Ve çatışma tünele ulaştığında

Dosya Haberleri —

.

.

  • Aradan çok zaman geçmeden kimyasal gazların etkisi kendini göstermeye başlamış, esirlerin ve gerillaların bulunduğu bölüme ulaşmıştı. Bombalardan yayılan kimyasal gazlar kampın her yanını sarmıştı.

TUFAN DERSİM
Siha’ların ve savaş uçaklarının koruması altındaki askerler kampın kapısına ulaşmış, içeriye girip girmemekte tereddüt yaşıyorlardı. Korkunun ecele faydası yoktu. Kamptan herhangi bir ses gelmemesi askerlere biraz da olsa cesaret vermiş, komutanlarının dediği gibi ‘hiçbir gerilla bu kadar bombardımandan sağ kurtulamaz’ fikrine kapılarak bir anda cehalete kapılarak kapıdan içeriye dalmışlardı. Kamp tünelinin giriş bölümünü sağ salim ilerlemişlerdi ki birkaç metre ötelerindeki virajdan tık sesi eşliğinde bir şeylerinin önlerine düşmesiyle yağlı mermiler vızır vızır vücutlarına saplanmaya başlamıştı. Tam kaçmaya çalışırlarken önlerine düşen bomba yüksek bir sesle patlamış, tünelin dar olmasından kaynaklı basıncı ve parçaları daha etkili olmuştu. Komutan Şoreş tünelde olduklarından fazla bomba kullanmak istemiyordu, yoksa kendilerini de etkileyebilir, yanlışlıkla yoldaşları zarar görebilirdi. Gerillanın ilk vuruşuyla bazı askerler yere düşmüş ve öylece kalmışlardı. Tünelden dışarıya kaçmak isteyen askerler arasında izdiham yaşanmış, dar tünelden çıkmakta zorlanmış, bu arbede de birkaç asker daha düşmüştü. İlk etapta neye uğradıklarını şaşıran askerler dışarıya kaçmış, yaralı askerleri ve cenazelerini tünelde bırakmışlardı. Kendine gelen askerler tünelin kapısından çatışarak yaralı askerlerin dışarıya çıkmasını sağlamış olsa da cenazeleri hala tünelin içinde, boylu boyunca yerde uzanıyordu. İlk vuruşun ardından tünel kapısından ve içerdeki virajdan karşılıklı olarak bir süre daha çatışma devam etmiş, sonrasında askerler durumu üstlerine aktarmak için durmuştu. Kendilerini toparlayan askerler komutanlarından kesin emir almışlar ve tekrardan saldırmak için hazırlanıyordu. Kampın çevre tepelerinde mevzilenen diğer askerlerden de takviye gelmiş ve daha kalabalık bir sayı ile yeniden kamp içine girmeyi deneyeceklerdi. 
Komutan Şoreş yoldaşları ile beraber saldırıyı püskürtmüş, içeriye girmeye çalışan bazı askerleri tasfiye etmişti. Tedbiri elden bırakmamış, yoldaşlarının hazır bir şekilde beklemelerini söylemişti. Askerlerin kendilerini sağlam bir yere çekmeleriyle yoğun hava saldırıları tekrardan başlamış, bunun üzerine kamp içindeki gerillalar basınçtan ve dumandan etkilenmemek için bir kademe geri çekilmişti. Hava saldırısında en büyük zararı tünelde kalan asker cenazeleri görmüştü. Kendi askerlerinin cenazelerinin içerde olduğunu bile bile uçak vuruşları gerçekleşmişti. Kendileri için savaşıp ölen askerlerine bile saygıları kalmamış, bu duruma düşecek kadar zorlanmışlardı gerilla direnişi karşısında. Uzun ve yoğun süren hava saldırılarının durmasıyla gerillalar tekrardan kamp içinde mevzilenmiş çatışmaya hazır bir pozisyon almışlardı. Komutan Şoreş bu defa arkadaşlarını 2 gruba ayırıp, 2 farklı kapıda konumlandırmak istese de diğer kapılar uçak vuruşlarının etkisiyle çökmüş, mevzilenmeye uygun değildi. Kamp içinde darbe yiyen düşmanları bu defa daha duyarlı ve kalabalık gelecekti, bundan emindi.

