Türk İslam sentezinin ömrü tamamlandı

Cihan EREN yazdı —

  • Avrupa ülkelerinde ülkücüler de dahil birçok kurum ve cami faaliyetinin yasaklanması, Türk devletine dışarıdan müdahalenin bir çeşididir. Böyle bir politika değişikliği, Bu gelişme, Türk devlet yapısında ve iktidar grupları arasında çok ciddi çelişki ve belki çatışmalara yol açabilir.

 

Ortadoğu'da kökü bir, hedefleri aynı olan İktidar İslam'ın üç etkili yorum biçimi vardır. Bunlardan birincisi El-Kaide, DAİŞ ve El-Nusra (HTŞ denilen) gibi selefi cihadist yorumdur. İkincisi İhwani Müslimin (Müslüman Kardeşler) çizgisindekidir. Üçüncüsü ise Türk İslam Sentezidir.

İlk ikisi Arap iktidar damgalıdır. Giderek etkisi azalmaktadır. Bunların giderek zayıflaması, Türk İslam Sentezinin (TİS) güçlenmesine yol açtı.

TİS, AKP ve Türklerin kurduğu selefilerin çoğu da dahil olmak üzere, Türklerdeki tarikat ve cemaatlerin tümüne yakınının İslam yorumudur. Bunlar AKP-MHP iktidarı ile birlikte Orta Asya’ya da açılmaya başlamıştır. Kuzey Suriye'deki işgal bölgelerinde Osmanlı padişahlarının adını kullanan Türkmen gruplar da bu çizgidedir. Türk tipi ulus devlet fikri olan TİS, AKP ile devlete yerleşip güçlenince, kendini İhvancılara yakın gösterip Suriye ve Libya’daki savaştan yararlanarak, Arap dünyasını etkisi altına alma arayışına da girdi. TİS aklı, Osmanlıya dayandığı için Kürdistan ve Arabistan’ı kendi mülkü saymaktadır.

TİS’e köken oluşturan fikirler, Osmanlı’nın dağılış sürecinde doğmuş olsa da kapitalist çağın siyasal özelliklerine 1950’lerden sonra kavuşmuştur. En geniş örgütlemelerinden biri olan Gülen Cemaatinde gördüğümüz bu iktidar İslam anlayışı, sıkça dilendirildiği gibi anti komünist, anti solcu ve anti Alevi bir çizgide oluşturulmuştur. Bunlara göre doğru İslam, anti solculuktur. İslam ve Türklüğü bir gördüğü için başta Kürtler ve Aleviler olmak üzere tüm halk ve inançlara düşmandır; Arapları geri, ilkel ve askeri, Şiileri sapkın, Hristiyan ve Yahudileri kafir görmektedir.  Bu oluşum, 1980 askeri darbesiyle devlet içine alınarak 2002’de AKP adı altında iktidara taşınmıştır. AKP-MHP ittifakının ideolojik temeli TİS’dir.

TİS, politik söylemlerinin çoğu, soğuk savaş döneminin siyasi gelişmelerine göre formüle edilmiştir. Bunun anlamı, NATO ile derin ilişkiler içinde sol ve demokrasi karşıtlığı yaptığı kadar desteklendiğidir. Bu kapsamda ABD’nin MHP’yi, Almanya’nın Mili Görüş’ü destekleyip kullandığı bilinmektedir. Böylece TİS, iktidarın her biçimince kullanılabilecek iktidar İslam yorumu olarak kimlik kazanmış oldu. Böylece laikinden, şeriatçısına isteyen egemen kesimin siyasette kullanabildiği bir dincilik yaratılmış oldu.

TİS, ulus devlet ideolojisinin en gelişkin iktidar İslam şekli olup, sol ve demokrasi düşmanlığında öncüdür. ABD ve Almanya sağ iktidarlarıyla derin bağlantıları bugün de sürmektedir. Bu derin ilişkilerin verdiği güvencelerden olacak ki AKP-MHP-Ergenekon rejimi, selefileri, ihvancıları hem etkileyerek örgütlemekte hem de ihtiyaç duyduğu alanlarda savaştırabilmektedir. Böyle bir ilişki olmasaydı her kesin terörist saydığı bu grupları, Libya’dan Azerbaycan’a kadar savaşlara aleni bir biçimde sürmek mümkün olmazdı.

