Yeni zamanın Yahudileri: KÜRTLER

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

Faşizmin uygulama formülü basittir: “Tek“lik. Yani tek devlet, tek bayrak, tek millet (ırk), tek vatan (tabii ki tek lider) fenomeninden, “tek“ ses olmaya geçiş, faşizmin ana formatı/formülüdür.

Bu geçişi, genelde yan destekle gerçekleşir. Nazi partisinin lideri Hitler, Almanya vatandaşı olmadığı için Başbakan olamıyordu. Alman Sosyal Demokrat Parti’nin yan katkısıyla 1932’de yurttaş, 1933’te de Başbakan oldu.

Benzerliğe bakın; Recep Tayyip, sırtındaki “siyaset yasağı“ gömleği yüzünden muhtar bile olamıyordu. “Sos demokrat“ CHP, 2002’de “temiz gömlek“ giydirince Başbakanlık yolu açıldı.

Hitler, Alman Parlamentosu’nu yaktırıp suçu solcular ve Yahudilere yükleyerek, “tek lider“liğe giden yolda yürümeye başlamıştı. Recep Tayyip ise yıllar sonra, “kimin kime vurduğu“ hala belli olmayan “pandomim“si 15 Temmuz’u “Allah’ın bir lütfu“ olarak karşılayıp anında fırsata çevirmiş, daha sonra CHP’nin de desteği ile diktatörlüğe geçiş taşlarını yerli yerine yerleştirmişti.

Unutmamak gerek; dokunulmazlık, seçilmişlerin tek özgürlük kalkanıydı. Onlar, bu özgürlük sayesinde düşüncelerini ifade ediyor, diktatörden de korkmadan önerilerde bulunuyordu.

Recep Tayyip, bu hallerden rahatsızdı. Anayasayı değiştirip “bu belayı“ defetmek için Parlamento’da oy gücü yetersizdi. İşte bu kertede, rejimin uysal bir emekli memuru olan CHP Başkanı Kılıçdaroğlu yardımına yetişti. “Anayasaya aykırı ama“ diyerek oy desteğini sundu. Dokunulmazlıklar yok oldu.

İlk hamlede, 1920’den beri “düşman“ olan Kürtlerin temsilcileri, hapishanelere gönderildi. Kürt liderler Selahattin Demirtaş, İdris Baluken, Figen Yüksekdağ ve arkadaşları, o günden beri mahpustur. Dün de Kürt Leyla Güven ile Musa Farisoğulları’nı Parlamento’dan hapishaneye sürüklediler. Yanına CHP’li Enis Berberoğlu’nu da koyarak…

Oysa CHP, Kürtler için zindan yolu açarken, Alman sosyal demokratları yanılgısı içindeydi. Sıranın kendilerine de geleceğini, akıllarından bile geçirmiyordu. Diktatörün sağı, solu yok, verilmiş sözü de geçerli değildi. CHP’den dün Berberoğlu‘nu aldılar. Diktatör ve adamlarına dokunan CHP Grup Başkanvekilleri Özgür Özel ve Engin Özkoç sıralarını bekliyor.

Kürtlerin elindeki belediyeler, haydutça gasp edilirken de CHP dilsiz ve kör seyirciydi. Bugün onların belediyeleri de muhasara altında. Partililer, “reis”in işareti üzere hapishanelere sürükleniyor.

Hitler de Yahudilerle başlamıştı. Çünkü Yahudiler, yalnız Almanya’nın değil, Avrupa’da yer yüzünün “lanetlileri“ konumundaydı. Her gelen vuruyordu.

Fransa ordusunda, başaralı bir subay olan yüzbaşı Alfred Dreyfus‘un, kimliği yüzünden iftiraya uğrayıp rütbeleri sökülerek, ömür boyu hapis kalmak üzere ‘Şeytan Adası’na kapatılması olayı, Fransa’daki Yahudi düşmanlığını sembolize ediyordu.

Amerika’da, malına göz konulan komşusu Yahudi‘yi, “kendisi bir at hırsızıydı“ diye ipe çekebiliyordu. Babel, Rusya Yahudilerine yapılanları anlatıyor, Odesa Hikayeleri‘nde. Unutulmaz müzikal “Damdaki Kemancı“da, Rusya’daki Yahudi düşmanlığının öbür boyutudur.

Almanya’da ise Yahudiler işsizlik, yoksulluk dahil bütün sefilliklerin sebebi, kötülüklerin baş kaynağıydı. Hitler, kendini bu kötülükle savaşan kurtarıcı olarak gösteriyor, “Kristal Gece“ ile başlangıç yapıyordu. Recep Tayyip Rejimi ise 6-8 Ekim 2014 Kürt kırım ve talan yoluyla işe başlıyordu. Kürtler, TC’nin zuhurundan beri düşmandı. Kimileri öldürdükleri Kürt sayısıyla övünüyor. Bazı Türk askerleri, 1990’larda katledilmiş Kürtlerin kulak kıkırdağından tesbih, sevgiliye yüzük, küpe yapıyordu. Günümüzde DAİŞ karması ordunun askerleri, kesik başlarla hatıra fotoğrafı çektiriyor.

Kürtlere vuruş serbesttir. Ortalık Kürt katilleriyle doludur. Evlerinde baskına uğrayan Kürtlerin üstüne vahşi köpekler salınmakta. Sokakta Kürtçe konuşan, müzik dinleyen kurşunlanmakta. Askerlerin İstiklal marşı gösterisine katılmayan Kürt ölesiye dövülmekte. Bu açıdan Kürtler, “yeni zaman“ın Yahudileridir. Onlara vuruş serbesttir. Katiller ise “cezasızlık“ ile ödüllüdür.

CHP, bu cehennemde insani bir sesi, insanca bir motifi temsil edebilseydi “kadın da olsa, çocuk da olsa“ narasından sonra gerçekleşen katliama, Roboskî kırımına, şehirlerin insan başına yıkımına, kitle ruhuyla karşı çıksaydı bunlar olmazdı. Mafya devleti olmazdı. Seçilmişler, makamlarından zindanlara sürüklenmezdi.

Oysa sokaklarda kitlelerle buluşup zulmü haykırmak, insani bir haktır. Türk anayasasında bile yazılı. Gelgelelim Kürtler, Yahudi; CHP de Alman Sosyal Demokrat Parti rolünde olunca dünyanın rengi değişiyordu. CHP Genel Başkanı, Kürt adını anmaktan bile korkuyor. Bir Kürt’e selam vermeyi, “günaha girmek“ olarak algılıyor…

Dün iki Kürt, HDP‘li Leyla Güven ve Musa Farisoğulları ile CHP’li Enis Berberoğlu birlikte Parlamento’dan hapishaneye götürüldü. CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun Twitter mesajına baktım. “Bizim milletvekilimize bu yapılır mı?“ tertibinden ağlaktı ama amirinin kızacağından koktuğu için olsa gerek iki Kürt’ün adı yoktu.

1920’den beri süre gelen tarih tanıktır: Kürtler vahşetin saldırılarına boyun eğmedi. Tarih bize, böyle diyor. Çünkü Kürtler, Yahudilere benzemiyor. İsyancı, direngendir o. Yüz yılın direngeni Kürt, Türk-İslam faşizmine de boyun eğmeyecek, onun da çöküşünü görecektir.

Hitler gibi, her zalimin sonu çöküştür. Onun başka çıkışı yok…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.