Kürt’ün onuru- Paris’in utancı

Elif KAYA yazdı —

  • Fransa Devleti ise on yıl boyunca üç maymunu oynadı. Katilleri açığa çıkarmadı, katliamın üzerindeki sis perdesini aralamayarak, İkinci Paris Katliamı’nın kapısını araladı.

Kürtler, varlığı sürekli ispata zorlanan, kendi yurdunda sürgün olmanın her tür biçimiyle karşı karşıya bırakılan ve katliamlara uğrayan bir halktır. Sürgün içinde sürgün, katliam içinde en derin katliamları yaşamıştır. Yüz yıla yayılan bu jenosidin dünyada eşi- benzeri yoktur. Hem yok sayılan, her türlü topluluk hakkı elinden alınıp, soykırıma uğratılan hem de yurdunda yaşam olanağı verilmeyip, ekmeğe muhtaç kılınan, şiddetin her türlüsüne maruz bırakılan ve dünyanın dört bir yanına göçe zorlanan bir halktır.

Mezopotamya’nın en kadim halkı… Kültüründen, kimliğinden dolayı etnik soykırıma uğruyor. Bu katliamlar çoğu kez sömürgeci Türkiye Cumhuriyetinin egemenlik alanıyla da sınırlı kalmıyor. Onurlu- özgür yaşama çabasını ortaya koyan her kürdün yaşadığı yer bir anda savaş alanına dönüşebiliyor.

Türk faşizmi, Başûrê Kurdistan ve Rojava’yı işgal edip, günaşırı havadan karadan bombalayıp, katliam yapıyor… Dünya devletleri daha önce senaryosunu yazdıkları bir filmi izler gibi suskun!

Kadın özgürlük mücadelesini amaç edinmiş, bu uğurda yıllarca çalışıp, didinmiş öncü kadınlar, akademisyenler, Süleymaniye’nin orta yerinde vuruluyor… Sömürgeciliğe kul Kürt suskun!  Dünya suskun!

Özgürlük gerillası ve Kürt coğrafyasına karşı kimyasal silahlar kullanılıp, ahlakın, vicdanın, uluslararası antlaşmaların kabul etmediği katliamlar yapılıyor… Kürtlerin devletinin olmaması suskuluğa gerekçe sayılıp, uluslararası muhatap kurumlar suskun!
Bu suskunluğun içinde Kürt halkı katledilmeye devam ediliyor.

Paris ortasında Sakine, Rojbin, Ronahi katledildi. Aradan on yıl geçmesine rağmen cinayetin arkasındaki failler açığa çıkarılmadı. Katliamın acısına, yok sayılmanın acısı eklendi. Fransız yetkililer suskun! Katil öldürüldü mü, öldü mü, yoksa cezaevinden mi kaçırıldı sorularına cevap bulmadan, otopsi raporu bile davacı tarafa sunulmadan, dosya üzerindeki gizlilik kararıyla birlikte rafa kaldırıldı.

Ama Kürtler hiçbir zaman susmadı, unutmadı, unutturmadı. On yıl boyunca hep alanlarda faillerin açığa çıkarılması için haykırdı. Örgütlülüğüyle, tarihsel bilinciyle hafıza oluşturup, olayın peşini bırakmadı. Roboski katliamında olduğu gibi, “unutursam kalbim kurusun” dedi. Bu büyük acının unutulmasına izin vermedi.

Fransa Devleti ise on yıl boyunca üç maymunu oynadı. Katilleri açığa çıkarmadı, katliamın üzerindeki sis perdesini aralamayarak, İkinci Paris Katliamı’nın kapısını araladı.

Birinci Paris Katliamı’nın anma hazırlıkları yapıldığı bir zamanda Evîn Goyî, Mîr Perwer, Abdurrahman Kızıl aynı tarzda bir saldırıyla katledildiler.

Evîn, ömrüne kadın özgürlük mücadelesini nakşetmişti. Tam otuz dört yıl mücadelenin her aşamasında yer aldı, öncülük yaptı. Aşkla, tutkuyla, canfeda bir ruhla… Mücadelesiyle tüm kadınları kucakladı, tüm insanlık adına savaştı. Ama Paris, Evîn kadar büyük olamadı ve onu koruyamadı. Ne de Türk faşizminin baskı ve işkencelerinden dolayı Paris’e gelen Mîr Perwer, Abdurrahman Kızıl’ı koruyabildi. Bu da Paris’in utancı olsun!

İkinci Paris Katliamı, Kürt halkının öfkesini daha fazla bileyip, acısını kanattı. Ancak öfkesine rağmen Kürt halkı kararlı, politik duruşuyla hesap sorma gücüne sahip olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Paris başta olmak üzere Avrupa’nın her yerinde kesintisiz devam eden eylemselliklerle katliamın faillerinin açığa çıkarılmasını istedi. Bu eylemsellikler Fransız yetkililerinin ilk etapta yaptığı “ırkçı bir saldırıdır” açıklamalarını düzeltmek durumunda bıraktı. Fransız yetkililer Kürt temsilcilerini muhatap alıp, görüştü ve daha kapsayıcı açıklamalar yapmak zorunda kaldı. Mitinglerde konuşan, Ahmet Kaya Kültür Merkezini ziyaret eden pek çok Fransız yetkili, “ acınız, bizim acımızdır”, dedi.

Elbette katliam acısının dinmesi sağlıklı bir yüzleşme ve faillerin açığa çıkarılmasıyla mümkün olabilir. Bu aynı zamanda yeni katliamların önünü alabilecek en etkili yoldur da. Halk bu nedenle günlerdir alanlarda, ‘birinci katliamın failleri açığa çıkarılmış olsaydı, bu ikinci katliam gerçekleşmezdi’ diye haykırıyor.

Acımız boğazımızı düğümleyip, yüreğimiz kanatsa da üç yoldaşımızı, canımızı bugün ülkeye uğurluyoruz. Onlar, özgür- onurlu bir yaşam için mücadele ettiler. Ektikleri direniş tohumu halkın yüreğinde daha gürleşip, büyümeye devam edecek.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.