TİS’nin en saf devlet dini olmasından kaynaklı, kapitalist sistem adına İslamcı örgüt ve grupları her zaman motive eden olmuştur. Avrupa’daki son saldırılarda TİS’e liderlik eden Erdoğan ve Bahçeli’nin, Makron’un İslam'a ilişkin sözlerini gündem yapmasında az da olsa pay sahibidir. Fransa’da yasaklanan kimi kurum ve kişilerin çalışmalarını Türkiye'de sürdürmek istemesi nedensiz değildir. Cihadist selefiler de dahil, ihvancı kimi grupların Erdoğan Türkiyesi’ni ‘Dar’ul Selam’ ilan ettikleri biliniyor. Örneğin Türk kökenli kimi selefiler seçimlerde Erdoğan’ı destekleyerek bunu göstermişti. Türkiye AKP iktidarı döneminde iktidar İslamcıların çekim merkezi, propaganda ve eğitim üssü haline gelmiştir. TSK ile ortak çalışan DAİŞ artığı gruplara her türlü askeri eğitimin verildiği zaten biliniyor. Burada üzerinde düşünülmesi gereken husus, bu politikanın sistemin merkezi güçlerinin mi yoksa Türk devlet aklının mı eseri olduğudur. İkincisi, İslamcı örgütlerin denetime alınıp kullanılmasında sistem güçlerinin onayı varsa bu işin sonun nereye vardırılacağı, Türk devlet aklıyla yapılıyorsa sonlarının ne olacağı konusudur. Görünen o ki Trump ABD’si ile Merkel Almanyası dolaylı da olsa bu işin içindedir. Alman devletine bağlı bir kurumun Efrînlilerin evlerini bu İslamcılar için onarması, Jeffrey kişiliği bunu göstermektedir.

Suudi Arabistan’ın daha önce selefiliği kullanmaktan vazgeçtiğini açıklaması, birkaç gün önce de ihvancıları terörist ilan etmesi, Mısır’ın ihvancıları tasfiye etme siyaseti, Tunus ve Libya’da ihvancılar aleyhine olan gelişmeler, iktidar İslam'ın Arap yorumunda bir değişimin yaşandığına işarettir. İsrail ve Arap devletleri arasında giderek yumuşayan ilişkiler de bu minvalde ele alınabilir. Böylece toplumsal yaşamda sorun teşkil eden, İslam'ı kullanarak kan döken, ulus devletin kullandığı iktidar İslam yorumunda sadece TİS olduğu gibi kalmış olmaktadır. Öyle görünüyor ki Türk ulus devlet aklı, değişen dünya koşullarını Arap devletleri kadar okuyamadığı için kendi iktidar İslam ideolojisine, örgüt ve kurumlarına dokunamamaktadır. Ya da dokunmak için akıl babalarından henüz bir icazet alamamıştır.

Aynı zamanda bir katliam ideoloji olan TİS’nin son yıllarda Arap iktidar İslam'ı kullanarak birçok suç işlediği biliniyor. AKP ile yaşanan bu durumun, Türk devletini oldukça zora soktuğu, yaşanan devlet krizinden de bellidir. Bu da TİS temsil eden güçlerin olmasa bile bunları kullanan devlet aklının kendini değiştirmesindeki zorlukları artırmıştır. Böylece bir kez daha Türk devletine dışarıdan müdahale devreye girmiştir. 

Avrupa ülkelerinde TİS’in en radikal unsurları olan ülkücüler de dahil birçok kurum ve cami faaliyetinin yasaklanması, Türk devletine dışarıdan müdahalenin bir çeşididir. Bunu 1950’lerden bu yana TİS’cilerine verilmekte olan desteğin sonlandırılmasa da azaltılması olarak görmek yanlış olmayacaktır. Böyle bir politika değişikliği, Türk egemenleri için sadece bir iki örgütün yasaklanması anlamına gelmez. Bu gelişme, Türk devlet yapısında ve iktidar grupları arasında çok ciddi çelişki ve belki çatışmalara yol açabilir. Bu nedenle AKP-MHP-CHP-İyİ Parti’deki gelişmeleri aynı zamanda Türk devletine dönük başlamış dış müdahalenin sonuçları olarak da görebiliriz.

Türk dinciliğine verilen desteğin kesilmesi, Demokratik İslam Yorumunun gelişmesi demektir. Yeter ki İslam'ın demokratik çizgisinde inananlar biraz gayret gösterebilsin.

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.