43 yaşında olmak!

Rohat BARAN yazdı —

  • Bu kuruluşun üzerinden 42 yıl geçti, 43. yıla girdiği günleri yaşıyoruz. Her anı mücadele içinde geçen PKK nasıl oldu da bugüne kadar büyümeye devam ediyor? Nasıl oluyor da 43 yıl içinde Kürtler içinde gençler başta olmak üzere tüm kuşakların gönlünü sürekli olarak fethedebiliyor?

Hız ve yaratıcı düşüncenin, esneklik ve kapsayıcılığın giderek daha önemli hal aldığı bir süreçten geçiliyor. İletişim, etkileşim toplumsal yapıda ve tek tek kişilerde çok farklı bir karakter ortaya çıkarmış bulunuyor. İçinde aldatmaca ve yönlendirmeler olsa da istenilen konuda anlık bilgi sahibi olunabiliyor ve etkide bulunulabiliyor. İnsanların kendini daha fazla özneymiş gibi hissettiği, ama aynı zamanda daha fazla manipülasyonun gerçekleştiği, duygu ve düşüncelerinin esir alındığı bir dönem. Yine kapitalizmin giderek daha fazla toplumsal dokuları parçaladığı, örgütlü yapıdan uzaklaştırdığı, keşmekeşliğe sürüklediği başı boş kişi sürüleri yarattığı çağ da deniliyor.

Yeni bir jenerasyon çıktı ortaya. Z kuşağı olarak adlandırılıyor. Beğenileri, ölçüleri, ret ve kabulleri farklı. Çok okumayan, çok yazmayan, elinden telefonları hiç düşürmeyen, biraz donuk, soluk, adrenalin tutkunu, çabuk seven, çabuk nefret eden ve bunu çekinmeden dile getiren. Çünkü kaybedecek bir şeyinin olduğunu düşünmeyen kuşak.

PKK’nin ortaya çıktığı toplumsal koşullar ile bugün karşılaştırıldığında arada dağlar kadar fark bulunmakta. Toplumsal değerlerin yüksek olduğu 1970’li yıllarda doğrular ve yanlışlar daha yalındı. İki kutuplu dünya gerçeği vardı ve her şey de buna göre şekillenirdi. Söz söylenirdi, söylenen söze ve o doğrultuda eyleme bakar, sözün ve eylemin gücüyle bir kanaat ortaya çıkar ve insanlar ölümüne buna bağlı olur ve inanır, yürürlerdi.

Nitekim 1970’li yılların Türkiye’sinde birçok grup, örgüt, parti, hareket ortaya çıkmış, ama kendilerini etkili kılamadıkları için ya parçalanmış ya da dağılmıştır. Bazılarının ismi bile anılmaz hale gelmiştir. Bunun nedenleri, birincisi söz ve eylem bütünselliği çerçevesinde öz gücüyle istikrarlı bir duruş ortaya koyamamaları, ikincisi ise, değişen dünya gerçekliğine göre yeni mücadele argümanları ve materyalleri, ideolojik doğrultu oluşturamamalarıdır.

Bu süreçte gelişen gruplardan biri de Apocular olmaktadır. Önder Apo’nun ‘Kürdistan Sömürgedir’ tezi etrafında toplanan grup kendisini Apocular olarak ifade eder. Sosyalist gençlerden oluşan grup Kürdistan’da örgütlenmesini güçlendirir, artık mücadeleyi yeni alanlara taşırmak için yeni bir formata ihtiyaç duyulur ve 27 Kasım 1978’de PKK’nin birinci kongresi ve kuruluşu ilan edilir.

Bu kuruluşun üzerinden 42 yıl geçti, 43. yıla girdiği günleri yaşıyoruz. Her anı mücadele içinde geçen PKK nasıl oldu da bugüne kadar büyümeye devam ediyor? Nasıl oluyor da 43 yıl içinde Kürtler içinde gençler başta olmak üzere tüm kuşakların gönlünü sürekli olarak fethedebiliyor? Nasıl oluyor da Ankara’da birkaç kişiyle başlayan bu grup bugün Ortadoğu siyasetinde giderek daha da önemli bir aktör haline gelebiliyor? Bu soruların cevabı merak ediliyor, o nedenle Sosyolojik olarak incelemelere tabii tutuluyor.

Kuşkusuz gücünü Önderliğinden, ideolojik ve felsefi doğrultusundan ve şehitler gerçeğinden alıyor. Yine kendini sürekli olarak yenilemesinden, yeni sorunlara çözüm arayışları geliştirmesinden ve demokratik temelde toplumsal ihtiyaçları karşılayacak projeler üretmesinden, bunun için mücadele etmesinden ileri geliyor. Hakikati ortaya koymasından, savunmasından ve bu hakikat için bedeller vermeyi göze almasından ileri geliyor. Bütün bunların yanında kimseye bağlı olmamasından, sürekli olarak özgücüne dayanmasından, bu özgüceyle işler yürütmesinden büyümeye devam etmiştir. Şeffaf olmasından, eleştiri-özeleştiriyle kendisini sürekli olarak hata ve eksikliklerden arındırmasından….

Geleceği temsil eden yeni nesil, önüne sunulan tüm imkanları elinin tersiyle geriye itiyor. Kapitalist zihniyetlerin çağımızda tüm teknik gelişmeleri kullanarak bilgi kirliliğiyle, manipülasyonlarla kafaları karıştırıp yanlış yaşamlara teşvik etmesine rağmen gençler özgürlük dağlarını kâbe gibi görüyor ve PKK’ye katılımından hız kesmiyor. Kürt düşmanları, kullandıkları psikolojik savaş yöntemleriyle binlerce yanlış seçenek önlerine koymalarına rağmen, gençlerin neden doğru seçenekten şaşırmadıklarını, PKK’ye katılmaya devam ettiklerini anlayamıyorlar. PKK’ye bu katılımları önleyemedikleri için de çıldırıyorlar. Bu kadar kolay yaşam sunuyoruz, ahlaki çöküntü yaratıyoruz, ama onların PKK’ye katılmasını, PKK’nin büyümesini engelleyemiyoruz diyorlar. Nasıl oluyor bu? Bunun tılsımı, sihri nedir? Kürt toplumu ve gençleriyle PKK arasında nasıl bir bağ oluşmuştur, çözümsüz kalıyorlar.

PKK mücadeleyle geçen 43. yılını dolduruyor. Türk devleti başta olmak üzere kapitalist modernist güçlerin öncülüğünü yaptığı sistem anlaşılmaz biçimde PKK’yi terörist olarak görmeye devam ediyor. Doğayı sevmek, çevreyi korumak, insanları sevmek ve korumak, kadınlar başta olmak üzere tüm toplumsal kesimlerin özgürce, eşitçe ve adilce dayanışma içinde yaşamı inşa etmek, bunu savunmak teröristlik olamaz. PKK bunları savunuyor, bunları istiyor. Kadın özgürlükçüdür, demokratiktir, ekolojiktir. Hegemon güçlerin bu değerleri savunan bir gücü kriminalize etmek için yaftalar yapıştırması, aslında tüm insanları terörist görmesidir. Çünkü bu değerleri herkes savunuyor. Yani aslında herkesin özünde PKK’lilik bulunmaktadır.

Bu yıldönümünün de daha yoğun ve mücadele içinde geçeceği görülmektedir. Ancak tüm ezilenlerin, toplumsal kesimlerin güvendiği bir dayanak noktası bulunmaktadır: o da PKK olmaktadır. PKK ile doğduk, PKK ile büyüyoruz. PKK ile karanlık yarınların aydınlanacağına inanıyoruz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.