Zilan’dan Cizre’ye…

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Dünyanın gözü önünde insan mezbahaneleri kurdular. Orada Cemile çocuğu da vurdular Kimseninin kurtulmasına izin vermemecesine, katliam yaptılar. IŞİD’çi kafa kesenler de oradaydı. Çemberden çıkmayı deneyenleri vurdular. 177 kişiyi diri diri yaktılar.

Kürtlerin, 1920’den beri Türklere yürüttüğü onur mücadelesi, hiç bir zaman “eşitlerin mertçe savaşı“ değil, olmadı. Kürtlere, karşıdan gelmediler. Pusu kurdular. Yalan, dolanla geldiler.

En sonra, “barış“ yalanıyla, Kürtlerle masaya oturdular. Zaman kazanıp büyük vuruş için, yığınak yaptılar. Kaleler inşa ettiler. Sonra süreç bitti diyerek, Geliye Zilan’ı kuşatmaya alırcasına Botanı sardılar.

Geçtiğimiz hafta, Zilan soykırımının 91‘inci yılıydı. Bazîd’li İbrahime Husıké Tellé’nin 1926 yılında başlattığı direnişten, 1930 yılı sonuna kadar, sarmala alınan Ağrı, Muş, Zilan, Bitlis, Iğdır havalisinde ne kadar insan kırdıklarını kimse bilmiyor. Hiç rakam yol elde.

Ancak hinterland boyunca, her Kürt düşmandı. Kimliği onun suç belgesiydi. Avcı taburları köyleri basıp soygundan sonra yakıyor, insanlarını topluca katlediyorlardı.

Direnişçi olup olmaması önemli değildi. Kimse bunun hesabını yapmıyor, soru da sormuyordu. “İyi Kürt, ölü Kürttür“ hesabıyla, saldırıyorlardı.

Mesela Atatürk-İsmet İnönü rejiminin yayın organlarından Vakit gazetesinin, 13 Temmuz 1930 tarihli “Zilan’da eşkıya temizliği başladı“ manşetinin altında,  şu bilgiler yer alıyordu:

“Asiler, 5 günde yok edildi. Zeylan deresindekiler tamamen yok edildi. Bunlardan bir kişi dahi kurtulamamıştır. Zeylan deresi yüzlerce cesetle doludur.”

Asi dedikleri bebeklerdi. Anne karnındaki varlık, yatalak ihtiyardı,

Türkler o tarihlerde, henüz Fransız’ca olan “terörist“ deyimini keşfetmemişlerdi. O nedenle Kürtler, “eşkıya“ idi. Gazetenin “eşkıya“ dediği de, bebekler, çocuklardı. İçlerinde bir tek silahlı yoktu.

 Türk ordusunun katliam yapa yapa ilerlediğini duyan köyüler, aileleriyle korunaklı diye Geliye Zîlan’a sığınıyorlardı. Ancak yanılmışlardı.  Geliye Zîlan onlara mezar oluyor ve Cumhuriyet gazetesinin dili ile lebaleb ölülerle doluyordu. Gazete katledilmişlerin sayısını 15 bin olarak veriyordu.

Ve yine Cumhuriyet yazıyordu:

 “Ağrı eteklerinde eşkiyaya iltica eden köyler, tamamen yakılarak ahalisi, Erciş’e sevk edilip ve orada iskan olunmuştur.“

Bu haber doğru, ama sonrası var. Erciş‘teki Camide “iskan edilen” köylüler, gece karanlığı çökende, birbirine bağlanıp “Aşé Dawud“a (Davud’un değirmeni) götürülüyorlardı:

 

Sonrasını ise tanıklardan Mele Ehmed Yıldız anlatıyor:

“Aşê Dawud ceset doluydu, Birkaç defa Aşê Davuda’da kamp kurmuş olan askerlere erzak götürdüm. Gözlerimle gördüm. Cesetleri üst üste kule şeklinde yığmışlardı. Hiç unutmam, askerler aralarında gezip güzel kadın ve kızların cesetlerine tecavüz ediyorlardı.”

Kendi kızına tecavüz edenlere yakışan bu. Dünyada, ölülere tecavüz eden başka orduların askerleri var mı, bilmiyordum. Soysuzluğun evrensel tarihinde, böyle bir kayıt yok çünkü.

Vahşet denilince, hep hayvan diyoruz. Ama en kanlı varlıkla kurtların, sırtlan ve timsahların hayatında bile ölü tecavüzcülüğü yoktur.

Her neyse, herkesin hayvanlığı kendine. Zîlan soykırımı, uzak dünlerde değildir. 1990’lar ve 2015 daha dündür. Yani bugün, Zîlan’ın devamıdır. Amed’in kadim merkezi Sur‘u Botan’ın, güney Botan‘ın 10 şehrini, 1930’daki Geliye Zîlan’ı gibi kuşatıp muhasarada tuttular. Girişleri de, ölüm çemberinden çıkışları da, ölüm tehdi ile yasakladılar. Sonra tanklar, füzeler, toplar, havadan uçaklar, içerde keskin nişancılarla vurdular.

Dünyanın gözü önünde insan mezbahaneleri kurdular. Orada Cemile çocuğu da vurdular Kimseninin kurtulmasına izin vermemecesine, katliam yaptılar. IŞİD’çi kafa kesenler de oradaydı. Çemberden çıkmayı deneyenleri vurdular. 177 kişiyi diri diri yaktılar.

Türk kamuoyu, Kürtlerin kişiliğinde insanlık ölürken, dönüp bakmadı, bile. Türk dinciler, IŞİD’çilerle sarmal, Cizre’de ırkçı katildi. Adına “muhalefet” denilen partiler, katil gücün yedek lastiği, payandası, ardılı, geleceğin katil adayı idi. İnsani değerlerin katlini, “terörle mücadele“ diye diye, ordu ve polise övgüler gönderiyorlardı.

Onursuzluk bu ya, selam vermeyi, ölü evine bakmayı içlerine sindiremeyen, geleceğin katil adayları, bugün Kürd’ün kapısında dilenci. Oy dileniyorlar. CHP şirinlik gösterisinde, “doğu masası“ bile kurdu. Cizre ve Sur’un katili, Efrin, Rojava ve Başur’un işgalcisi yalakalığa, yaranma taklalarına başlıyordu.

Pervin Buldan, Kürtler adına hepsine toplu cevap veriyordu:

 “Hadi ordan!..“

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.