Ucuz, milliyetçi ve yaramaz

  • HDP Dış İlişkiler Komisyonu Eşsözcüsü Hişyar Özsoy, Joe Biden’ın 8 ay önceki konuşmasının gündeme sokulmasının planlı bir seçim hesabı olduğunu söyleyerek, “Ucuz, milliyetçi yabancı düşmanlığı artık işe yaramaz” dedi. 

ABD’de 3 Kasım’da yapılacak genel seçimlerde Demokrat Parti’nin başkan adayı olan Joe Biden’ın, 19 Ocak’ta New York Times (NYT) yayın kuruluna verdiği söyleşide söylediği sözler, Türk yönetimi tarafından yeniden ve yeni bir açıklamaymış gibi gündeme getirildi. Biden, Pulitzer ödüllü editör Kathleen Kingsbury’nin “Erdoğan’ın tavrı göz önüne alındığında, Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye’de hâlâ nükleer silah bulundurmasından rahatsızlık duyuyor musunuz?” sorusuna şöyle yanıt veriyor: “Cevap, rahatlık düzeyim büyük ölçüde azaldı. Erdoğan ile çok zaman geçirdim. Yönetimimizdeki herkesten daha fazlasını yaptık, çünkü Erdoğan benimle İslam karşıtı olmadığımı düşündüğü için konuşacağı sonucuna vardı. NATO’ya seçildiğinde, ‘Bize ulaşmak zorundaydın. Bu, başka bir Müslüman ülke getirmek için bir fırsattır’ dedim.”

Biden, Türkiye’nin DAİŞ’in yükselişinde rol oynadığını ve diplomatik gerilime yol açtığını vurguladıktan sonra 2014’te Erdoğan’dan resmi olarak özür dilemek zorunda kaldığı hatırlatılıyor. “Erdoğan bir otokrattır. Kendisi Türkiye’nin cumhurbaşkanı ve çok daha fazlası. Şimdi yapmamız gerektiğini düşündüğüm şey, ona karşı çok farklı bir yaklaşım benimsemek ve muhalif liderleri desteklediğimizi açıkça ortaya koymak. Parlamentoya katkı sunmak isteyen Kürt toplumunu entegre etmek için -bu iş bir süre iyi gidiyordu- bir yol haritamız olduğunu açıkça göstermemiz gerekiyor. Düşündüğümüz şeyle ilgili sesimizi yükseltmemiz lazım, bedel ödemeli. Nasıl çalışacaklarını anlamak için çevresinde savaş uçağı uçurdukları, hava savunma sistemi olduğuna göre ona belli silahlar satmaya devam edip etmeyeceğimiz konusunda bedel ödemeli. Yani çok endişeliyim. Onun için çok endişeliyim. Ama yine de benim onlarla yaptığım gibi daha doğrudan ilişki kurarsak, Türk liderliğinin hâlâ var olan unsurlarını destekleyip onlardan daha fazlasını elde edebileceğimizi ve cesaretlendirebileceğimizi düşünüyorum. Erdoğan’ı mağlup edin. Darbeyle değil, seçim süreciyle. İstanbul’dan dışarı atıldı. Partisi İstanbul’dan dışarı atıldı. Peki biz ne yapıyoruz? Burada oturup boyun eğiyoruz. Yapacağım son şey Kürtler konusunda ona teslim olmak olurdu. Kesinlikle yapacağım son şey.

Onunla Kürtler hakkında birkaç görüşme yaptım ve o sırada üzerlerine gitmiyorlardı. Şunu açıkça belirtmeliyiz ki Türkiye Rusya’ya bağımlı olmayı istemek zorunda değil. Uzun zaman önce o elmadan bir ısırık almışlardı. Ama şu ana kadar onlara davrandığımız şekilde devam etmeyeceğimizi anlamak zorundalar. Bu yüzden çok endişeliyim. Üslerimiz ve onlara erişimimiz konusunda da çok endişeliyim. Bölgedeki müttefiklerimizle bir araya gelerek, nasıl başa çıkabileceğimiz konusunda çok çalışmamız gerektiğini düşünüyorum. Özellikle Doğu Akdeniz’deki petrol faaliyetleri ve konuşulması çok uzun sürecek çok sayıda başlar şey. Ama cevap evet, endişeliyim.”

Türk’ün Türk’e şeyi!

