Tanya Kurmî!

Rohat BARAN yazdı —

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, 12 ve 13 Mayıs geceleri Stêrk TV’de yayınlanan programda Zînî Wertê, Mexmûr üzerindeki kuşatma, Önder Apo ile kardeşi Mehmet Öcalan’ın gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde ortaya koyduğu “82 mutabakatı”, ulusal birlik konusunda neden ısrar ettikleri ve daha birçok önemli konu ele alındı. Dili, KDP’nin bilinçli olarak gerilim çıkarma politikasına karşın sağduyulu, sorumluluk yüklü ve birliği amaçlamaktaydı.

Türk devleti, PKK’nin Kürtlerin birliğini hedefleyen strateji ve fonksiyonunu manipüle etmek için eskiden beri provokasyonlar yapmaktadır. PKK’nin Ulusal birlik konusundaki tutumu tüm Kürtler tarafından net görülüp karşıt olanların eli zayıfladığında hemen kışkırtıcı hamleler yapmaktadır. Bu, böl-parçala-yönet politikasının doğal sonucu olmaktadır. Kürtleri, Kürtlük değerlerini yer yüzünden silmek isteyen bu zihniyetteki bir devlet ve iktidardan zaten başka da bir şey beklenmez. Ancak bu programdan birkaç gün sonra takip ettiğimiz basın organlarından -kimi söylentilere göre MİT tarafından finanse ediliyorlar- anladık ki, rahatsız olan sadece TC özel savaş devleti değilmiş. Sürekli Kürtlük söylemlerini dile getiren, ama ne hikmetse bu doğrultuda bir adım atmayan, hatta ön tıkayıcı ve olumsuz rol oynayan kesimler ve güçler de rahatsız olmuş. Neden bu kadar öfkelenmişler ve zehirli dillerini yazıya dökmüşler anlamadık.

Heval Cemil Bayık’ın söylediklerine öfkelerini böyle yansıtmaları, itiraf etmeseler de esas niyetlerini ortaya koymuş oluyor. Derler ya, Merdi Kıpti şecaat arz eylerken sirkatin söylermiş. Demek ki, Qandil KDP tarafından kuşatılıyor, TC ile birlikte operasyon hazırlığı yapılıyor söylemi tüm ayrıntılarıyla doğruymuş ve deşifre edildiği için, Kürtler tarafından kabul edilmediği için bu tür tepkiler ortaya konmuş oluyor. Heval Bayık programda gerçekler dışında tek bir söz bile söylememiş ki! Kürtler arası birliğin sağlanmasının neden çok önemli olduğunu ve birlik sağlanmazsa Kürtlerin önündeki tehlikelerin neler olduğunu, kendilerinin de bu birliğin gerçekleşmesi için her şeyi yapmaya hazır olduklarını söylüyor ve tutumlarını ortaya koyuyor.

Kürtlük, devlet kurma sözlerini ağzına sakız edenlere, madem Kürtlük diyorsunuz gelin birleşelim, yek olalım, güçlü olalım ve Kürt düşmanlarına karşı duralım diyerek topluma ayna olup gerçekleri yansıttı. Zaten dananın kuyruğunun koptuğu yer de burası oldu. Zînî Wertê kuşatmasında oynanan rol deşifre edilmişti, ama birliğe gelmeyerek Kürtleri zayıf düşüren maskeler de düşürülünce olan oldu. Kurmiler devreye sokuldu, “nasıl olur da gerçekliğimizi tüm çıplaklığıyla bu kadar Kürt toplumuna yansıtırsın, biz ne güzel insanları kandırıyorduk, peşimizden sürüklemezsek de susturuyorduk, şimdi bunu bozdunuz” diyerek basın üzerinden PKK’ye yönelik saldırıyı harlandırdılar. Gogol’un çok güzel bir sözü var, “Yüzünüz çarpıksa aynaya kızmayın, o her şeyi olduğu gibi gösterir” diye. Bu cevap yetiştirme derdine düşenlerin biraz kendilerine bakmasını önereceğim, ama herhalde onlar da bakınca kendilerine tiksinmiş ve umutsuz vaka olduklarını görmüşler ki, böyle freni patlamış kamyon gibi davranıyorlar.

Ne dediklerine birazdan değineceğim, ama öyle anlaşılıyor ki röportajda belirtilen tüm cümle ve kelimeler onlara fena batmış! Ama en çok da aşağıda olduğu gibi alıntısını yapacağım ve gerçekten de Kürtlük adına hareket ettiğini söyleyenlerin bir kusur bulamayacağı aşağıdaki konulardan rahatsızlık duymuşlar ki, onlara cevap yetiştirmişler.

