Uzaktan çalışma sömürüyü sonlandırmayacak

Forum Haberleri —

.

.

  • Bununla beraber bu değişikliğin diğer yüzü, büro çalışanlarının daha uzun saatler çalıştığını, stresli hissettiklerini ve tükendiklerini bildirmeleridir. Dahası, işçiler tahammül edilemez seviyelerde gözetime katlanmak zorunda kalıyor.

Laurence Miall

Pandemi küresel hale geldiğinden bu yana, uzaktan çalışanların yüzdesinde keskin bir artış oldu. Liberaller bu değişimden yana gibi görünüyorlar ama insanların uzaktan çalışmasına izin verilmesinin kapitalist emeğin doğasında var olan sömürüyle mücadele etmek konusunda olumlu hiçbir rol oynamadığı gerçeğini görmezden geliyorlar.

Küresel pandeminin başlamasından bu yana insanların yaşam tarzlarında yaşanan birçok dönüşümler arasında hiçbiri, medyada uzaktan çalışmanın yaygınlaşması kadar ilgi görmedi. Dünya Ekonomik Forumu, uzaktan çalışma fırsatlarının eşit olarak dağıtılmadığını gözlemledi: “yüksek vasıflı” sektörlerdeki iyi ücretli işçilerin, hizmet sektöründeki meslektaşlarına göre evden çalışma olasılıkları daha yüksek. Bu eğilim o kadar endişe verici ki, iktisatçılar onu “eşitsizlik saatli bombası” olarak adlandıracak kadar ileri gitti.

İşçilerin büyük çoğunluğu uzaktan çalışmaya geçmedi. Hem hizmet sektörü çalışanları hem de üretken endüstrilerde yerleşik olanlar, çoğu zaman yerinde çalışmaya devam etti. Bu gerçeğe rağmen, orantısız miktarda haber, uzaktan çalışmaya odaklanmış durumda. Bunun belki de bariz bir açıklaması, işyeri koşulları hakkında yazmakla görevlendirilen kişilerin çoğunlukla uzaktan çalışanlar olması.

Medya ve düşünce kuruluşlarının evden çalışmaya gösterdiği ilgi konusunda daha bulanık olan, bu hareketin işçilerin içinde bulunduğu çalışma koşulları için ne kehanette bulunduğu. Uzaktan çalışma, savunucularının iddia ettiği gibi özgürleştirici mi, yoksa düzenli çalışmada bulunan aynı sömürü biçimleri baskın olmaya devam mı ediyor?

Patronun uzaktan çalışması bizimkinden farklı

Nisan 2020’deki pandeminin ilk dalgası sırasında milyonlarca insan ilk kez uzaktan çalışmayı keşfetti. O zamana kadar, genellikle yönetimde olan küçük ama küresel olarak dağılmış bir grup, yıllardır uzaktan çalışmanın avantajlarından yararlanıyordu. Evden çalışmanın bu savunucuları, bunu yapmanın yaratıcılığı artırabileceğini, istenmeyen kesintileri azaltabileceğini ve işe gidip gelme sürelerinden tasarruf sağlayabileceğini savunuyordu.

İşçilerin işverenleri karşısında daha fazla güce sahip olduğu durumlarda, uzaktan çalışma aslında savunucuları tarafından verilen sözleri yerine getirebilir. Kanada’da uzun zamandır evden çalışmanın bir savunucusu olan Brian Pallister, evden çalışma konusundaki seçkin fantezilerin medyadaki popüler yüzü. Maclean’s Dergisi’nden Nancy Macdonald, Manitoba Eyaleti’ni Eylül 2021’e kadar yöneten Pallister’in, Kosta Rika’daki şaşalı ikinci evindeki çalışma koşullarını haberleştirdi. Pallister’in esas evi, kötü şöhretli soğuk eyalet başkenti Winnipeg’de (yerel halk tarafından genellikle “Winterpeg [Kış Çivisi]” olarak adlandırılır).

