Dozdar Hemo'yu anarken

Rohat BARAN yazdı —

  • “Bu kadar odaklanmış biçimde ne yazıyorsun Dozdar heval” diye sorduğumda şöyle demişti: “Biliyor musun, bu benim altıncı defterimdir, bitiriyorum. Gün gelecek, bu defterler kitaplar serisi halinde yayınlanacak. Montaigne’nin ‘Denemeler’ini biliyorsun, değil mi? Bunlar da bir çeşit Dozdar Hemo’nun Denemeleri.”

 

Bir diplomat, politikacı, aydın, yazar, gerilla komutanı ve her şeyden daha çok da tüm yüreği ve benliğiyle bir arkadaş…

Abdulrahman Hemo, herkesin bildiği ismiyle Dozdar Hemo…

Uzun zamandan sonra yazın kavurucu sıcağında söğüt ağaçlarının gölgesinde gördüğümde mütevazı bir sandalyede oturmuş, elinde kalemi ve kalınca bir deftere odaklanmış biçimde yazıyordu. “Bu kadar odaklanmış biçimde ne yazıyorsun Dozdar heval” diye sorduğumda, irkilerek, derin bir uykudan uyanmış gibi, ama beni karşısında görmenin verdiği mutluluğunu yüzünden eksik etmediği gülümsemesiyle göstererek, pratik zekasının yaratıcılığı ve sürekli hazır halde olan yapısıyla tokalaşma halinde cevap verdi:

“Biliyor musun, bu benim altıncı defterimdir, bitiriyorum. Gün gelecek, bu defterler kitaplar serisi halinde yayınlanacak. Montaigne’nin ‘Denemeler’ini biliyorsun, değil mi? Bunlar da bir çeşit Dozdar Hemo’nun Denemeleri. Tüm dünyanın kaderini şekillendirdiği Ortadoğu’nun merkezi olan Kürdistan’da kazandığım deneyimleri yazıya döküyorum. Yaşam tecrübelerimi benden sonraki kuşağa aktarıyorum. Gün gelecek, insanlar okuyacak bunları ve Kürdistan’da neler yaşandığını daha iyi görecekler. KDP’nin de, TC’nin de başka devletlerin de nasıl kirli diplomatik ilişkiler kurduklarını ve benim tanık olduklarımı yazıyorum. Mesela Türk devleti Şah Süleyman Türbesini Eşme’ye götürmek için neredeyse yalvardı bize. Önderlik Türkiye’yi demokratikleştirmek için adımlar attırmak istiyordu. Biz de bir güvenlik çemberi oluşturup konvoyla naaşı getirip Türk devletine verdik. Onlar gitmiyordu, korkuyorlardı. Sonradan Önderlik Eşme ruhunun yaratılmasından söz etti, ama bu Tayyip Erdoğan ihtirasları için her şeyi bozdu. Ben olur muyum olmaz mıyım bilinmez ama, ben de tarihe yaşadıklarımı not düşeyim.” 

Dozdar arkadaşın yanına giderken, birlikte yolculuk yaptığımız ve özgürlük saflarına Rojavayê Kurdistan’dan katılmış 21 yaşındaki genç kadın arkadaşla sohbet ettiğimizde, en büyük hayallerinden birinin Dozdar Hemo’yu görmek ve onunla bir resim çektirmek olduğunu söylemişti. Bunun üzerine ben de zaten onun yanına gittiğimi ve eğer isterse kendisiyle tanıştırabileceğimi söylemiştim. Genç kadın arkadaşın da özlemini yerine getirmiştik.

Kuşkusuz Dozdar arkadaş sadece o genç arkadaşın değil, Bakur, Başur, Rojava ve Rojhilatê Kurdistan’da ve çalışma yürüttüğü her yerde yüreklere taht kurmuş biriydi. Çünkü insanların yüreğine ve beynine giden yolların nereden olduğunu biliyordu. Karşısındaki Arapça mı konuşmuş, Farsça, Türkçe mi konuşmuş; fark etmez, hepsini biliyordu. Hem bir Kurmancdı hem de Soran.