“Katolarda kuşatma altındaki 45. günleriydi. Dışarıdaki yoldaşlarıyla bağlantı yapmaya çalışıyor, düşmanları bağlantı kurulmasını engellemek için sürekli içeriye bomba atıyordu. Uzun uğraşlar sonunda arkadaşlarıyla bağlantı kurmayı başarmış fakat “yanlarına ulaşmanın mümkün olmadığı” cevabını almışlardı. Göründüğü kadarıyla kendi başlarının çaresine bakacaklardı. Bir yandan da dışarıdaki arkadaşlarına hak veriyor, daha fazla arkadaşının kendini tehlikeye atmasına gönülleri razı olmuyordu.
Kuşatma altındaki 45. Gündü. Gece saat 12’yi geçmiş kendi aralarında çıkma planlamaları yaparken bir anda bir grup yoldaşları karşılarında belirmişti. Katoları avucunun içi gibi tanıyan gerilla Ferhat bir grup arkadaşıyla beraber bilinmeyen bazı yollardan kampa yaklaşmış ve metrelerce yüksekliğe sahip olan bir çatlaktan kendilerini şütiklerle sarkıtarak içeri girmeyi başarmış, 45 gündür düşman kuşatması altındaki yoldaşlarının yanına varmıştı. Havanın açık olmasına rağmen onca asker ve termal kamera arasından geçip kampa yanlarına varmış, yoldaşlarını yalnız bırakmamıştı. Birbirileriyle özlem dolu kucaklaştıktan sonra vakit kaybetmeden çıkış hazırlıklarına başlamışlardı.

Yanlarındaki termal kamera ile önlerini kontrol ede ede dikkatlice ilerliyorlardı. Birçok pusu ve asker grubunu fark etmiş, askerlere hissettirmeden yanlarından manevra yaparak geçmeyi başarmışlardı. Çok defa askerlerle iç içe girmiş, askerlerin kendi aralarındaki konuşmalarını dinlemiş, aralarından süzülerek çıkmışlardı. Kamptan çıkmalarına rağmen hiçbir şey sezmeyen askerler, gerillanın kampta olduğunu zannederek bomba atmaya devam ediyordu. Çemberleri aşa aşa 45 günün sonunda düşman ablukasından kurtulmuşlardı. Sağlam bir yere geldiklerinde yoldaşlarına hemen sorular sormaya başlamış, ilk olarak cihaz üzerinden neden gelemeyeceklerini söylemelerini hatırlatmışlardı. Yoldaşları ise ‘gelip sizi açık açık çıkaracağımızı söyleseydik, düşman bunu engellemek için her şeyi yapar, daha fazla tedbirli yaklaşırdı’ cevabını vermişti. Yoldaşları bilinçli bir şekilde ‘gelemeyiz, imkânsız’ demiş, böylece düşmanın rahatlayacağını ve tedbirsiz yaklaşacağını düşünmüşlerdi. Son olarak ‘nasıl sizleri düşman içinde bırakırız, ölürüz de sizi o halde düşmanın içinde bırakmayız’ diyerek soru cevap faslını bitirmişlerdi.

45 günün sonunda düşmanı boşa çıkarmış, arkadaşlarına ulaşmışlardı. Diğer kamplardan çıkan bazı arkadaşlarıyla buluştuklarında ilk olarak onları tanıyamamış, yabancı zannetmişlerdi. Düşmanın kullandığı kimyasal ve zehirli gazlardan dolayı yoldaşlarının kafaları ve vücutları şişmiş tanınmaz hale gelmişlerdi. 

Asi Katolar tarihi bir direnişe tanıklık etmiş, dağlı çocukların özgürlük mücadelesinde katlandığı koşulları, direniş dolu yüreklerini an be an izlemişti. Komutan Şoreş ve yoldaşları tekrardan hayata merhaba demiş, Katoların karlarının erimesiyle gerilla grup grup Kato’ya akın etmeye başlamıştı. Şimdi intikam, şimdi eylem zamanıydı artık.”