Joe Biden malum demeci New York Times’a verdiğinde Demokratların başkan aday adaylarındandı, adaylığı parti içi yarışın sonunda 6 Haziran’da kesinleşti. Demokratların bugün Ankara’daki iktidardan hoşlanmadığı ve Erdoğan’ı bir otokrat olarak gördüğü sır değil ve bunu en iyi Saray biliyor. Dönemin Hürriyet Washington Temsilcisi Cansu Çamlıbel, Türkiye’nin Biden’ın sözlerine tekrar gündemi getirmesi üzerine şunları yazdı: “Türkün Türke propagandası yürüsün....saflar sıkılaşsın…’yedi düvel liderimizi düşürmeye çalışıyor’ safsatasına odunlar atılsın....savaş boyaları sürülsün falan. Kasım, Aralık gibi yeniden konuşalım. Son bir şey: ‘Aptal olma’ diye mektup yazma cüretini göstermiş Başkan Trump’ın her türlü laubaliliği sineye çekilmiş, bugün ‘muhalefeti destekleriz’ dedi diye henüz seçime girip seçilmemiş başkan adayına devletin en üst perdeden yanıt vermesi için çağrılar vs...istikrar budur! ABD’de 2017-2019 arasında geçirdiğim sürede hem Demokrat Parti hem de Cumhuriyetçi Parti içindeki çoğunluğun Erdoğan gitmeden Türkiye ile normalleşmenin mümkün olmadığına kesin kanaat getirdiklerini gözlemledim. İki partinin de gözünü muhalefete dikmesi bundan. Biden yalnız değil. Suriye’de Mısır’da Libya’da muhalefete açıktan silahlı destek vermiş, yeni muhalefet odakları yaratmak için servet harcamış, bazı Balkan ülkelerine ideoloji ihraç etmekle meşgul bir iktidarın başka devletin başkan adayı sayesinde demokrasi etiğini, içişlerine saygı hatırlaması.”

Saray’dan ‘muhalefet’e kadar

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın sosyal medya hesabından, ABD Başkan adayı Joe Biden’ın açıklamalarına tepki gösterdi. Kalın, İngilizce yaptığı ve Biden’ı da etiketlediği paylaşımda şu ifadeleri kullandı: “Joe Biden’ın Türkiye analizi saf bir cehalet, kibir ve ikiyüzlülüğe dayanıyor. Türkiye’ye emir verilen günler geride kaldı ama hala deneyebileceğinizi düşünüyorsanız buyurun deneyin, bedelini ödersiniz.”

AKP Sözcüsü Ömer Çelik ise Biden’ı darbe yapmak istediğini bile söyledi: “Biden ‘Erdoğan’ı değiştireceğiz, bunu darbeyle değil, seçimle yapacağız’ derken, darbe diyemediği için seçim demiş. Cümledeki ‘darbe’ seçim, ‘seçim’ de darbe yerine kullanılmış. Sandığın gücüne inanıyoruz. Darbeye nasıl cevap verilir, en son ‘15 Temmuz’dan biliyoruz.

Biden’a AKP, CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi ve Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi de sert tepki gösterdi.

‘Dünya bize düşman’ havası

 Halkların Demokratik Partisi (HDP) Dış İlişkiler Komisyonu Eşsözcüsü Hişyar Özsoy ise Biden’ın sözlerinin 8 ay sonra gündeme getirilmesinin farklı nedenlerinin olduğunu söyledi.  Özsoy, bu nedenleri şöyle vurguladı: “Bir tanesi Türkiye’nin içte ve dışta ciddi bir sıkışmışlık içerisine girmiş olması. Hal böyleyken, siyasi iktidar krizlerin sebebi olarak AB ile ABD’yi gösteriyor. Yani gündem saptırma, sorunların sebebini dışarıya bağlama eğilimidir. ‘Dünya bize düşman’ söyleminin bir parçası olarak tedavüle sokuluyor.

Erdoğan’ın kurduğu bu yeni sistem dünya ile uyumlu değil. Son seçimde büyük bir hezimet yaşadı. Geldiğimiz noktada hem içte hem dışta sıkışmış durumda. Ekonomide darmadağın olmuş hatta kendi partisi bile üçe bölünmüş. Bir noktada dış mihrak, iç mihraktan daha avantajlı bir söylem alanı yaratabiliyor. Öyle görünüyor ki Erdoğan önümüzdeki dönemde içerideki milliyetçiliği diri tutmak, kendi tabanını bir arada tutmak için Batı ile birtakım gerilimler oluşturmak isteyecektir.  

Rastlantı değil, planlı

 Önümüzdeki seçimlerde muhtemelen Batı ile karşı karşıya gelerek, hem İslamcıları hem milliyetçileri popülist bir söylemle etrafında tutmaya çalışacaktır. Bu açıdan bakıldığı zaman Erdoğan’ın Ayasofya çıkışı ve Batılı ülkelerle didişmesi öyle çok rastlantısal değildir. Bunlar çok planlı şekilde tasarlanıyor.

Nihayetinde Türkiye ekonomisi Batı ile önemli oranda entegre olmuş. Ekonominin yüzde 50’sinden fazlası AB ülkeleriyle yapılıyor. Türkiye’ye yabancı yatırımcıların yüzde 65’inden fazlası Avrupa ülkelerinden geliyor. ABD karşıtlığı, AB karşıtlığı belki Erdoğan için bir noktaya kadar yarayabilir fakat bunun dozu kaçtığı zaman Türkiye’nin geneline çok ciddi ekonomik sonuçları olacaktır. İki tarafı keskin bıçak gibi. Batı karşıtlığı iç siyasette toplumu bir noktaya kadar tatmin edebilir fakat bu toplum aç. Yani ucuz, milliyetçi yabancı düşmanlığı Türkiye’de çok fazla işe yarar durumu kalmamıştır; bu yoksulluk, açlık durumunda.”  ANKARA

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.