200 gündür açlık grevindeler

  •  Türk cezaevlerindeki PKK ve PAJK’lı tutsaklar, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin sonlandırılması talebiyle 200 gündür dönüşümlü-süresiz açlık grevindeler.
  •  Tutsaklar, talepleri yerine getirilene kadar eylemde olacaklarını söylüyor. İktidar ise salgın bahanesiyle hak gasplarını artırırken talepler karşısında sessizliğini sürdürüyor.

Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler, Anayasa ve Ceza İnfaz Kanunu’nda güvence altına alınan temel hak ve özgürlükler doğrultusunda Abdullah Öcalan üzerindeki hukuka aykırı tecride son verilmesinin isteyen tutsakların eylemi, 200. gününde devam ediyor.

Türk cezaevlerindeki PKK ve PAJK’lı tutsakların, İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi’nde 22 yıldır tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecridin sonlandırılması talebiyle 27 Kasım’da başlattığı süresiz-dönüşümlü açlık grevi eylemi, 200. gününde. Eylem, 40. grupla sürüyor. Aynı amaçla Mexmûr Şehit Aileleri Derneği’nde 179, Yunanistan’ın Lavrio Kampı’nda ise 162 gündür açlık grevi yapılıyor.

Tutsaklar, talepleri karşılanana kadar eylemlerine devam edeceklerini söylüyor. Talepleri görmezden gelen iktidar ise cezaevlerindeki hak gasplarını işkence düzeyine çıkardı. Salgını da bahane eden iktidar, tecridi tüm cezaevlerine yaymaya başladı. İdarenin ve gardiyanların, açlık greviyle birlikte tutumları sertleşti. Açlık grevine giren tutsaklar hakkında her dönüşüm için ayrı ayrı disiplin soruşturması başlatılıyor. 'Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma’, ‘ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma’, ‘haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama’, ‘ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma’ ve ‘hücreye koyma’ şeklinde kademe kademe ağırlaştırılarak cezalar veriliyor. Cezalara karşı tutsakların yaptığı itirazlar, infaz hakimlikleri ve ağır ceza mahkemeleri tarafından reddediliyor. Birçok cezaevinde ilk turlar için verilen disiplin cezaları kesinleşerek infazına başlandı, diğer cezaları ise itiraz aşamasında.

Adalet Bakanlığı’na, Meclis İnsan Hakları Komisyonu’na, HDP, CHP gibi siyasi partilere, İHD’ye, CPT’ye ve bazı konsolosluklara yazılan mektuplara idare tarafından el konuluyor.

MATUHAYDER Eşbaşkanı Esin Çelik, tutsaklar cezaevinde ceza içinde ceza yaşarken ailelerin de aynı şekilde cezalandırıldığını belirterek, birçok ailenin görüşe gitmekte zorlandığını ve salgınla birlikte yakınlarıyla hiç görüşemeyen ailelerin olduğunu aktardı. Çelik, “Aileler, hem hak ihlalleri hem baskılar hem de açlık grevinden kaynaklı kaygı içindedir. Yaşamlarından ve sağlılarından kaygılılar. Özellikle tecrit konusunda adımlar atılması noktasında çağrı yapıyoruz” dedi. 

Tecride dikkat çektiler

HDP İstanbul İl Örgütü, Öcalan üzerindeki tecrit ve bunun kaldırılması talebiyle cezaevlerinde devam eden açlık grevlerine ilişkin Başakşehir, Sultanbeyli ve Esenler ilçelerinde halk toplantısı düzenledi. HDP Başakşehir ilçe binasında yapılan toplantıya HDP Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş ve Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Emran Emekçi’nin yanı sıra çok sayıda kişi katıldı. Emekçi, “Öcalan’a ayrı bir hukuk uygulanıyor. Bu uygulamada düşman hukukudur, rehine hukukudur. CPT de bizim söylediğimizi söylüyor ama bu devlet bunu da dinlemiyor. AHİM ise bu uygulamanın işkence uygulaması olduğunu ifade ediyor ama bu karara da uymayan bir sistem var karşımızda” ifadelerini kullandı.  

Devletin hukuku tanımadığını ve çete zihniyetine sahip olduğunu ifade eden Emekçi, “Bu zihniyet, bütün çözüm yollarını sabote ediyor. Çözüm ise demokratik ittifak blokunun büyümesi ve gelişmesidir. Bu blok iktidara gelmelidir.  Ancak o zaman Kürt sorunu çözülür, ancak o zaman tecrit kırılır” dedi. 