Macdonald, Pallister’ın evinde bulduklarından çok etkilendi

Gereksindiği her şey burada: potalar için bir basketbol yarı-sahası, okumak için gölgeli bir sundurma. Konuk evi, koşu bantları ve ağırlıklarla bir spor salonuna dönüştürüldü. İki büyük uydu anteni onu dünyaya bağlı tutuyor; bir transformatör, mekana elektrik sağlıyor. Ama havuzu oldukça ihmal ediyor. (…) Gerektiğinde, o ve eşi gümüş bir Land Cruiser ve bir çift Honda ATV’yle dolaşıyor.

Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, 2016’dan 2019’a kadar olan görevdeki ilk döneminde Pallister, bu pastoral inzivada toplam 146 gün geçirmiş. O sırada, onun yokluğu küçük bir skandala neden olmuş. Eleştirilere aldırış etmeyen başbakan, seçtiği iş hayatının pek çok pratik faydası olduğuna dikkat çekmiş. Maclean’s’e, “Burada çalışmak, sürekli toplantılarla kesintiye uğradığım Manitoba’da çalışmaktan daha kolay,” demiş. Üst düzey personeliyle iki günde bir yaptığı konferans görüşmeleri onu işin içinde tutuyormuş. Diğer her şey için, muhabire söylediği gibi, “e-posta ve basılı metin var”mış.

Çoğu işçinin uzaktan çalışma deneyimi, Pallister’ınkine çok az benziyor. Washington Post’un bildirdiği gibi, yönetim, işgücünü uzaktan denetlemek için erişimlerini doğrudan çalışanların evlerine kadar genişleten gelişmiş gözetim teknolojileri kullanıyor. Elbette, bu teknolojilere yeniymiş gibi davranmaktan kaçınmalıyız. Normal işyerlerinde, şirketlerin işçileri denetleme gücü, patronlar ve çalışanlar arasındaki güç dinamiklerini yansıtır ve aynı şey, gözetim altında tutulan uzaktan çalışanlar için de geçerlidir.

Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri’nde yaygın aşılama konusundaki yaz başlarındaki iyimserlik, büroların yeniden açılması planlarını harekete geçirdi. Temmuz ayında Atlantic için yazan Ed Zitron, birçok işçinin geri dönmek istemediğini savundu. Zitron’a göre, uzaktan çalışma, tüm bir yönetim katmanının gereksiz olduğunu ortaya çıkardı:

Uzaktan çalışma, üretenleri güçlendirir; mükemmel diplomatlar ve fakir işçiler olarak başarılı olanları ve başarısızlıkları için her zaman suçlayacak birini bularak başarılı olanları güçsüzleştirir. Masanızda stresli görünerek ya da her zaman telefonla konuşarak, üretken görünme yeteneğini ortadan kaldırır ve ayrıca, en önemlisi, kaç patron ve yöneticinin sonuca katkıda bulunmadığını ortaya çıkarabilir.

Zitron, bunu bir sosyalistin yapacağı gibi dile getirecek kadar ileri gitmez -ana değer üreticileri olarak, sonuca katkıda bulunan işçilerdir- ama onun gözlemleri yine de görüş alışverişi için yararlı bir sıçrama tahtasıdır. Sosyalistler, dikkatlerini işçiler ve kapitalistler arasındaki ayrıma odakladı. Pandemi sırasında, belki de neredeyse aynı derecede keskin olan başka bir bölünme ortaya çıktı. Bu, işçiler ve yöneticiler arasındaki ilişkidir. Yönetim geleneksel olarak emeği eşgüdümleme ve işçileri görevde tutma sorumluluğunu üstlenmiştir. Ancak uzaktan çalışanların çoğu, yönetim denetimi olmadan pandemi sırasında üretkenliğin arttığını bildirdi.

Pandemi tarafından üretilen uzaktan çalışmanın yaygınlaşması, üst düzey yöneticilerin, şirket sahiplerinin ve yönetim kurulu üyelerinin –ya da eyalet başbakanlarının- çıkarlarının, çoğu zaman çalışanlarının çıkarlarıyla çatıştığını göstermiştir.

