Türk ve IŞİD kaynaşması
Ahmet KAHRAMAN yazdı —
- Batı dünyası IŞİD’ı başka yerde arıyor. Oysa onlar, Türklerle birleştiler. Bir ve beraber oldular. Kimileri Türk pasaportlu. Eski katil ve tecavüzcü, maaşlı personel şimdi. Ortak orduları ve diğer alanlara ilişkin güvenlik elemanları da var. Bir ve birleşik olup Kürtlerle savaşıyorlar...
Dünyanın gelip geçmiş en vahşi İslami terör ağı olan ve kısaca IŞİD olarak anılan Irak Şam İslam Devleti, 2011 yılında Suriye’de, Ebu Bekir el Bağdadi liderliğinde ortaya çıktı.
Bağdadi, 22 yaşındaki öğretmen Hassan Benna’nın 1928 yılında Mısır’da kurduğu ve 1966 yılında idam edilen Mısırlı Seyyid Kutub tarafından ideolojisi inşa edilen “Müslüman Kardeşler” (İhvan) örgütü öğretilerinin çocuğuydu. İhvan, 1950’lerden beri bir terör aygıtı ve öldürülen Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat’ın da kanlısıydı. Afganistan’ı “kan gıjgarı” (anafor)na çeviren Taliban, İhvan “sülbünden”di. Afrikada’ki “Boko Haram”ın etkilenim kaynağı da İhvan ideolojisiydi. Daha sonra ölen Mısır Cumhurbaşkanı Mursi (ki Erdoğan, uğruna ulusal yas ilan etmişti) bir “İhvan çocuğu” idi. Türk Recep Erdoğan da Seyyid Kutub öğretilerinin bulanık sularından fırlamadır.
AKP iktidarının ilk yıllarında, Erdoğan’ın “dindar ve kindar nesiller yetiştireceğiz” naraları, henüz meydanlarda yankılanmadan Seyyid Kutub kitaplarıyla, Hitler’in “Kavgam” kitabı balyalar halinde “AKP tipi dindarlar”a servis ediliyordu. “Bu günlerin” çocukları, ne olduğu daha netliğiyle kamuya yansımayan 15 Temmuz günü, İstanbul Boğaz köprüsünde harbiyeli öğrencilerin kafasını keserken görüldüler. Mafya saflarında “kalaşnikof”lu gösterilere çıktılar. Kobanê için sokağa çıkan Kürtlere karşı, Hizbullah’ın yanında Hitler’in “Saldırı Birlikleri” (SA) taliti olarak ortaya çıktılar. Ki bu, ayrı bir konu.
Seyit Kutub’un ideolojisiyle afyonlanmış IŞİD orduları, 2011 yılında Suriye’de belirdiklerinde henüz, “lojistik ve eğitim merkez”lerinin Türk devleti olduğu bilinmiyordu. Erdoğan, o tarihlerde Suriye Devlet Başkanı Esad’la kafa kafaya kardeşlik şarkıları söylüyordu. Entrika sütre gerisindeydi.
“Allah-u ekber” naralı IŞİD orduları, faşistlerin “yaşasın ölüm” narasını andıran kara bayraklı Toyota marka “Pikap”larından oluşan konvoylarla, çöl yollarını, caddeleri doldurup hücuma kalkarken, henüz Kurdistan’ın namusuna savaşkan çocukları başlarını kaldırmamışlardı. O neden İslamcı katiller yürüdüklerinde, Suriye orduları darmadağın kaçıyor, köyleri, kasaba ve şehirleri onlara teslim ediyorlardı.
Kürt şehirlerinin katilliğinden, “Toledo Ahmet” diye anılan dönemin Türk Başbakanı Davutoğlu, onları sevecenlikle okşar gibi “öfkeli çocuklar” diye tanımlıyordu. Recep Erdoğan ise keyifli bir suskunluktaydı. Çünkü, Suriye’nin yıkılışı Türklere kazançtı. Ganimet ve talan malları paraya çevrilmek üzere onlara akıyordu.
Öte yandan, İslamo faşist terörünü Katar finanse ediyor, Türkler de ücreti mukabilinde hizmet sunuyor, silah veriyordu. Asya içleri, ta Çin’den gelen ganimet çocukları, Türk devletinde depolanıp eğitildikten sonra Suriye’ye sevk ediliyor, sınır boyu kasabaları dinlenme ve tedavi merkezi olarak kullanılıyordu.