Bombaların içeriye atılmasıyla askerler hareketlenmiş, kampa girmeye hazırlanıyordu. Bu defa daha ihtiyatlı yaklaşıyor, tedbiri elden bırakmıyorlardı. Atılan bombalar eskiye oranla daha etkiliydi ve yoğun dumanların içeriye girmesine neden oluyordu. Yoğun duman ve atılan bombalardan kaynaklı Komutan Şoreş yoldaşlarını şkeft içinde bir kademe geriye çekmiş, etkilenmelerini engellemişti. Gerilladan karşılık gelmemesi üzerine gruplar halinde içeriye giren askerler, tüneldeki viraja kadar ilerlemiş, tehlike sınırına geldiklerini anlayınca durmuş, oldukları yerde mevzilenmişti. Komutan Şoreş yoldaşları ile birlikte virajın birkaç metre ötesindeki mangada mevzilenmiş, harekete geçmeyi planlıyordu. Kamp içinde mevzilenen askerler sessizlik içinde beklerken bir anda yükselen “Biji Serok Apo” sloganları ile irkilmiş, gerillanın saldırıya geçtiğini anlamıştı. Komutan Şoreş bütün yoldaşlarını riske atmadan yanına bir arkadaşını alarak karşı saldırıya geçmiş, sloganlar eşliğinde askerlere doğru ilerlemiş, bombalarını düşmanına savurmaya başlamıştı. Kampın tünellerinde sayı üstünlüğünün bir yararı olmuyordu askerlere. Tüneller dar ve küçüktü. Komutan Şoreş tünel içinde daha önceden hazırladıkları kum ve taş dolu torbaların ardında mevzilenmiş, karşılıklı yakın mesafe çatışması başlamıştı. Askerler gelen mermilerden bomba atmaya fırsat bulamıyor, sadece silahlarını çıkararak karşılık veriyordu. Bir süre süren çatışmanın ardından sonuç alamayacağını anlayan askerler kademeli olarak geri çekilirken, Komutan Şoreş mangada kalan diğer yoldaşlarını yanına çağırarak çatışmaya dışarıda devam edecekleri söylemiş, açık kalan tek çıkış kapısına yönelmişti. Çıkış kapısına yaklaştıkça silahıyla çıkışı tarıyor, askerlerin olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. Kapıya yetiştiğinde her yandan içeriye yağmur gibi mermiler yağmaya, kapının sağında solunda bombalar patlamaya başlamıştı. Tünelden çıkan askerler vakit kaybetmeden kapının etrafında mevzilenmiş, yerlerini sağlamlaştırmışlardı. Mevcut durumda dışarıya çıkıp çatışma imkânları kalmamış, kapıya yakın beklemek ise ayrı tehlikeler barındırıyordu. Yapılacak uçak ve Siha saldırılarından etkilenip, kayıp verebilirlerdi. Yapılacak tek şey kampın içlerine doğru çekilmekti. Askerlerin uzaklaşmasıyla tekrardan devreye giren savaş uçakları tüm yüklerini boşaltmış, Gare semalarında dolaşmaya devam ediyor, zaman zaman alçak uçuş yaparak gerilla üzerinde psikolojik baskı kurmaya çalışıyordu. Kampın diğer iki kapısının vuruşların etkisiyle kapanmasından kaynaklı bombaların etkisi daha fazla hissediliyor, katran karası dumanlar içeri hücum ediyordu. Askerler uçakların uçuşları altında tekrardan kapının önünde birikmiş, korkulu gözler ile gerillanın barındığı kampın karanlık kapısına bakıyor, komuta merkezinden gelen kesin talimatı uygulamak için hazırlanıyordu. Komuta merkezinden gelen talimatı netleştirmek için askerler cevabı tekrarlatmış sonrasında emin olmuşlardı.
Özel olarak korunduğu belli olan kutular açılmış, boyutları daha farklı olan bombalar çıkarılmıştı.  Bombaları çantalardan çıkaran askerler eldiven ve gaz maskesi kullanmayı ihmal etmemiş, bombaları içeriye atacak olan diğer 2 askere de eldiven ve gaz maskelerini uzatmışlardı. Mevzilenmiş askerler eşliğinde kapıya varan 2 asker peş peşe bombaları içeriye atmış ve hiç beklemeden koşarak kapıdan uzaklaşmıştı. Askerlerin yapacağı tek şey beklemekti. Kamp içinde bekleyen gerillalar tedbiri elden bırakmıyor, hazır bir şekilde askerlerin içeriye gelmesini bekliyordu. Fakat durum bu defa çok farklıydı. Komutan Şoreş ve yoldaşlarıyla savaşarak sonuç alamayan askerler, komutanları ve devlet yetkililerinin talimatı ile esir kampına kimyasal gaz salgılayan bombalar atmış, kimyasal gazların etkisini göstermesini bekliyorlardı.

Aradan çok zaman geçmeden kimyasal gazların etkisi kendini göstermeye başlamış, esirlerin ve gerillaların bulunduğu bölüme ulaşmıştı. Bombalardan yayılan kimyasal gazlar kampın her yanını sarmış, temiz havayı zehirlemek için aceleyle hareket ediyordu. Öyle bir gazdı ki; çekilen her nefeste ciğerleri yakıyor, gözleri karartıyordu. Alınan her nefesle insan güçten düşüyor, kendinden geçmeye zorluyordu. Komutan Şoreş hemen arkadaşlarına yanlarındaki kefiyeler ile ağızlarını ve burunlarını kapatmalarını söyleyerek, kefiyesini yüzüne sararak manga kapısının yanında oturmaya başladı. Kimse ayakta duramıyor, gazın zeminde daha yoğun olmasına rağmen herkes oturmak zorunda kalıyordu. Komutan Şoreş’in bir gözü yoldaşlarında, tünelden gelecek seslere dikkat kesilip, beklemeye başladı. 

Devam edecek, yarın: Direnişin adı oldular

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.