Biz daha onun yanındayken, yaşlı bir amca torununun elini eline almış, kutsal bir yere gidiyormuş gibi bize doğru geliyordu. Kusura bakmayın, siz biraz bekleyin, ben bu genç arkadaşa günde bir saat Kuran dersi veriyorum. Siz bu esnada yaşlı amcayla da ilgilenirsiniz dedi.

Yaşlı amcanın ismi Apê Uso’ymuş. Yusuf ismi Kürtçe Uso olarak telaffuz ediliyor. Dozdar arkadaşı o anlattı, ben ve genç arkadaşım dinledik.

Apê Uso: ‘Bu heval Dozdar çok kutsal bir insan. Dini bütün biri. Geçen yıl bu getirdiğim torunumun büyüğüne Kur’an dersleri verdi. Çocuk üç ay içinde Kuran’ı hatmetti, sonradan da hafız oldu. Bunun üzerine ricada bulundum, şimdi de küçüğüne ders veriyor. Sadece imamlık yapmıyor, köyde hangi konuda başımız dara düşse, onun fikrini almaya geliyoruz. Bizim bu köyde köprü yoktu, ta yukarıya gidip dönüyorduk, Allah razı olsun, bize yardımcı oldu, neden köprü yapmıyorsunuz dedi. On yıl önce burada köprü yaptırdı, şimdi işlerimiz çok kolaylaştı. Tüm köylüler duacı ona…

Rojava’nın özgürleşmesinde hem bir komutan olarak, hem de bir diplomat olarak çok hizmet etmiş oraya. Başından geçen olayların hikayesini anlatmıştı bir keresinde bana. DAİŞ çeteleri saldırırken arabayla gidip girmiş içine, sonradan o onları taramış, onlar onu taramış, ortalık curcunaya dönmüş kendisi çok ağır yara alarak kurtulmuş, ama oradaki DAİŞ’lilerin hepsini öldürmüş.

Birlikte yaşadığı arkadaşları TC, çeteleriyle birlikte Efrîn’e saldırdığında yerinde duramadığını, ateş üzerinde olduğunu söylüyor. Dozdar Hemo’nun en büyük özleminin Efrîn’in özgürleştirilmesi olduğunu ben de bildiğimden konuşmalarımızda elimden geldiğince Efrîn isminin geçmemesine itinayla yaklaşırdım. Tüm Efrînliler topraklarına bağlı, ama onda daha farklı bir sevgi vardı. Efrîn’in zeytinleri dediğinde gözleri inci gibi parlardı. Havası, ağaçları, meyvesi, insanları, kadınları ve erkekleri…

Dozdar Hemo’nun şehit düştüğü açıklandı, ama buna ne ben ne de onu tanıyan herkes inandı, inanmak istedi. Bir yıl geçiyor verilen tarihin üzerinden. Yıldönümü yaklaştığı için onu tanıyan insanlar, arkadaşları, kişiliği ve onu seven köylüler geldi aklıma. Herhalde sadece mevsimsel değil, ruhsal olarak da sonbahardan kışı yaşadıklarını hissetmişlerdir.

O gülen yüzü, uzun boyu ve gerilla heybetiyle sürekli dik duruşu geldi gözlerimin önüne. Ilıman ve esnek yapısı, kuşkusuz aydın ve siyasal kişiliği, sorunlara çözüm gücü olan zekasıyla sürekli incelenmesi, dersler çıkarılması ve örnek alınması gereken biri olacak. Yaptıklarıyla sürekli olarak yanımızda zaten, ama yine de eksik hissedeceğiz.

Onun deyimiyle olur muyuz, olmaz mıyız belli olmaz, ama Dozdar Hamo’nun özlemi olan Efrîn mutlaka Türk devletinin işgalci sömürgeciliğinden temizlenecek. Buna inanıyoruz. Şehadetinin yıldönümünde seni sevgi ve saygıyla anıyorum. Mücadele ettiğin devrimci ve demokratik değerlere sonuna kadar bağlı kalacağımızı belirtiyorum.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.