'Kürdistan' diyorum, çünkü Kürdistan'dır

Reyhan Hacıoğlu
- Gazeteci Reyhan Hacıoğlu hakkında açılan davanın ilk duruşmasında tahliye kararı verildi. Hacıoğlu, savunmasında Kürdistan ve tecrit kavramlarını kullanmasının suç olmadığını söyledi.
Gazeteci Reyhan Hacıoğlu'nun “Örgüt üyesi olmak” iddiasıyla yargılandığı davanın ilk duruşması, dün Van 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) ve Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG) üyelerinin yanı sıra çok sayıda siyasetçi de duruşmayı izledi. Kimlik tespitinin ardından savunma yapan Reyhan Hacıoğlu, "11 yıldır gazetecilik yapıyorum. Onlarca program yaptım ama sadece Kürt ve Kürdistan sorunu ile tecrit meseleleri iddianameye konulmuş. Ben sadece bunları değil, ekoloji programları da yaptım. Kadın kırımı ve cezasızlık programları, Kürdistan’daki özel savaş politikalarını da işledim. Bir programa sığmayacak kadar konu işledim. Tüm bu programların içerisinden 'Kürdistan' kelimelerinin geçtiği yerler iddianameye konulmuş. Neden 'Kürdistan' diyorum, neden 'tecrit' diyorum? Çünkü burası Kürdistan’dır. Sümer yazıtlarından bugüne kadar burası Kürdistan olarak anılmıştır. Evliya Çelebi ve Yavuz Sultan Selim de burayı Kürdistan olarak nitelendirmiştir. Atatürk yine aynı ifadeyi kullanmış. Ben bir aidiyet ve bir halkın topraklarını bu şekilde ifade ediyorum. Yine AKP’nin Amed mitinginde defalarca kez Kürdistan olarak ifade edilmiştir. Kürdistan kelimesini bir gazeteci olarak kullanmam çok doğal ama bu bana suç olarak lanse edildi" diye konuştu.
Suç değil, gazeteciliktir
Tecridin söz konusu olduğunu ifade eden Reyhan Hacıoğlu, şunları söyledi: "Kısa bir süre önce Devlet Bahçeli tecritten söz ederek, Öcalan’ı Meclis'e çağırdı. Bir insandan haber alınamıyorsa orada tecrit vardır. Bu kadar aleni olan bu konuyu işlemem kadar doğal bir durum yoktur. Yine açlık grevleri meselesi var. Ben ikinci kez tutuklandım ve söz ettiğim şeyleri aslında yaşadım. Ben 2018'de tutukluydum ve buna tanıklık ettim. O dönem 9 kişi hayatını kaybetti. Bir tutuklu olarak değil, bir gazeteci olarak bu durumları işledim. Bu ülkenin cezaevlerinde tüm haklar ihlal ediliyor. Bir insan 6 ayda bile hastaneye götürülmüyor. Çıplak arama, keyfiyet söz konusu. Kitaplar, gazeteler verilmiyor. Yasağın hiçbir gerekçe de yok. Yaptığım her programın arkasındayım. Benim yaptığım suç değil, gazeteciliktir. Bizler, özgür basın şehitlerinin bıraktığı mirasla yazmaya devam edeceğiz.” dedi.
Mahkemenin “Kürdistan olarak nereye kastediyorsunuz?”, “Jineoloji ne demek?”, “İHA ile öldürülen arkadaşlarınız kimdir, sıfatları nedir, nerede öldürüldüler?”, “Kim bu cezaevinde açlık grevi yapanlar ve orada hayatını kaybedenler?” şeklinde sorular yöneltmesi dikkati çekti. Mütalaasına sunan savcı ise Reyhan Hacıoğlu’nun tutukluluğunun devamına karar verilmesini istedi.
Mahkeme heyeti, Reyhan Hacıoğlu’nun adli kontrol şartıyla tahliyesine kararı verdi. Duruşma, 9 Ekim'e ertelendi.