Ve IŞİD’in Halifesi Bağdadi’nin orduları hırsızlık, soygun, talan, türlü ganimet avı ve tecavüzcülük peşinden, Suriye’den sonra Irak’a, derken kafa kesen törenlerle Kurdistan parçalarına yayılıyorlardı.Recep Erdoğan ise dolaylı yoldan yürüttüğü savaştan memnun, nihai gelecekten umutlu görünüyor, halkına “yakında Şam’da şükür namazı kılacağını” müjdeliyordu.
Ancak Kürtler, ana yurtlarını savunmaya geçince gündüz rüyaları bozuluyordu. “Yenilmez” havalı IŞİD Kobanê’de yenilgiye uğratılıyor, Erdoğan’ın zafer namazı “puç” oluyor, nafile kalıyordu. Erdoğan’ın Kürtlere dinmeyen kini, işte buradan geliyordu. O günden beri, dünyanın dört bir yanında Kürt avında olması bundan...
IŞİD Kobanê yenilgisinden sonra, bir daha toparlanamadı. Amerika mı, Türkler mi inşa etti henüz netleşmedi ama, Halife Bağdadi’yi Türk sınırındaki Çöl Sarayı ile birlikte havaya uçurarak ikinci darbeyi vuruyordu. Onlar mı ihbar etti bilinmez, ama Amerikan Başkanı Trump da katkıları nedeniyle Türklere teşekkür ediyordu. Bağdadi’yi ele veren Türkler miydi henüz bilinmiyor, ama mirasına konanın Türkler olduğu gerçektir. Erdoğan rejimi Bağdadi’nin katiller, hırsızlar, tecavüzcülerden oluşan ordularından “ÖSO” denilen “Özgür Suriye Ordusu” yarattı. Bunları Êfrîn, Giresipî, Sêrekanîyê işgali ve her türlü saldırıda “mayın eşeği” niyetine öne sürdü. Talana, hırsızlığa izin karşılığında işgal topraklarında muhafız ve bekçi olarak kullandı ve kullanıyor...
Özetlersek, Bağdadi’den sonra IŞİD Türklerle birleşip bütünleşti. Aileleri mülteci olarak Türk devletine yerleşti. Eski katiller, hırsız ve tecavüzcüler işlerini kurdular. Ticarete atıldılar. Türk işletmelerinde işgücü olarak çalışmaya başladılar. Gençleri, üniversiteler dahil, okullara yerleştiler. Esir alınmış Êzîdî Kürt kadınlar pazarını Türk şehirlerinde kurdular.
IŞİD’in cihatçılığı yürürlüğe girdi. Türk devleti işgallerle yayılmaya, Batı ve değerlerine karşı IŞİD tarzı soğuk savaş dönemi başladı. Dahası, IŞİD dininin “tek”lik ideolojisi kurumlaştı. Tek kişi imzası Anayasa hükmü yerini aldı. Anayasa mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları uygulanmaz oldu. Seçilme hakkı, Kürtlerin kişiliğinde rafa kalktı. Seçilmişler makamlarından hapishanelere sürüklendi. Mahkemeler emir üzere kararlar kesmeye başladı. Adliye, polis ve her türlü kamu hizmeti tek kişi emrine bağlandı. Parlamento işlevsiz kaldı. IŞİD bombalı katliamlarla ülke hayatına yerleşti. Katilleri sokakta kınamak suç oldu. Kürtlere, Hitler rejiminin Yahudileri muamelesi yapılmaya başlandı. Eş cinsellik, Hitler rejiminde olduğu gibi kabahat sayıldı. Kadın hakları baltalandı.
Başa dönersek, Batı dünyası IŞİD’ı başka yerde arıyor. Oysa onlar, Türklerle birleştiler. Bir ve beraber oldular. Kimileri Türk pasaportlu. Eski katil ve tecavüzcü, maaşlı personel şimdi. Ortak orduları ve diğer alanlara ilişkin güvenlik elemanları da var. Bir ve birleşik olup Kürtlerle savaşıyorlar...
Erdoğan, Batı’yı azarlayarak IŞİD’e terörist denmesini “İslamofobi” olarak niteliyordu. Daha nasıl sahiplensin, bütünleşme açık değil mi?