16 Mart: Halepçe'de Kürt soykırımı

Dosya Haberleri —

15 Mart 2022 Salı - 20:00

Halepçe

Halepçe

  • 16 Mart 1988 yılında Halepçe'de onbinlerce Kürt öldürüldü, binlerce insan yaralandı. Askerler tarafından kaçırılan Kürt kadınları Araplara satıldı. Onlardan bir daha haber alınamadı. Soykırımın derin izleri hala etkisini sürdürüyor. Tarih sayfaları 16 Mart 1988'i Kürt Soykırımı olarak kayıtlara geçti.

Bugün günlerden Halepçe. Irak-İran savaşı en acımasız şeklinde devam ederken Saddam rejimi Kürt halkının bulunduğu Halepçe’ye kimyasal bombalarla saldırdı. Kimyasal silahlarda ise 'elma, nane' kokusu özellikle seçilmiş halkın kimyasaldan etkilenmesi arttırılmıştı. Saldırıyla birlikte yaklaşık 6 bin Kürt yaşamını yitirdi, onbinlerce Kürt sakat kaldı, yine yüzbinlerce Kürt, kimyasalların etkisinden dolayı yıllar geçmesine rağmen sağlık sorunları ile karşı karşıya kaldı. Yine sayıları net olmayan binlerce Kürt kısır oldu. Bu saldırılar tarihe, 16 Mart 1988 Kürt Soykırımı olarak geçti. Halepçe Soykırımı, Saddam rejimin Kürtlere karşı başlattığı Enfal operasyonun bir parçası olarak kayıtlara geçti. Yine bu saldırılarda 100 bin ila 200 bin arasında Kürt’ün katledildiğini belirtiliyor.

Kerkük’te soykırım karargahı

‘El-Enfal operasyonu’ 1988 Şubat'ın sonlarında başlayıp, Eylül ayına kadar altı ayrı coğrafi bölgede yürütülen, birbirinin devamı olarak tasarlanmış toplam sekiz askeri saldırının oluşturduğu diziye verilen isimdi. Operasyonun karargahı Kerkük'te kurulmuştu. Karargahın başında Baas Partisi'nin önemli isimlerinden Ali Hasan el-Mecid (Kimyasal Ali) vardı.

Enfal’ın ana askeri hamlelerini, Birinci ve Beşinci Kolorduların düzenli birlikleri yapıyordu, İran cephesinden fırsat kaldığında diğer birliklerin desteğini de alıyordu. Seçkin Cumhuriyet Muhafızları, Özel Kuvvetler, Acil Kuvvetler soykırımda görev aldılar. Acil Kuvvetler, Baas Partisi kontrolündeki şehir timleriydi. 'Kürt cahşları' ise yerleşim yerlerine girip köyleri talan ediyordu, arananları yakalayıp rejime teslim ediyordu.

Ali Hasan el-Mecid Kerkük’te

Ancak Ali Hasan el-Mecid’in Kürtlere karşı katliam mantığı 6 ay süren bir askeri harekatın ötesine gidiyordu. El-Mecid’in 1987’de bu göreve atanmasıyla soykırım makinesi harekete geçirildi ve çarkları 1989 Nisan’ına kadar dönmeye devam etti. El-Mecid’in Kerkük’e gelişiyle birlikte birkaç hafta içinde ‘Kürt problemini’ sonsuza dek çözmek istiyordu. Devlet bütün kaynaklarını seferber etmişti. Operasyonlar başta sınırlı bir sayıda asker ile ağır şekilde ilerliyordu. İran savaşının bitimiyle cephede bulunan bütün askerler teçhizatıyla birlikte Kürdistan’a kaydırılmıştı

KDP ve YNK ittifakı

İran-Irak savaşı boyunca Tahran yönetimi Güney Kürtlerini, Bağdat ise Doğu Kürtleri kullandı. 4 Mart 1987’de İran askerlerini KDP ve YNK peşmergelerini de yanına alarak Rewandûz’un doğusundan 8 kilometre içeriye girmeyi başarmasıyla yaşandı. Irak rejimi kendisine karşı yapılan ve iki rakip Kürt partisini bir araya getiren bu ittifak ile çılgına döndü. 13 Mart’ta yabancı bir gazeteciyle yapılan bir röportajda Irak kabinesinden Bakan Haşim Hasan el-Aqrewi şöyle demişti: "İranlılar bu insanlara kirli görevler yaptırmaya çalışıyorlar. Bölge coğrafyasını çok iyi bildikleri için, İranlılar onları sadece Humeyni Muhafızları’nın ve İran kuvvetlerinin kılavuzları olarak kullanıyorlar."

‘Yakılmamış tek bir ev kalmayacak’

Bunun üzerine Ali Hasan el-Mecid, "Hewler ovasında yıkılmamış tek bir ev bile kalmayacak" talimatı verir. Yalnızca Arap köyleri kalacak diyen El-Mecid; "Ben gelip denetleyeceğim ve dokunulmamış tek bir ev görürsem, bundan oradaki birliğin komutanını sorumlu tutarım" diyecekti.