* * *
Haber yazmaya devam
Cezaevinden çıkan Gazeteci Rahime Karvar, "Haber üretmeye devam edeceğim" dedi.
Gazeteci Rahime Karvar, 20 Ocak'tan beri tutsaktı. Önceki gün görülen ilk duruşmasında tahliye edilen Rahime Karvar’ı, Bakırköy Cezaevi çıkışında Mezopotamya Kadın Gazeteciler (MKG) üyeleri, meslektaşları ve arkadaşları çiçeklerle karşıladı. Cezaevi önünde kısa bir açıklama yapan Rahime Karvar, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın üzerindeki tecrit, kadınların öz savunma hakkındaki demeçleri ve Ortadoğu’daki yaşanan gelişmelere dair yaptığı programların suçlama konusu olduğunu belirtti. Rahime Karvar, “Bu iddianame ve 5 aylık tutukluluk süreci, devletin ve kurumlarının yine araçsallaştırılan yargının, Özgür Basının tüm işlevlerine, ruhuna, amacına aykırı olduğunu gösteren bir şekilde davrandığını gösteren bir örnek oldu. Ancak buna rağmen Özgür Basın emekçileri olarak aynı minvalde haber üretmeye ve yazmaya devam edeceğiz. Hem mahkemede hem de cezaevinde ciddi bir dayanışma ile karşılaştım. Dayanışma gösteren herkese teşekkür ederim” dedi.
* * *
Dört gazeteciye gözaltı
Gazeteciler Semra Pelek, Dicle Baştürk, Melisa Efe ve Ozan Cırık gözaltına alındı.
Artvin'de açılan bir soruşturma kapsamında gazeteciler Semra Pelek, Dicle Baştürk ve Ozan Cırık gözaltına alındı. Pelek, sabah saatlerinde İstanbul'daki evine düzenlenen polis baskınıyla gözaltına alınırken, evde yapılan aramanın ardından Maslak Jandarma Komutanlığına götürüldü. Gözaltına alınan Sendika.org çalışanı Ozan Cırık da Maslak Jandarma Komutanlığına götürüldü. Sağlık kontrolünün ardından Artvin’e sevk edileceği belirtildi. Dosyada gizlilik kararı olduğu için hangi gerekçe ile gözaltına alındığı öğrenilemedi. Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), Frankfurter Allgemeine Zeitung için tercümanlık yapan Melisa Efe'nin de aynı soruşturma kapsamında gözaltına alındığını bildirdi. MLSA Hukuk Birimi, süreci takip ettiğini ve hukuki destek sağladığını bildirdi.
Gazeteci Metin Yoksu'nun evine dün sabah saatlerinde polis tarafından baskın düzenlendi. Baskının gerekçesi olarak “Örgüt üyeliği ve örgüt propagandası” iddiaları gösterildi. Polis ekipleri, evde arama gerçekleştirdi, ancak Metin Yoksu’nun o sırada evde bulunmaması nedeniyle gözaltı işlemi uygulanamadı. İSTANBUL
* * *
Cezaevinde şüpheli ölüm
Iğdır S Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan Serkan Bozan’ın intihar ettiği iddia edildi.
Iğdır S Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan adli tutuklu Serkan Bozan (23) hayatını kaybetti. Rihalı olan Bozan’ın madde bağımlısı olduğu ve intihar ettiği ileri sürüldü. Bozan hakkında bilgi veren cezaevi idaresi, dört kişilik bir koğuşta kaldığını söyledi. Cezaevinde dün açık görüş olduğunu ve Bozan’ın arkadaşlarının görüşe çıktığını belirten cezaevi idaresi, Bozan’ın bu sırada intihar ettiğini iddia etti.
Riha’da yaşayan Bozan Ailesi, cenazeyi almak için Îdir’e geldi. ÎDIR