Varlık-özgürlük ilişkisinde özsavunma
Elif KAYA yazdı —
- Bilinçlenme, örgütlenme, demokratik bir sistem geliştirmek için mücadele etmek temel savunma yöntemleri olarak öne çıkıyor. Birkaç hafta içinde devletlerin ayakta kalamadığı bu savaş koşullarında 52 yıl direnen Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin açığa çıkardığı hakikat de budur.
Özgürlük en yalın haliyle, varlığın anlamlaşma ve kendini gerçekleştirme arayışıdır. Bu bağlamda özgürlük varlığı temel şart koşar. Varlığı olan özgürlük sorununu yaşayabilir, varlığı olmayanın özgürlük sorunu da olmaz.
Bu nedenle egemenler sömürgeciliği geliştirip derinleştirmek için öncelikle varlığı hedefler. Fiziki olduğu kadar kimi kez de varlığın bilgisini farklılaştırarak, bozuma uğratarak onu ortadan kaldırmaya çalışır. Varlığı bilgisine yabancılaştırmak bir anlamda eskiden Orta Asya'da kullanılan Mankurtlaştırma geleneğinin sürdürülmesini ifade eder. Bu yöntemle insan bilincinden arındırılıp sahibinin her istediğini yapan bir köleye dönüştürülür. Egemenler bu yöntemle sömürge sistemini geliştirme imkan ve olanağına kavuşur. Sömürgeciler bu nedenle ezdiğinin bilgisini farklılaştırmayı, onun tarihsel bilinciyle oynamayı temel bir çalışma alanı olarak ele alır.
Tüm iktidarlar ve sömürge sistemleri bu politikalardan beslenir. Erkek kadın üzerinde, egemen sınıflar ezilen halklar üzerinde, egemen inançlar ezilen inançlar ve toplumsal kesimler üzerinde benzer politikaları esas alırlar. Bu politikalar bazen fiziki katliamlar bazen bilinci ortadan kaldırma şeklinde gelişir. Ama pek çok kez ikisini iç içe geliştirirler. Fiziki katliamla şok ederek, geride kalanlara gözdağı verip boyun eğmeye zorlarlar. Bu nedenle fiziki katliam olsun olmasın sömürgecilik kendi varlığını sürdürmek için tahakküm kurduğu varlığın bilincini ortadan kaldırmaya veya farklılaştırmaya çalışır. Bir anlamda bilinci öldürerek varlığı anlamsızlaştırır.
Örneğin ataerkil sistem, binlerce yıl uyguladığı politikalarla kadınların bilincini ortadan kaldırarak ya da ‘hakikat’ adına kendi hizmetinde olan bilgiyi koyup tahakkümünü sürdürmüştür. Erkek-devlet şiddetiyle katliamından kurtulan kadınlar, ruhunun olup- olmadığı, insan olup olmadıkları tartışmalarına konu edilmişlerdir. Kadınların tek başına varlığının bir anlamı olmadığı, erkeğin yarım kaburgasından yaratılan, “eksik erkek” olduğu dinle- felsefeyle- bilimle tanrı kelamı gibi sunulur. Atasözleriyle, ritüellerle, geleneklerle, mitolojik anlatımlarla bu pekiştirilir. Bu bilgi ve bilinçle kadın erkeğin ötekisi olarak toplumsal yaşamın içinde konumlandırılır. Kadının varlığı anlamsız, tanınmaz kılınarak, ontolojik olarak yok sayılır.
Kadınlarda deneyimlenen bu politikalar toplumun diğer tüm kesimlerine, iktidarlaşmamış halklara da uygulandı. Son bir yüz yıldır Kürt halkına karşı uygulanan politikalar bunun en somut örneği. Ulus-devlet politikalarıyla Kürtlerin varlığı yok sayıldı, dört parçaya bölünüp her ulusun ötekisi olarak tanımlanmaya başlandı. PKK’nin çıkış dönemine kadar kışla, okul, medya, hapishane yoluyla bunun büyük oranda başarıldığını ifade etmek de abartılı olmaz. Rêber Apo’nun, ‘PKK her şeyden önce Kürt halkının varlık sorununu ortaya koyup aşmaya çalıştı ve bunu başardı’ eksenindeki sözleri bu gerçekliğin ifadesidir.
PKK, elli yılı aşan mücadele deneyimi ile ontolojik olarak Kürtlerin yaşadığı sorunları görünür kıldı. Kendi varlığından kaçan, kendisi olmaktan çıkıp, her şekle sokulan gerçeklikten, kim olduğuna dair sorulara cevaplar veren bir düzeye ulaştırdı. ’Varlığı Türk varlığına armağan edilen’ bir noktadan, kendi varlığının anlamlı olduğu, kadim bir kültür ve tarihe sahip olduğu, farklılığıyla değerli olduğu bilinci ve duygusuna sahip oldu. Bu özgürlük yolunda atılan son derece önemli bir adımdır. Özgürlüğün ancak varlık bilinci üzerinden yol alabileceğinin somut pratiğidir.
Ezcümle, özgürlüğe ulaşmak varlık bilinci ve özsavunma ile mümkün olabilir. Günümüzde son teknolojilerle uzay savaşlarını andıran koşullarda özsavunmanın çeşitli yollarını geliştirmek, kendini bu alanda yenilemek daha akıllıca ve yaşamdan yana tavır koymaktır. Reya-Heq inancının “yol bir, sürek binbir” felsefesi tam da bu gerçekliği ifade ediyor. Amaçta netlik olduğu sürece farklı yöntemler geliştirmek pekala mümkündür.
Bu bağlamda bilinçlenme, örgütlenme, demokratik bir sistem geliştirmek için mücadele etmek temel savunma yöntemleri olarak öne çıkıyor. Birkaç hafta içinde devletlerin ayakta kalamadığı bu savaş koşullarında 52 yıl direnen Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin açığa çıkardığı hakikat de budur.