Zindan direnişleri etkili biçimde sahiplenilmeli

Forum Haberleri —

  • Faşizm direnecek ve karanlık planlarından vazgeçmeyecektir. Bu açıdan zindanlarında dahil olduğu ve önemli bir rol oynadığı direnişleri ve muhalefeti her alana yaymak ve zengin yöntemlerle sürdürmek gerekir.

ZEKİ AKIL

İmralı’daki tecridin kalkması için tutuklular tekrar açlık grevine başladılar. Haftalardır bu açlık grevleri sürüyor. Türkiye’de cezaevleri siyasi ve toplumsal mücadelenin önemli bir parçası oldular. Çünkü devlet muhalefet yükseldiğinde talepleri karşılamak yerine cezaevlerini aktifleştiriyor. 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 darbe dönemleri cezaevlerinin doldurulduğu ve muhalefetin ezilmesi için bütün gayri insani yöntemlerin kullanıldığı yerler oldu. Öncesinde de komünistlere karşı komplolar ve tutuklama kampanyaları düzenlenmiş. Kürtlere karşı düzenlenen harekatlar ve göçlerin yanında zindanlar da bitirici bir rol oynamışlar. 12 Eylül’den günümüze kadar da cezaevleri Kürtler ve politik güçlerle hep doldurulmuşlar.

AKP, Kürt sorununu çözeceğini bir zamanlar meydanlarda haykırıyordu. MHP’yi kandan beslenen kafatasçı bir hareket olarak lanse ediyordu. Doğu Perinçek gibi provokatörlerin yanından geçmek istemiyordu. Şimdi bütün bunların tersine onlarla kol kola topluma şiddet ve kötülük saçılıyor. Bu faşist tırmanışa doğal olarak cezaevleri değil dışarıdaki toplumsal güçler, örgütler karşı durmalı ve direnişi bütün alanlara yaymalıydı. Başta üniversiteler, gençlik ve emek hareketleri, sendikalar toplumsal muhalefetin öncüsü olmalıydılar. 12 Mart 1971 öncesi ve sonrası gençlik böyleydi. Üniversiteler ayaktaydı. 12 Eylül darbesi en fazla gençliği ve devrimci hareketleri hedefledi. Egemenler tarafından kapitalizmin bireyci, liberal ve kendini kurtar, kendini yaşa felsefesi pompalandı. Gençliğin adeta ruhu öldürüldü. Şimdi de bunun sonuçları derleniyor. Sıradanlaşmış, toplumsal duyarlılığı yok edilmiş, pasif ve biat eden bir gençlik ortaya çıkarılmış.

Dışarısı muhalefeti yüklenmeyince iş cezaevlerindekilere kalıyor. Dışarısı da yükü içerdekilere bindirmekten sıkılmıyor. Bütün bu eksiklik ve rolünü tam oynamamaya rağmen cezaevlerinin yükünü hafifletecek girişimler de zayıf. Hiç olmasa cezaevleri harekete geçtiğinde onların sesine ses katmalı ve eylemleri sahiplenilmeli. Bu da tam yapılmıyor. Faşist güçlerin baskıları var, psikolojik savaşı pervasızca yürütüyorlar. Bunlar var diye geri durulursa faşizm tam hakim olur. Zaten faşizmin de hedeflediği budur. Faşizm öyle gösterildiği gibi güçlü değildir. Güçlü ve kitlesel olan ezilenler ve muhalefet odaklarıdır. Ancak faşizm gücünü örgütlü olmasından, devletin olanaklarını kullanmasından alıyor. Eğer devrimci güçler, ezilenler ve demokratik kurumlar birleşirse faşizmin işi biter.

Faşizmin ne kadar düşünce fukarası olduğu ortadadır. Erdoğan da bunu itiraf etti. 18 yıl iktidarda kaldılar, devletin bütün gücünü kullandılar. Ülkeyi soyup yandaşlarına peşkeş çektiler. Ancak ‘’kültürel olarak iktidar olamadık’’ demek zorunda kaldılar.

Türkiye büyük bir kültürsüzleştirme operasyonuyla yüz yüzedir. Aslında Türkiye’nin hafızası yok edilmek isteniyor. Karanlık ilişkiler ve ittifaklar Türkiye’yi uçurumun eşiğine getirmiş. Doğu Perinçek herkesin uzak durduğu karanlık bir tipti. Şimdi kimin kontenjanından, hangi gücün sözcüsü ve temsilcisi olarak AKP emrindeki televizyonlarda sürekli boy gösteriyor. Adını önüne Prof. veya Dr. titrleri konmuş Mehmet Şahin ve bilmem ne Hacıyusufoğulları gibi tipler adeta bir zulüm öğesi gibi bütün programlara konuk ediliyorlar. Kim bu tipleri talep ediyor? Ne kerametleri var? Mete Yarar gibi eli kan içinde karanlık tipler de işin cabası. Eskiden emekli generalleri çıkarır, tartışmaların önünü keser, tartışmalara ve basına ayar verirlerdi. Şimdi de belirttiğimiz tipler.

Televizyonlardaki bu tartışmalar ve programlar bile Erdoğan ve AKP’nin ne kadar karanlık ve kanlı bir çıkmaza girdiğinin göstergesidir. Bu tüpler kimdir, nereden icazet almaktadırlar? Bunlara aktarılan kaynaklar halkın vergilerinden gitmektedir. Halkın değerleriyle halka zulüm uygulanıyor, bilinci çarpıtılıyor, düşünmesi ve gerçekleri öğrenmesi engelleniyor.

Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri kayyım rektöre itiraz ettiklerinde ne kadar etkili oldukları görüldü. AKP ve MHP tutuştu. Peş peşe açıklamalar yaptılar. Ve beklendiği gibi bu haklı ve meşru protestoların arkasında terör örgütlerini, teröristleri gördüler. Bildikleri o. Durduramazsan suçla, terörize et. Bu iktidarın en iyi bildiği şey.

Görüldüğü gibi AKP ve MHP faşizmi o kadar güçlü değildir. Bağırıp çağırmaları, terör uygulamaları korkularından ve güçsüzlüklerinden kaynaklanmaktadır. Sözde Erdoğan koalisyon olmasın diye Başkanlık sistemini savundu. Bunu zorla topluma dayattı. Bahçeli adını cumhurbaşkanlığı sistemi olarak onaylattı. Sonuç ne oldu? Koca bir hiç. Bu sistem Türkiye’nin hiç bir sorununu çözmedi ve çözümü kolaylaştırmadı. Üstelik bırakalım seçimden sonra koalisyonların kurulmasını, koalisyon ve ittifak olmadan seçime bile gidemiyorlar. Bu pazarlıklar da gizli ve karanlık dehlizlerde yapılıyor.

Faşizm direnecek ve karanlık planlarından vazgeçmeyecektir. Bu açıdan zindanlarında dahil olduğu ve önemli bir rol oynadığı direnişleri ve muhalefeti her alana yaymak ve zengin yöntemlerle sürdürmek gerekir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.