Türk solu ve Kürtler...

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Solcu diye sahneye çıkan kimileri, Kemalist rejimin “palesi” olarak ortada ışıldamaya başladı. Yani dünyada “Türk solu” diye bir fenomen olarak anılmaları nedensiz değil. Dün yeri göğü inleten solcuların kimi, rejimin medyadaki muhafızı, Kürtlerden istediğini alamayınca birer zübük kesilen kimileri de Doğu Perinçek sıfatında.

“Sol” ya da solcululuk, 1789 tarihinde gerçekleşen Fransız İhtilali’nden sonra ortaya çıkan bir kavramdır. Bu dönemde oluşan parlamentoda, sol tarafta oturan seçilmişler, adalet, özgürlük ve emek ile ekmek savunucularıydı. Parlamento kürsüsüne göre sol tarafta oturdukları için, bağlı oldukları grup, klik ve görüş es geçilerek, topluca “sol kanat” veya “solcu” diye anılmaya başlandılar.

Bu kavram, daha sonra dünya boyutunda kabul gördü, yayıldı. Dünyada din, ırk, milliyet ve cinsiyet ayırımı yapmadan, insanı merkeze koyan, zenginliklerin adil dağılımını savunan, emek ve sermaye düzleminde, emekçiden yana duran her kişi, görüş (Komünistler, Sosyalistler ve Sosyal demokratlar) kısaca  “solcu” olarak anılmaya başlandı.

Ama yeryüzünün kaymağını yiyenler, ta başından itibaren solu hep öfkeyle karşıladı. Suçladı. Dini de kullanarak iftiralarla karaladı. Dışladı. İslam dünyasının “kaymak yiyenleri”, dincileri, tarikatları kullanarak  saldırdılar. Solcuları allahsız ilan edip insan avı düzenlediler. Kaymak çalanlara yakışan bir iftira yoluyu bu.

Her neyse, solun dünya genelinde macerası yerinde dursun, konumuz Türk solunun özelde Kürtlere ve genelde yerli halklara bakışı...  

Bilindiği üzere Osmanlı’da, Türklerin adı yoktu. Türk devleti, Birinci Dünya Savaşı galipleri tarafından yaratıldı. Devletlerinin sınırları çizilip kuruldu. Her şey hazırlanıp teslim edildi.  

Yöneticileri teslim aldıkları devleti, ırkçı bir temele oturttular. Yerli halkları silip temizlediler. El konulan malları, mülklerine Balkanlar’dan getirdikleri kalabalıkları yerleştirdiler.

Kalan Yunan birliklerini kovmak ve yerli halkları sindirip yok ederek ihtiyaç duydukları silah ve askeri giyecekleri edinmek için, bir darbeyle Rusya’yı ele geçiren Lenin’e yanaştılar. Atatürk, ona ne kadar hayran ve de ne denli yaman komünist olduğunu  göstermek için, yakın arkadaşlarından kurulu bir Komünist Parti bir kurdurdu. Sonra beklenen yardımlar  geldi.

Dünya işte! Türk rejimi hem ırkçı, hem de Komünizm hayranı...

Ama, resmi Komünist Parti’nin yanında, özel bir parti de vardı. O partinin lideri ve arkadaşları topluca öldürüldü. Sonra mirası üzerinde yenisi inşa edildi. Bir gariplik daha, bunlar Atatürk’ün Kemalist rejimine hep yeminli kaldılar. Bağlılıktan hiç sapmadılar. Kökü kazılan, soyu kurutulan Ermeniler ve Rumların başına gelenleri hiç görmediler. Kürt kırımına destek verdiler. Atatürk diktatoryasını “başkaldıran feodal Kürtlerle savaşan devrimci” ilan ettiler. Komünist diye, hayatı elinden alınıp hapishaneye kilitlenmiş şair Nazım Hikmet bile, Atatürk’ü destanımsı bir ilaha benzetti.

Türk solu, böyle doğdu işte. Dünyadan kopuk ve tümüyle ayrı. Solcular için Atatürk, hep “baş yüce”ydi. Rejimi kutsal...