David Graeber’in söyledikleri

Zitron’un yorumları, David Graeber’in klasik kitabı Bullshit Jobs’ta [Boktan İşler] geliştirdiği farklı çalışma biçimlerinin sınıflandırmaları dizisini akla getiriyor. Orada Graeber, büyük ölçüde kendi araştırmasına dayanarak, birçok maaşlı beyaz yakalı işçinin günlerini kişisel olarak çok az ya da önemsiz olduğunu düşündükleri görevleri tamamlamakla geçirdiğine dair ikna edici bir iddiada bulundu. Bu işler başkalarının mutluluğuna, sağlığına veya güvenliğine katkıda bulunmaz; kâr elde etmek için somut bir şekilde bağlantılı bile olmayabilirler.

Graeber’e göre, kapitalizm altında çalışmanın saçmalığı o kadar büyüktü ki kurgudan ayırt etmek zordu. 2002’de Finlandiya’nın Helsinki Kenti’nde bir vergi denetçisi masasında öldü ve meslektaşları onun bir cesede dönüştüğünü fark etmeden kırk sekiz saat onun etrafında çalıştı. Bu, David Foster Wallace’ın The Pale King [Soluk Kral] adlı romanındaki Inland Revenue Service’teki [Yurtiçi Gelir Müdürlüğü] bir denetçinin masasında öldüğü ve birinin bunu fark etmesinin günler aldığı sahneden ne kadar farklıydı?

Graeber, işçilerin patronları onları görebildiği sürece neredeyse hiçbir şey yapmamaktan kurtulabileceklerini savundu. Masalarında boş boş oturan ve işlerini ortadan kaldırmanın örgütleri ya da daha geniş dünya için çok az fark yaratıp yaratmayacağını gizlice merak eden işçiler, farkında olmadan Graeber’in boktan işler tezinin doğruluğunu kanıtlıyor.

Elbette bu, tüm işlerin saçmalık olduğu anlamına gelmez. Belirli bir mesleğin değerinin bir ölçüsü, işçiler hizmetlerini geri çekerse ne olacağını sormaktır: Boktan olmayan işler için sonuçların dayanılmaz hale gelmesi uzun sürmez. Quebec’teki yaşlı evlerinde sömürülen, fazla çalıştırılan ve düşük ücretli işçileri düşünün. Nisan 2020’de, COVID’in onları öldüreceğinden ya da hasta edeceğinden korkan bu işçiler, toplu olarak işten ayrıldı ya da konumlarını terk etti.

Evde ve Büroda Baskı

Graeber, Amerikalı büro çalışanlarının gerçek görevlerine ayırdıklarını söyledikleri sürenin 2015’te yüzde 46’dan 2016’da yüzde 39’a düştüğü bir ankete atıfta bulunuyor. Bu, zaten düşük bir rakamdan çok keskin bir düşüş gibi görünüyor. Ankete katılanlar, gereksiz zamanın e-postaları yanıtlamak, "verimsiz" toplantılar ve yönetimsel görevlerle dolduğunu söyledi.

Kapitalizmi genellikle üretkenliği ve verimliliği azamileştirmeyi amaçlayan bir iktisadî sistem olarak anlıyoruz. Bu nedenle, kapitalist sektörlerde, birincil işlevi hiçbir değer üretmeyen gereksiz görevler yaratmak olan konumların var olabileceğini düşünmek tuhaftır. Bu çelişkiye şaşırmamalıyız. İşgününün görevlerden ziyade ayrı zaman birimlerine bölünmesi, verimsizliği teşvik eder. Gün bu şekilde bölündüğünde, iş üretimle ilgili olmaktan çok belirli bir yerde belirli bir süre boyunca var olmakla ilgili hale gelir.

