Eyn İsa’ya saldırılar ve vampirlik!

Rohat BARAN yazdı —

  • AKP-MHP iktidarının şu andaki hali vampirlere benzemekte. Bilindiği gibi hayali olsa da zihindeki tasarımı vampirler yaşamak için başka insanların kanını emer, kanla beslenirler. AKP-MHP iktidarının yaptığı şey de vampirliktir, farklı değil.

9 Ekim 2019’da başlayan Girê Spî ve Serêkaniyê’yi işgal harekatından sonra ABD ve Rus devletleri de çıkarlarına hizmet edeceğini düşünerek Türk devletiyle anlaşma imzalamıştı. Aslında bu anlaşma olmasaydı, QSD güçleri direnişine devam etseydi, bu direnişin etkisiyle uluslararası alanda Türk devletine ve Trump’a yönelik çok büyük bir tepki gelişmişti ve her ikisini de yerinden edecek bir kamuoyu oluşmuştu. Bu nedenle Trump, Tayyip Erdoğan’a gönderdiği mektupta ‘Aptal olma’sın diye salık vermişti. QSD güçleri de şiddet ve baskı ortamında halkın daha fazla eziyet çekmemesi gerekir hissiyatıyla çok da sağlıklı olmayan bir kararla iki gücün garantörlüğünde ateşkesin imzalanmasını kabul etmişti.

Ancak nasıl oluyorsa son iki haftadır Kuzey ve Doğu Suriye’nin Eyn İsa ve Dirbesiyê alanlarına yönelik saldırılar yoğunlaşmış bulunmakta. Kuşkusuz top ve obüs atışları neredeyse hiç durmadı, yine belli alanlara yönelik silahsız hava araçlarıyla saldırılar gerçekleştiriliyordu, ama bundan birkaç gün önce Türk devletine bağlı çeteler QSD denetimindeki Eyn İsa’nın Mailik köyüne sızma girişiminde bulundu. QSD güçleri de müdahale ederek bu girişimi püskürttü ve 30’un üzerinde çeteyi öldürdü.

Türk devleti bu saldırıları neden yeniden başlattı, ne yapmak istiyor, imzalanan ateşkesin garantör güçleri neden sessiz kalıyor, yine uluslararası güçlerin ve demokratik kamuoyunun ne yapması gerekir konuları üzerinde durmak önemli olmaktadır.

Eyn İsa ve çevresi başta olmak üzere Kuzey ve Doğu Suriye alanlarına, Başurê Kurdistan ve Şengal’e yönelik girişimleri bir konsept temelinde ele almak daha doğru olur. Bu konseptin belli ayakları bulunmakta ve her güç amaçları doğrultusunda işlevli kılmak istemektedir. Türkiye ayağı, ABD ve Rusya ayağı, bölgesel güçler ayağı. Türkiye ayağını ilgilendiren konu, esasında AKP-MHP iktidarının içerideki pozisyonuyla ilgili olmakta. Diğer yandan karakteristik olarak Kürt düşmanlığıyla ilgili yanı da bulunmakta. ABD ve Rusya ayağı ise bu güçlerin üçüncü dünya savaşı koşullarında yeni alanlarda hakimiyet kurması, dizayn edilecek yeni dünya düzeninde çıkarları doğrultusunda kullanmak istediği aktörleri seçmesi. Bunun için de aralarında bazen karşıtlaşan, bazen de danışıklı olarak alanların el değiştirmesi durumları ortaya çıkmakta. Yani aslında zaten ellerinde bulunan projeyi hayata sokmak ve ona göre kartlar dağıtıp oyunu kurmak.

Bilindiği gibi AKP-MHP iktidarının ülke içinde bir meşruiyeti kalmadı. Bunu herkes kabul etmekte. Siyasal alanda gerilim, ekonomik alanda çöküntü yaşadı. Avrupa Parlamentosu ve ABD yaptırım uygulama kararını tartışıyor. Ülke içinde tek dayanak noktası şovenizmi tırmandırarak sürekli gerilim yaratmak, gerilim içinde de karşıt sesleri susturmak ve hükmünü sürdürmek. Dışarıda da yeni alanlara saldırarak kendini gündemde tutup ayakta kalmak için savaş halini sürekli hale getirmek. Aman savaş ve gerilim durmasın, durursa beni anında devirecekler diye korkuyor.