İmralı sistemi bataklıktır

 HDP Esenler İlçe binasında gerçekleşen toplantıya da HDP Batman Vekili Mehmet Rüştü Tiryaki ile birlikte Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Cengiz Yürekli de katıldı. Avukat Cengiz Yürekli, Türkiye'nin koca bir cezaevine dönüştüğünü; “Öcalan'sız hukuk” diye bir zeminin oluşturulduğunu ve hukukun despotlaştığını belirtereke, "Öcalan'ın sağlık durumunu, ne yiyip içtiğini bilmiyoruz. Bu bilinmezlikle toplumun Öcalan'ı unutmasını istiyorlar " dedi.

 İmralı sisteminin bir bataklık olduğunu belirten Yürekli, "Diğer konular ise o bataklıktaki sivrisineklerdir" diye vurguladı. Öcalan üzerindeki tecritle bütün toplumun tecrit edildiğini kaydeden Yürekli, bunun için tecritle mücadelenin toplumsallaşması gerektiğini ifade etti. Yürekli, “Açlık grevinde olanların hiçbiri gasptan, hırsızlıktan, uyuşturucudan cezaevinde değil. Bu insanlar özgürlük mücadelesi verdiği için tutuklular ve çözümün İmralı'nın kapılarının açılmasından geçtiğini biliyoruz. Açlık grevi eylemleri bizlere yol gösteriyor” diye konuştu. 

Statüsüz bırakma konsepti

HDP Sultanbeyli İlçe Örgütü’nde düzenlenen toplantıya ise HDP Milletvekili Ömer Öcalan ve Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Raziye Öztük katıldı. HDP’li Ömer Öcalan, Öcalan nezdinde Kürt halkı ve diğer halklar üzerinde geniş konseptli bir tecridin uygulandığına vurgu yaparak, şunları söyledi: “Şu anda Güney Kürdistan’daki çatışmalar, Rojava üzerindeki fitne fesat politikaları, Efrîn işgali, Bakur’da büyük bir zülüm, tüm bunlara baktığımızda asıl amaçlarının 21. yüzyılda Kürtleri statüsüz bırakmak olduğunu görebiliyoruz. Bu gün tarihsel değişimlerin mümkün olduğu bir gündeyiz. Tarih bizlere çok şey öğretiyor. Cumhurbaşkanı çıkıp 2023’ten söz ediyor. Evet, Türkiye’nin 2023’ü var. Ancak Kürtlerin de 2023’ü var. Bunu iyi görmek, bilmek lazım. Tecridin kırılması için harekete geçmeliyiz.”  AMED

 

Dışarının izdüşümü

Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin dışarının bir izdüşümü ve Öcalan üzerindeki tecrit politikalarıyla ilişkili olduğunu ifade eden Ege TUHAY-DER üyesi Selma Altan, tecridin dayanışma ve direnişle aşılabileceğini söyledi. 

Ege Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TUHAY-DER) üyesi Selma Altan, salgın süreciyle birlikte cezaevlerinde hak ihlallerinde ciddi artış yaşandığını belirterek, tutsakların tecrit içinde tecrit yaşadığını söyledi. 

Açık görüşlerin kaldırılması ve kapalı görüşlerin azaltılmasıyla tutsakların dışarıyla olan bağlantısının tamamen kesildiğini dile getiren Altan, dışarıyla tamamen iletişimin kesilmesine rağmen koğuşlara sık sık baskınların yapıldığını söyledi. Altan, “Koğuşlara yapılan baskınların gerekçesini anlamak mümkün değil. Çünkü eskiden açık görüşlerden sonra içeriye bir şey mi sokuldu diye baskınlar yapılıyordu. Şu an açık görüş diye bir şeyde söz konusu değil. Buna rağmen keyfi olarak baskınlar yapılıyor. Baskınlar, yıldırma ve sindirme politikalarının bir sonucu” ifadelerini kullandı.

 İnfaz yasasıyla birlikte yılbaşından bu yana uygulamaya konulan Cezaevi İzleme Kurulu tarafından tutukluların infazlarının yakıldığını kaydeden Altan, şunları ekledi: “İmralı’daki tecrit dalga dalga diğer cezaevlerine yayıldı. Tutuklularda tecridin sonlandırılması ve hak ihlal ihlallerini protesto etmek amacıyla başladıkları açlık grevini sürdürüyor. Tutuklu yakınlarının endişeleri giderek artıyor. Adalet Bakanlığı ise hiç duymuyor. Ama bütün bunları daha önce olduğu gibi dayanışma ve direnmeyle aşarız. Hep birlikte omuz omuza dayanışmayla aşarız. Çünkü Türkiye’de koyu bir faşizm yaşanıyor. Halkın direnme ve dayanışmadan başka yapabileceği bir şey yok. Bizim çağrımız; tutuklularla direnme ve dayanışma çağrısıdır.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.