Heval Cemil Bayık: “Tek isteğimiz Kürtlerin (tüm partiler ve güçler) birbiri ile savaşmaması, Kürt birliğinin oluşması, Kürtlerin el ele vererek düşmana (Türk devleti) karşı mücadele etmesidir. Gün birlik günüdür, bundan daha kutsal bir şey yoktur.”, “Kürt halkını gerilim ve krizin içine koymaya hakkımız (Tüm Kürt partilerinin) yok. Madem bu halk için mücadele ediyoruz o zaman halkın taleplerini yerine getirmemiz gerekiyor.”, “Kimseye karşı olmadığımız gibi hiç kimseye de engel olmak istemiyoruz. Hiçbir Kürt şahsiyeti, kurum ve partisinin düşmanın isteklerini yerine getirmesini, düşmana zemin olmasını istemiyoruz.”, “… KDP, salgın döneminde bile kuşatmayı, ambargoyu sürdürüyor. Ben buna bir anlam bulamıyorum…”, “Mexmûrlular, Kürtlük için köylerini, mal ve mülklerini terk ettiler. Mücadelede yer aldılar, şehitler verdiler; Kürtlüğe, değerlere sahip çıkmaya devam ediyorlar. Baş eğmiyorlar. Türkiye bunu dağıtmak istiyor. Türkiye’nin çıkarları bunu istiyor olabilir fakat niye KDP, bu zemini Türkiye için oluşturuyor? Bu siyaset kime hizmet ediyor? Türk devletine hizmet ediyor. Ambargo, kuşatma da buna hizmet ediyor. Kürtlük adına, insanlık adına, devlet adına bu siyaset yürümez, bu olmaz. Bu yüzden KDP’ye çağrım; artık bu utançtan kendilerini ve Kürtleri kurtarmaları gerekiyor.” demiştir.

15 Mayıs günü Rudaw ve K24 başta olmak üzere KDP ve seksiyonlarının denetimindeki provokatör basın bir yerden düğmeye basılmış gibi KDP’nin resmi sitesinde yayınlanan Tanya Kurdî mahlaslı Kurmi biri tarafından kaleme alınmış bir yazıyı çarşaf çarşaf dolaştırdılar. Bu isimde bir gazeteci veya şahsiyet var mı, ya da uydurma bir isim mi bilmiyorum. Ama kullanılan isme bakıldığında biraz metafor, biraz da kinayeyi esas aldığı için uydurma bir isim olması akla geliyor. Aslında öyle biri var ya da yok tartışması yürütmek bile önemli değil, çünkü sonuçta KDP’nin resmi sitesinde yayınlanan bir yazıdır ve hangi maske takılırsa takılsın onların düşüncesini yansıtmaktadır. KDP bunu bilerek yapmışsa da büyük ihtimalle PKK’den kaçmış birine yazdırmıştır. Yok eğer ki KDP bu konuda herhangi bir bilgi sahibi olmadığını söyleyecekse, o zaman demek ki, MİT KDP ve Parastin içindeki birimlerine özel talimatlar vererek bu yazıyı yazdırmış, KDP de bir şey diyememektedir.

Bu Kurmi kişilik Kürtlere açık ve dolaylı şunları diyor: Türkiye’de Kürt sorununun çözümünün önünde engel olan güç PKK’dir. Mexmûr’a yönelik ambargoyu niye bu kadar gündem yapıyorsunuz, Hewler’deki MİT yöneticisinin öldürülmesine misillemedir. Birlik de, Kürdistan da bizi ilgilendirmiyor, az da olsa birkaç şehir elimizde ve imkanlarından faydalanıyoruz. Diğer parçalarla da ancak soykırımcıların politikalarına uygun ve bunları meşrulaştırmak için iyi bir araç olarak var olabilirim, ama onun dışında kim benden bir şey isterse o zaman Kürt karşıtı olur. Benim Kürtlüğüm de şuyum da bu çıkarıma hizmet ediyorsa bir şey ifade eder, yoksa meşruiyetinizi tartışmalı görürüm.

50 milyon Kürt var dünyada ama bir avucu kendini her şey sanıyor! Sanki Kürdistan babalarının malı da, kurtarılmış alandan ve o mücadelenin durdurulmasından söz ediyor. Ancak bu kadar ruhunu satmışlık ve alçaklık olabilir. Mümkün değil, ama diyelim ki KDP’nin bilgisi dışında bu yazı KDP’nin resmi sitesinden yayınlandı; peki, tüm işbirlikçi basını neden bu konuyu öne çıkardı? Kuşkusuz yayın çizgisiyle ve doğrultu vermeyle ilgili bir durum olmaktadır. KDP, böyle bir yazı resmi sitesinden çıktığı için Kürt halkından ve KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı’ndan özür dilemeyene kadar tüm Kürtler Sosyal Medya başta olmak üzere tüm alanlarda bu provokatörlüğü teşhir etmelidirler. Şunu demek gerekir: KDP, Kürtsen özür dile ve içindeki MİT’çilerden arın! KDP Kürtsen Kurmlerinden arın!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.