“Türk sorunu“ ve Kürtler

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Bu sorunlu ve sorun yumağında, bugüne kadar hiç bir mesele halledilmedi. Çünkü Türk sorunu, tuzak ve entrikalar sorunudur. Doğrunun asla işlemediği bu sorun, Kürtleri de aştı dünyayı sarmaya başladı.

Doğrudan söylemle, yeni seçimlerin ayak sesleri üzerine, yüz yıllık kanlı, irinli Kürt sorununun çözümü, bir kere daha gündemde. Bu arada, orta yerde “yüz yıllık bir cendek“ kanayarak yattığı halde, Faşist mahfillerde “Kürt sorunu“ var mı, yok mu tartışması...

Ama, unutulan ve hiç dillendirilmeyen  asıl melese orada duruyor:  “Türt sorunu“

“Türk sorunu“ bir yalanlar, dolandırıcılıklar dolambacıdır. Irkçılığın yalan-dolan zemininde, atalardan kalma kutsal işgal, inkar, soykırımlar, hırsızlıklar projesidir.

Kürt sorununun başı adilce bağlanmak isteniyorsa eğer, önce erdemsizlikler cangılı olan Türk sorununun halli gereklidir. Çünkü Kürtlerin kişiliğinde, insanlığı kanatan olgu budur: Kanma, kandırmaca, sonra boğaza çöküp boğma olayı...

Çözüm isteniyorsa eğer, öncelikle dünyayı, onların deyimiyle “yedi düveli“ şahit göstererek, bir fazilet, yani dürüstlük sözleşmesi imzalamak gerekiyor.

Aksi halde, her zamanki gibi Kürtlerin ağzına bir “tadımlık“ bal sürme sürecinden sonra, onca çabanın sonunda, yeniden yüz yıllık kanlı döngüye dönüş olur.

Türklerin tarihi, dolandırıcılıkların kanlı sahneleriyle doludur. Ermeniler, devlet olmaya hazırlanıyorlardı. Yunanlılar (Rum), Yahudiler, Süryaniler güven içinde bir hayat masalı ile uyutuluyorlardı.

“Balkan ve Kafkas ırkları karmasından“ saf kan Türk ırkını yaratan ataları, maksat tek ırka dayalı devleti Lozanda onaylansın diye, özel trenine binip şehir şehir dolaşarak, Kürtlerin özerk olarak, nasıl özgürce yaşayacaklarını anlatıyordu.

Aynı Atatürk, kurulan tuzaktan sonra “Şeyh Said teslim olduğu takdirde, kimsenin kılına dokunmayacağına dair namus, şeref sözü veren genelge“ yayınlıyordu. Ama, genelgedeki imzası daha kurumadan bebekleri, çocukları, anne, baba kucağında diri diri yakma emirleri veriliyordu.

Süleyman Demirel’in Başbakanı Tansu Çiller, Kürtler için “Bask modeli“ni gündeme getiriyordu. Ancak, etrafa saçtığı tükrüğü daha yere düşmeden, katilleri taşıyan Toros marka araçlar yola düşüyor, Kürt köyleri yanıyor, yollara düşen yurtsuzlar, Türk ellerinde kovuluyorlardı.

Irkçı Ergenekon ve IŞİD ideolojisinin ortak evladı Recep Tayyip, kaleler inşa edip füze, hava savaş araçları, iz bırakmayan kimyasal silahları tedarik edene kadar “barış süreci“ taklaları atıyordu. İki taraftan müzakere heyetleri oradan oraya koşturuyor, onları denetleyen  “akil insanlar heyeti“, tepede icrai faaliyet eyliyordu. Hatta, Recep Tayyip, Barzani ailesinin büyüğünü de Amede getirip onunla birlikte “Megirı daye“ klamı eşliğinde barışa özlem göz yaşını döküyordu.

Bu toz ve duman içinde, Türk aydınlarının uzun zamandan beri tartışıp, “kanlı sonuçlarını“ överek Recepsel diktatörlüğe önerdikleri, “Türk tipi Srilanka“ modelinin hazırlıkları kimsenin aklına bile gelmiyordu.

Modelin en barbar şekli Sur’dan başlayıp Cizre ve on şehri kapsadığında, artık çok geçti. IŞİD’li kafa kesicilerin de kullanıldığı katliamda 10 şehir yok edildi.

Tele 1 televizyonunun yöneticisi Merdan Yanardağ, bir süreden beri aylar süren bu muhasarada, 8 bin 500 kişinin katledildiğini tekrarlıyor. Ancak yalanlama da doğrulama da yok.

Türk sorunu budur. Yalan dolan, güçsüzken yaltaklanma, yalakalık, yalamacılık gölgesinde entrikadır, bu sorun.

Bu sorunlu ve sorun yumağında, bugüne kadar hiç bir mesele halledilmedi. Çünkü Türk sorunu, tuzak ve entrikalar sorunudur. Doğrunun asla işlemediği bu sorun, Kürtleri de aştı dünyayı sarmaya başladı.

Kuzey Afrika ve Kafkaslarda karıştırıcıdır. Peşine taktığı uluslarararası İslamo-faşist çetelerle Irak’ta, Suriyede işgalcidir, bu ırkçı sorun...

Dünyanın Batılı egemenleri, 1917’de Rus Çar’nı deviren Lenin,

Osmanlının tabutuna son çiviyi çakıyor diye Kemal ve Kemalistlere destek verdi.

Bugün, İslamo Faşist rejim, İslamcı katilleri kolları arasında olduğu için, aynı güçlerce besleniyor, Kürdistanın işgali ve Kürt kırımı göz ardı ediliyor.

Tekrar, ana temaya dönersek, önce Türk sorununu çözmek, yani onları ehlileştirip insanlarla birlikte yaşamaya alıştırmak, dünyalılaştırmak gerekiyor. Bu olursa sonrası kolaydır. Kürt sorunu Bask ve İrlanda sorunundan da kolay, bir çırpıda adaletle sonuca bağlanır.

Çünkü Türk sorunu, onların “öldüre öldüre bitirme ile insaniyeti“ bulma yoludur. Bildikleri insanca yol budur. Nitekim Recep Tayyip, geliştirdiği bu yöntemlerin meyvasını, Amerika'da şöyle taçlandırıyordu:

“Türkiye'de Kürt sorunu yok. Biz bu işi çoktan çözdük, bitirdik.“

O, bu sözleriyle Ermenilerin, Yunanlıların, Yahudilerin akibetini anlatıyordu.

Öldür öldüre bir şey bırakmamışlardı. Altı seneden beri Kürtlere de, dünyanın körlüğü, sağır ve dilsizliği altında bu yöntemi uyguluyorlardı.

Ve 50 milyon Kürt yerli yerinde, ama o kendince, bu işi çözmüş, bitirmişti.

Onursuzun, onursuzluk dayatmasıyla, Kürdün özgürlük sevdası bitmiş, “Kürt sorunu yok“ olmuştu.

Katilinin sesini duyuyorsun, değil mi Kürt?

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.