Bu açıdan AKP-MHP iktidarının şu andaki hali vampirlere benzemekte. Bilindiği gibi hayali olsa da zihindeki tasarımı vampirler yaşamak için başka insanların kanını emer, kanla beslenirler. AKP-MHP iktidarının yaptığı şey de vampirliktir, farklı değil. Yoksa savaşın ve gerilimin olmadığı ortamda Türkiye toplumu bu iktidarı iki gün yerinde tutmaz. Bu iktidarın burnunu soktuğu her yere başarısız da olsa sürekli olarak savaşı tırmandırması bu politikayla ilgili olmaktadır. Amaç doğrultusunda hareket ediliyor, bir yeri işgal edebilirse iyidir, ama edemese de zaten hedefine ulaşmıştır, gerilim yaratmıştır ve gerilim atmosferinde ayakta kalacaktır. Libya’da kaybetti, Akdeniz’de kaybetti, İdlib’de kaybediyor, sonunda da her yerde kaybedecek. Şu andaki girişimlerini de bir kere bu çerçevede görmek önemlidir.

Diğer yandan ABD geçmiş dönem, ama halen iktidarda bulunan yönetiminin de Kuzey ve Doğu Suriye konusunda tutarsız politikaları bulunmaktaydı. Trump yönetimi ve Jeffrey Erdoğan’la bireysel çıkarları temelinde ilişki kurdular, Girê Spî ve Serêkaniyê’nin işgal edilmesini hangi konuda olduğunu henüz bilmesek de pazarlık konusu haline getirerek Türkiye’ye teslim ettiler. Seçimlerde Trump kaybetti, ama 20 Ocak 2021 tarihine kadar görevde kalacak. Bu da bir buçuk aylık bir zaman dilimi oluyor. Yani Türkiye’nin saldırırsa destek bulabileceği bir zaman dilimi elinde bulunmakta. Zaten bazı kaynaklar Türkiye’nin bu ara süreçte Şengal, Qandil ve Kuzey ve Doğu Suriye alanlarına yönelik ortak saldırılar yapacağını yazıp çizmekte. Nitekim pratik sahada da bunun belirtileri görülmektedir. Şengal’e yönelik bir kuşatma, Medya Savunma alanları ve tüm Başurê Kurdistan’a yönelik bir kuşatma, Kuzey ve Doğu Suriye’de Eyn İsa’ya yönelik artan saldırılar. Organize edilmiş bir planın hayata geçirilmek istendiği çıkarsamasını yapmak yanlış olmaz.  

ABD’li yetkililer istedikleri kadar geçen yıl gibi bir durum ortaya çıkmaz desinler, Eyn İsa şu anda sistematik olarak top atışlarıyla insansızlaştırılmaya çalışılıyor. Çok fazla tepki toplamamak için bazen sivilleri de hedef alarak burada yaşam olmaz dedirtip alandan çıkarmaya teşvik ediyor. Ancak bu sivillerin DAİŞ saldırdığında bile evlerini terk etmediğini de bilmiyor. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte Rusya’yla varacağı anlaşmalar temelinde yeni hava saldırılarını gündemine alacağını söylemek gerekir.

Diğer yandan Rusya Türkiye’nin bu haline pragmatist yaklaşıyor. Bir yandan kendisine muhtaç kıldığı AKP-MHP iktidarını NATO’dan uzaklaştırabilir miyim diye hesap ediyor, diğer yandan İdlib’den Türk devletini ve çetelerini söküp atmak istiyor. Türk devleti ile Eyn İsa ve çevresi karşılığında İdlib’i teslim almayı kendisine daha karlı görüyor.

Kuşkusuz kimin ne planı olduğunu önümüzdeki günlerde daha iyi göreceğiz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.