Zamane Beko ve Bitlisîleri

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Günümüzde kılık ve söylem değiştirmiş, “Zamane” Bekolar, İdrisî Bitlisîler yeniden iş başında. Şu veya bu şekilde ücretlerini hak etmek için, Kürtleri “kıyamet senaryoları”yla korkutarak, yüz yıldır Kürtleri kıran Türk ırkçılığının kucağına itiyorlar.

“Bin yıllık Kürt-Türk beraberliği” söylemi bir düzenbazlık, büyük bir yalandır. Türk yoktu ki, böyle bir ilişki yaşansındı! Böyle bir beraberlik hiç olmadı.

Kimdi Kürt? Türklerin ilişkide olduğu Osmanlı mı? Hayır, ne alaka, Osmanlı ailesi Türk değildi. Tekrar ama, Afganistan’ın Hazara bölgesinden kopup gelmiş bir göçmendi. Saraya muhalif Bizanslı Prenslerin desteğiyle kurulan Osmanlı devleti de, “bir kabuk” devlet, imparatorluktu. Kabuğun altındaki ilk ahali,  “Nuh Nebiden kalma” yerlilerdi. Yayılma ile kabuk altına alınıp haraca bağlanmış ırkların sayısı arttı ve bir karmaya dönüştü.  

Kabuğun altında yer alan halkların çocukları sarayı, sarayın ordularını ve işgal topraklarını yönetendi. Bu yönetimde her halk, ırk, insan soyu var ama Türkler yoktu. Olmayanlarla, Kürtler nasıl birlikte yaşasın ki?

Ama bu halklar,  günü geldiğinde kan bedelinde ayrılıp kendi devletlerini kurup kurtuldular.

Osmanlıyı, entrika ve yalan dolan çıkmazında boğup yok ederek, mirasa konan “çakma” Türkler, yönetimi ele geçirince, gidecek yeri olmayan Ermenileri, Rumları, Süryani, Keldani  ve Yahudileri kırıp sürerek yok ettiler. Oysa onlar, Çakma Türklerle benzeş olmadıkları halde, büyük bir yanılgı ile kendilerini ülkenin sahibi sanıyorlardı. En son,  ortak vatan” teranesiyle gidip Çanakkale, Sarıkamış’ta  ölmüşlerdi.

Kürtler her şeyin farkındaydı. “Yecüc Mecüc”  veya “Romareş” dedikleri, yeniçeri gibi “çakma”, yani dönek, devşirme ırkçılardan kurtulma çabasındaydı. Ama birliktelik sağlamakta güçlük çektiler. O nedenle kimseye, can düşmanlarına da değil “Beko”lara, türevi İdrisî Bitlisî versiyonlarına yenildiler. El altında kaldılar. Yüz yıldır, kırılmalarına rağmen direniyorlar.

Beko, Ehmedê Xanê’nin “Mem û Zîn” adındaki ölümsüz eserinde fitneci, fesat tiptir. Kürtler, o nedenle Ehmedê Xanê’den beri bu tiplere kısaca “Beko” diyorlar.

İdrisî Bitlisî ise bir heybe altın karşılığında, Kürtleri Osmanlıya pazarlayan kişidir. Bir kiralıktı yani. Aldığı parayı hak etmek için elde kılıç Amed üzerine yürüyen Osmanlı ordusuna bile öncülük etmişti.

Günümüzde kılık ve söylem değiştirmiş, “Zamane” Bekolar, İdrisî Bitlisîler yeniden iş başında. Şu veya bu şekilde ücretlerini hak etmek için, Kürtleri “kıyamet senaryoları”yla korkutarak, yüz yıldır Kürtleri kıran Türk ırkçılığının kucağına itiyorlar.

Kürtlerin “ağacın kurdu ağaçtandır” diye bir sözü vardır; “Kurme dare ne ji dare be dar kurme nabe”  diye. Zamane Beko ile İdrisî Bitlisî olanlardan birinin adı Hakan Fidan, ötekinin adı da Mehmet Uçum’dur.

Özgürlüğünü arayan kendi halkına karşı katillerin kolbaşı kesilen, yani “yediği kaba pisleyen” bu ikiliden biri, “kendisine hayat veren, ekmeğini yediği halkını yok etmek için bu katiller, kapı kapı dolaşıp işbirlikçi devşiriyor. Öteki oturduğu yerde, fitne, fesat çarklarını döndürüyor. Aldıkları ücretin gereğini yapıyorlar. Ücretleri mevki, makam ve dolgun rakamlı paralardır…

Ama onları çalıştıran sahipleri, öngörülerinin kurbanı olarak büyük yanılgı içinde. Ücret mukabilinde onlara hizmet verenler, daha cömert bir patron bulunca, onun kucağına koşacaklardır. İhanetin doğası bu.

Kürtlere gelince, onlar tüm zamanların en güçlü, çağını yaşıyorlar. Güç halkın beyinsel, vicdan ve onursal birliktelik doğar, gelişip yenilmez oldur. Sonra sahip olunan müttefiklerle ölçülüyor.

Bizler, Kürt halkının beyinsel ve onursal birliktelik gücünün manzarasını, geçen hafta sonu Van’da seyrettik. Yeminli can düşmanları, etten duvar ören korumaları arasında geçerken, Kürtler tükürür gibi bakıyor, sonra arkasını dönüyorlardı. Bu bir güç gösterisi, meydan okumaydı.

Müttefiklerin desteğini ise dünyanın Rojava’ya akan ilgisinde görüyoruz.

Onun için keyfine bak ve huzur içinde uyu “bakır rengi sakallı bilgem” benim. Çağ Kürtlerindir. Gün de onların. Beko ve Bitlisîler ise birer kullanılmış olarak çöplükteki diğer işbirlikçilerin yanında yerlerini alacaklardır. Hiç kuşkunuz olmasın, tarih bize böyle diyor…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.