Ve Recep, Esad’ın önünde diz çökerken

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Şimdilerde rezilliğin evrensel tarihinde bile “eşi menendi“ olmayan bir sefalet örneği ile karşı karşıyayız. “Ver elini öpim abi“ tertibinden, yerle bir ettiği Suriye’nin Cumhurbaşkanı Esad’ın etrafında dolanıyor, buyur edilme umuduyla kapısını gözlüyor.

Dün 15 Ağustos’tu. Egîd komutasındaki 30 kişilik bir gerilla grubunun Eruh’ta, başkaldırı namlusunu ateşledikleri akşamın 38. yılı...

Ben, o konuda yazmayacağım. Kürt medyası günlerdir, bu ilk kurşunun yankılarını işliyor. Bana ekleyecek söz kalmadı. Yazılan ve söylenenlerin devamı olacak ama şunu söyleyebilirim: Barbarlar, Kürtlere başkaldırıdan başka seçenek bırakmadılar. İnsani tüm yolları kapadıkları, yöntemleri yok ettikleri için, çaresizliğin çaresi olarak, Egîd’in tüfeği ateşlendi. Kürtlerin önünde açık olan tek yol buydu ve de evrensel vicdanın adaletinde meşru idi. Kürtlerin, vicdanını rahatlatan meşru yol olduğu için, dağlara yönlerini veren çocuklarının peşinden “rez” oldular. Egîd’in 30 kişilik ordusu, bu destekle büyüdü, binler, onbinler oldu. Kürt’ün çığlığı, yeryüzü boyunca yankılandı.

Benim, yıl dönümü nedeniyle, günlerdir söylenip yazılanlara ekleyecek bir sözüm yok. En iyisi ben, o ilk kurşunun bir başka iz düşümü üzere, Kürtlerin sözüyle, “Kürt düşmanlığından olan aklını da şaşırmış” birinin, rezillik ve sefilliğinin son enstantanelerine göz atayım.

Biçarem, kapı kapı dolaşıp Kürt katilliğinde, yanında durmaya tav olacak birini bulmak için, mafyavari şirinlikler yapmak ve taklalar atmaktan helak.

Umudun ışıltısı belirdikçe, “Çar Petro“nun koltuğunda oturduğunu unutarak, bir koşu Putin’in kapısına gidiyor. Sonra, Acemistan Mollalarının eteğine yüz sürüyor.

Yardım almak için şaşkınca yerlerde sürünüyor.  

Elbette ki, sürünmenin binbir hali var. Bu sürüne sürüne kapılarda beklemeye koşuyor.

Bir zamanlar, kim kulağına fısıldayıp dolduruşa getirip “Selefi Halifesi de olursun“ diyerek onu inandırdıysa, “bir hallere“ kapıldı.

Bölge boyunca, elleri ve ayaklarıyla daldı ülkelerin iç işlerine. Ellerindeki Kürt kanını kına sanarak, “Recep sen de dur“ diyen Mısır Devlet Başkanı’na, Suudi Arabistan Kralı’na, İsrail Cumhurbaşkanı’na ve Birleşik Arabistan‘ın Abu Dabi’deki emirine “katil” naralarıyla saldırdı. Kendinden geçerek, bu ülkeleri karıştırmaya, gidip Tunus ve Cezayir’de mitingler düzenlemeye başladı.

Fakat, kartallarla yarışıp dümdüz kayalıkların doruğuna heveslenen kertenkele gibi, yolun yarısında tükenerek dibe düştü. Kürtlerin de katkısıyla, Suriye’de fatih olma hayalleri de paramparça olunca, “soğuk suya düşmüş tazı“ gibi süklüm püklüm bir “rüsvaya“ dönüştü. “Katil” dediklerine, kendini affettirmek için “aracılar” koydu araya. “Gel kardeşim seni öpeyim“ diyerek, onları 21 pare top atışı ve ayaklarının altına halılar sererek karşıladı. Şereflerine, sarayında mafyanınkini andıran, “cümbüşlü“ ziyafetler düzenledi.

Dünün katilleri artık “dostum“ veya “kardeşim“di. Onları salyalarcasına tutup tutup öpüyordu. O ülkelere karşı yürüttüğü karıştırıcılık, dostluk şarkıları eşliğinde bir anda söndü.

“Yallah“ diyerek, dolduruşa getirdiği Mısırlı, aşka getirmek üzere ayaklarına gidip miting düzenlettiği Tunuslu, Cezayirli Selefileri, ilk etapta harcanıp yüz üstü bırakıldı. “Yürüyün lan“ deyip İsrail’e karşı kışkırttığı Filistinliler, “aldatılmış ve terk edilmiş“ olarak ortada kaldı.

Şimdilerde rezilliğin evrensel tarihinde bile “eşi menendi“ olmayan bir sefalet örneği ile karşı karşıyayız. “Ver elini öpim abi“ tertibinden, yerle bir ettiği Suriye’nin Cumhurbaşkanı Esad’ın etrafında dolanıyor, buyur edilme umuduyla kapısını gözlüyor.

Görüşürse birlikte, Kürt öldürmeyi, yani Esad’a yurttaşlarının katili olmayı önerecek. “He“ demesi için, Çar edalı eski “Komünist” Putin’ı aracı yapıyor.

Ve Esad’a “gel seninle bir olup Kürt öldürelim“ önerisine hazırlanırken, Esad ülkesinin en az yüzde 10’unda ilhak üzere, işgalci olduğunu unutuyor. İlhaka hazırlık için, işgal topraklarında resmi dil Türkçe. Türk parası yürürlükte. Her yerde Türk bayrağı. Şehir merkezlerinde, “millet bahçe“leri.

Esad, selefi ruhun “Halife“ adayı ile bir olup yurttaşlarının katilliğine kalkışır mı, bilemiyorum. Ama Recep, Esad’ın önünde diz çöküp “ben yapmadım, onlar yaptı“ demek için, ta Çin’den (Uygur), Afganistan, Çeçenistan’dan getirtip Suriye’ye saldığı, Libya’da ve Ermenistan’da kullandığı kiralık katilleri gözden çıkardı bile.

Kiralıklar, o öfke ile işgal topraklarındaki ikon yerine tapınılan bayraklarını yaktılar. Türk bayrağını yerlerde çiğnediler. Köpeklerin, üstüne çiş yapan görüntülerini yayımladılar. Türk askerlerini taşladılar. Millet bahçelerini tahrip ettiler.

Dün birbirini ağırlayıp karşılıklı övgü yağdıranlar, bir anda düşman kesildiler. Kiralık katillerinden kiralık ordu yaratarak, başta Kürtler olmak üzere düşmanlarına saldıranlar bile başlarına bela aldıklarını öğrendiler.

Dahası, başlarına bela sardılar. Pirinç talanına giderken, evdeki bulgurdan olma tehlikesiyle karşı karşıyalar şimdi. Kiralıklar, harcanıp kenara atılan Filistinler ve Müslüman Kardeşler gibi değil. Bunlara, dünyayı dar ederler. Türk’ün korkusu bu. “Ya kiralık katiller, gezgin hırsızlar ve tecavüzcü ordular ayaklanırsa” diye…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.