiyle yetinen ülke, ilk defa gıda ithalatına başladı. Türk parası dolar karşısında eridi. Türk ekonomisi bir daha toparlanamadı.

Ama Kürtlere karşı silahlanma hızını kesmedi. Bu arada, İttihatçı ruh 1990’larda yeniden hortladı. İttihatçılık bu kez, adını “kurttan türeyen Türk“lerin yayılmasını anlatan Ergenekon efsanesinden alıyor, Türklerin batıdan kopup Rusya, İran ve Çin’le ittifak kurarak Asya içlerine yayılmasını ön görüyor, eski solcu Kemalistlerce savunuluyordu. İttihatçılıktı bu. Kemalistler, “Avrasyacılık“ adıyla açıkça İttihatçıların “Kızıl Elma“ sloganını dillendirmeye başladılar. Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Tuncer Kılınç, bir basın toplantısıyla Avrasyacılığı savundu.

Sonra dinci-ırkçı AKP iktidara geldi. AKP başlangıçta Batıcı, Avrasya karşıtıydı. Avrasyacı subaylar darbeci suçlamasıyla tutuklandılar. Cezalara çarptırıldılar. Ama, bir süre sonra iktidar ortağı Fetullah Gülen’le çatışmaya başlayınca, destek için Ergenekonculara yöneldi. Tutuklu olanları hapishaneden çıkardı. Gizli bir anlaşma ile uzlaştılar. Ergenekoncu görüş iktidarın yol haritası oldu. Savaşın bu yeni aşamasına “güvenlikçilik“ adı verildi. Silahlanmaya büyük yatırımlar yapıldı.

Bu anlaşmadan sonra Kürtlerle savaş yeni bir şekil aldı. 10 Kürt şehir ve kasabası kuşatılarak toplu imha silahlarıyla katliam yapıldı. Kaç kişinin katledildiği asla öğrenilemedi. Ayrıca Kürtlerle savaş tüm bölgede, “nerede Kürt varsa orada“ şeklinde yayıldı. Irak ve Suriye’de bölgeler ateş altında tutuldu. Kısmen işgal edildi.

Başa dönersek, Kürtlere çok zarar verdiler. Kayıpları ağır, namusuna direnen bu halkın. Ama yenemediler. Bitirip teslim alamadılar. Seid Rıza’nın deyimiyle “bu dert de onlara yeter...“

Ancak Türkler tükendiler. Borç alınarak Kürtlerin tepesinden aşağı boca edilen bombalar, füze harcamaları yüzünden Türk ekonomisi tükendi. Siyasal, sosyal ahlak çöktü, dibe düştü. Ev kadınları çocuklarına ekmek almak için, bedenlerini pazarlıyorlar. Çöplükler kemik, ekmek parçası, çürük sebze, meyve paylaşamayanların dövüş arenası. Türk parası eridi, yok oldu. Bir ekmek 15 lira. Çayhanede çay, yarım bardak olarak satılıyor. Orta sınıfa hizmet eden lokantalar, müşteri bulmak için yarım porsiyon kuralını uygulamaya başladı. Umutsuzluğu yenemeyen üniversite mezunları, patır patır intihar ediyorlar. Açlıktan toplu ölüm günleri eşikte.

Ama Ergenekoncu General Cem Gürdeniz, şimdilerde efendisine tapınan köle gibi kendisini hapse atan Recep Tayyip’e hizmetle övünüyordu. Akdeniz’e uygulanan “Mavi vatan“ adındaki işgal projesinin kendisine ait olduğunu, Kürtlere “güvenlikçi politika“nın uygulanması gerektini söylüyor ve topyekün çöküşe, yok olmaya kapı açıyordu.

Emperyalist olma sevdası uğruna Kürtlerin olduğu tüm coğrafyalarda işgalci oldular. Dört yana açılıp oraya buraya asker gönderdiler. Askeri harcamalarla sıfırı tükettiler. İtibarları sıfırlandığı için borç para da bulamaz oldular. Şimdi para kazanmak için ordusunu Katar’a, stat bekçiliğine gönderiyor. Ordusu Somali sınır bekçisi. Azerbeycan’da kiralık asker. Kongo’da da çöpçü...

İttihatçılar da benzer şekilde borç para ile işgalden işgale koşan emperyalist olmak istemiş, sonuçta Osmanlı devletini batırmışlardı. Şimdi ise onların çığırını takip eden Ergenekoncular, Türk devletinin tabutuna çivi çakma projelerini hayata geçiriyorlar.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.