Türk solcuları Ermenileri, Rum ve Yahudileri edebiyat ve sinemada mizah unsuru olarak kullandılar. Kürtleri eşkıya diye aşağıladılar. Her an başkaldırmaya hazır devrim düşmanı olarak işlediler.

Ve bu Türk solu, 1960’larda Atatürk ve rejimini bayraklaştırarak toplumsal sahneye çıktı. Kürt aydınları da, özgürlük ve adalet arayıcısı olarak saflarına katıldılar.

Kürtler, mücadele zemininde canfeda uğraş verirken, ülkeleri bugünkü gibi işgal statüsündeydi. Halk esir muamelesi görüyor, yine günümüzdeki gibi köle olarak kullanılıyordu. Sol içindeki Kürtler, ne zaman halkının yarasını dillendirmeye kalkışsa, “milliyetçilik yapma yoldaş” diye azarlanarak susturuluyorlardı.

Oysa Türk rejimi, kırım ve yasaklarla Alman Nazilerine ilham vermiş, esin kaynağı olmuş derekede ırkçıydı. Naziler artık yok, ama Türkler yollarında berdevamdı. “Tek”lik kuralı gereği, tek dil, tek ırk, tek millet çarkı üzerinde dönüyordu döngü.  Kürtlerin dili, kültürü, kimliği yasak...

 Ama, bu cendereyi dile getiren Kürt, gerçekte Türk milliyetçisi (ırkçı) olan solcu nezdinde “milliyetçilik” yapmış oluyordu.

Hakkını teslim etmek ve bu dönemde solcu aranıyorsa eğer, bu dönemde parmakla gösterilecek kişi, Türkiye İşçi Partisi’nin lideri Mehmet Ali Aybar’dır. O partisinin kayıtlarına “Kürt vardır” notunu düşüren kişidir.

Çetin Altan da, Türk tarihinde bir ilk kalemdir. O, kimi solcular (aslında Türk ırkçısı) gibi, “tehlike çanları” başlığı altında 'Kürtlere ölüm' yazıları yazmadı. Bir halka vahşi, eşkıya demedi. Tersine dedesi Deli Hasan Paşa’nın Kürtlere yaptığı zulüm nedeniyle özür dileyen ilk ve son Türk oldu...

Güne gelince, Türk solu “bileşen” adıyla, aslında “bölüşen” olarak, Kürt politik kazanımlarına ortak edildiler. Listelerinde milletvekili, partilerinde yönetici oldular.

Bunlar birer siyasi parti, yani kitle örgütü liderleri görünüyorlardı. Ama Kürtler ölürken, işkence görürken, malları mülkleri talan edilirken, yerde yatana el uzatan hiç biri yoktu. Seçilenler, dönem sonunda kayıplara karıştılar. Kimileri rejimin medyasında (Ufuk Uras ve Levent Tüzel gibi) ses ve görüntü oldu. Kimi solcular için bu dayanışmaydı, işte...

Öyle ki, Türk ırkçı örgütlenmesi olan Ergenekon sanıkları ya da avukatları bile “solcu” diye milletvekili yapıldı. Tabii ki, kısa günün kazancını alıp gittiler. Giderken Kürtleri de suçlayarak...

Biri de(TKP lideri) istediklerini alamayınca, Kürtleri halkının kadim liderleri Şeyh Said ve Seid Rıza nedeniyle suçladı. Yakın tarihe kadar silahını, donunu da vererek Türk ordusunu besleyen Amerika’nın, Rojava ile müttefikliğini suç saydı. Bu gerekçelerle ittifak kurmayacağını açıkladı.

Ve sonunda bir başkası (TİP) hiç de ahlaki olmayan bir davranışla HDP şemsiyesi altında seçime girdi. Oyları bölüp milletvekili kaybına neden oldu. Elde ettiklerini kazançla yoluna gitti..

Kısanın kısası, solcu diye sahneye çıkan kimileri, Kemalist rejimin “palesi” olarak ortada ışıldamaya başladı. Yani dünyada “Türk solu” diye bir fenomen olarak anılmaları nedensiz değil. Dün yeri göğü inleten solcuların kimi, rejimin medyadaki muhafızı, Kürtlerden istediğini alamayınca birer Zübük kesilen kimileri de Doğu Perinçek sıfatında...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.