Yasak bölge olarak ilan edilen Güney Kürdistan’da tarım da yasaklanmıştı. Rejim uçaklar ile tarım alanlarını denetliyordu. Tahıl satışı ve vilayetler arası tarımsal ticarete çok sert kısıtlamalar getirilmişti. İnsanlar un, pirinç, tuz, yağ, gaz yağı, sabun, deterjan gibi temel ihtiyaçlarını dahi kaçak yollardan getirmek zorunda kalıyorlardı. 

İlk saldırı Balîsan vadisinde

16 Nisan 1987 yılında sivillere karşı ilk kimyasal saldrı Balîsan vadisinde gerçekleşti. Sadece bu saldırıda en az 100 insan katledildi. Balîsan'daki kimyasal saldırıdan beş gün sonra, piyade birlikleri ve buldozerler yüzlerce köyü yerle bir etti. 1987 yılında en az 703 Kürt köyü ortadan kaldırılmıştı. Bunlardan 219’u Hewler’de; 122’si Kerkük’ün güneydoğusunda Germiyan olarak bilinen engebeli düzlükte, 320’si Süleymaniye'de. Behdînan da yıkımdan nasibini almıştı.

İnfaz talimatları

Ali Hasan El-Mecid’in 20 Haziran 1987 tarihinde birinci, ikinci ve beşinci kolordu komutanlıkları, Emniyet Müdürlüğü ve diğer bazı sivil ve askeri kuruluşlara gönderdiği talimat şöyleydi:

* Bozguncuların, İran ajanlarının (peşmergeler) ve benzeri Irak hainlerinin (devlet ile işbirliği yapmayan bütün Kürtler kast ediliyor) bulunduğu bütün köyler güvenlik nedenleriyle girilmesi yasak alan olarak değerlendirilecektir.

* Bu bölgeler, bütün kişi ve hayvanlara kesinlikle kapalı olan ve askeri birliklerin, büromuz tarafında aksi belirtilmedikçe, istedikleri gibi ateş açabilecekleri operasyon bölgeleri olarak kabul edilecektir.

* Tarım, hayvancılık ya da endüstriyel faaliyetlerin yanı sıra bölgeye giriş çıkışlarda yasaklanacaktır.

* Bu bölgelerde yakalanan herkes güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınarak sorguya çekilecek ve kendilerinden faydalı olacak bilgiler alındıktan sonra 15 ve 70 yaş arasındakiler infaz edilecek.

* Hükümete ya da parti yetkililerine teslim olanlar ilgili kuruluşlar tarafından maksimum 3 gün içinde sorguya çekilecektir, bize bildirilmek kaydıyla gerekli görüldüğünde bu süre 10 güne çıkarılabilir.

Kaçırılan Kürt kadınları...

El-Mecid’in talimatıyla Enfal operasyonları esnasında peşmerge olan Xoşyar Hüseyin katliamın nasıl gerçekleştiğini 2010 yılında ANF’ye şöyle anlatmıştı: “Katliamın sloganı ‘kelle bizim, mal sizin’ olarak belirlenmişti. Irak askerleri köylere 'vahşice' saldırıyorlardı. Ulaştıkları bütün Kürt köylerini yakıp, mallarına ve kadınlara el koyuyorlardı. Yanında hiçbir şeyleri olmayan insanların bir kısmı uzun süre dayanamayıp, teslim oldu. Bunların birçoğundan bir daha haber alınamadı. Onbinlerce insan o dönemde kaybedildi. Kaçırılan kadınlar, Irak’taki pazarlarda, Kuveyt'ten gelen zengin Araplara satıldı.”

Halk dağlara sığındı

17 Ekim 1987’de nüfus sayımı yapıldı. Bu sayım ile 'Kürt caşhları' dışında, tüm Kürtler hain ilan edilerek, vatandaşlıktan atıldılar. 23 Şubat sabahı gün ağırırken Irak ordusu her yönden saldırıya geçti. Dokan Gölü'nün doğu yakasındaki Bingird’den başlayıp, Süleymaniye’ye, Mawat ve Çwarte kasabalarına kadar uzanan cephe hattı tam 64 kilometre uzunluğundaydı. Bu saldırıda, hava kuvvetleri ve Cumhuriyet Muhafızları yer almıştı. Baas rejiminin hedefinde yalnızca YNK karargahı yoktu, vadideki köyler de hedefteydi. Mart’ın ilk günlerinde YNK’nin savunma hatları düşmeye başlayınca, köylere giren ordu birlikleri buldozerlerle köyleri yerle bir ettiler. YNK kaynaklarına göre, bu kuşatmada 200 ila 250 arasında peşmerge ve köylü yaşamını yitirdi.

Ordu birliklerini köylere girmesiyle halk dağlara sığınmaya başladı. Baas ordusu ilerledikçe dağlarda saklanan halkın bir kısmı teslim oldu, bir kısmı ise İran’a kaçtı.

Sergelî’deki kuşatmadan kurtulan YNK peşmergeleri ise Şanexşê köyünde yeni bir üs kurdular. Burası da 22 Mart’ta kimyasal silahlarla vuruldu. 28 kişi yaşamını yitirdi, 300 kişi de yaralandı.