Sanayi sonrası çağda, "bilgi ekonomisi"nin klavye savaşçıları, ürünü en iyi ihtimalle ayırt edilmesi zor olan, yerinden edilmiş Sisyphos’cu görevlerle uğraşmaktadır. Bilgi ekonomisi içinde üretilen işin soyutluğu diğer sektörlerle kıyaslandığında daha da belirgin hale gelmektedir. Market kasiyerleri, metro istasyonu temizlikçileri, otobüs şoförleri, postacılar, hemşireler, öğretmenler ve evde bakım personeli, çıktıları anlaşılabilir olan işçilerdir.

Bir yandan, büro çalışanları -genellikle ücretli işçiler olsalar da- mavi yakalı işçilerden farklıdır ve evden çalışma olasılığı gibi zihinsel emeğe bağlı avantajlardan yararlanırlar. Öte yandan, böyle bir çalışmanın sonucunun genellikle belirsiz olması, kişinin işteki zamanının aslında toplam insan enerjisi kaybı olduğu hissini arttırır. Her iki durumda da, evden çalışmanın avantajları, uygun ücret ve faydalar olmadan çok az gelir. Örneğin, masraflı ve zaman alıcı işe gidiş gelişlerden kaçmak, çocuk bakım yardımları olmaksızın asgari ücret kazanan ebeveynler için küçük bir avuntudur.

Karar veren patronlar olmamalı

Bununla birlikte, uzaktan çalışmanın en azından Bullshit Jobs’ta açıklanan sıkıcı ve anlamsız durumdan bir çıkış yolu sunabileceğine inanmak için nedenler var. 1.500 çalışanla yapılan bir ADP–Angus Reid anketi, katılımcıların Nisan 2020 ila Nisan 2021’deki çalışma hayatlarını karşılaştırdı. Araştırma, “daha ​​uzun saatler çalışmasına rağmen, Kanadalı uzaktan çalışanların yüzde 42’sinin daha üretken hissettiğini ve üçte birinden fazlasının (yüzde 37) işlerinin kalitesinde bir artış fark ettiğini” saptadı. Artan üretkenliğin, bu işçilerin tipik bir işgünü boyunca yönetmek zorunda kaldıkları boktan işler miktarındaki düşüşün sonucu olması makul görünüyor.

Bununla beraber bu değişikliğin diğer yüzü, büro çalışanlarının daha uzun saatler çalıştığını, stresli hissettiklerini ve tükendiklerini bildirmeleridir. Dahası, işçiler tahammül edilemez seviyelerde gözetime katlanmak zorunda kalıyor.

Büro çalışanlarının tercihlerindeki farklılıklar göz önüne alındığında -yaklaşık yüzde 40’ı, büro içi ve uzaktan çalışma arasındaki elli-elli ayrımın onlara en uygun olacağını söylüyor- en emek dostu çözüm, çalışanların ne istediklerine kendilerinin karar vermesine izin vermektir. Bu ancak işçilerin işyerinde daha fazla güce sahip olmasıyla mümkün olacaktır. Tüm sektörlerde sendikalaşma düzeylerinin artırılması, işçilere daha fazla özerklik verilmesinde önemli bir bileşen olacaktır.

İşin değeri, ücretli emeğin toplumsal olarak olumlu katkılarından ziyade patronlar tarafından çok uzun süredir ölçülmektedir. Graeber, zamansız ölümünden kısa bir süre önce bu gerçeği gözlemledi ve şöyle yazdı: “Birbirimizi kollayan kırılgan varlıklar topluluğuyuz ve bizi hayatta tutan bu bakım işinde aslan payını yapanlar fazla vergilendiriliyor, düşük maaş alıyor ve gündelik olarak aşağılanıyor.” Kapitalist üretime dayalı işyeri hiyerarşilerinin temel yapısı aşılana kadar, uzaktan çalışanlar, sahadaki ve büro içindeki yoldaşlarıyla aynı yoksunlukları yaşayacaklardır.

Kaynak: https://jacobinmag.com/2021/11/remote-work-from-home-covid-pandemic-essential-workers-labor

Çeviren: Mestan Dilbilmez

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.