8 Mart’ı karşılarken!

Elif KAYA yazdı —

  • Kadın bir cins olmaktan daha fazlası olup, toplumsallığın ve toplumsal değerlerin ifadesi olarak, kadın kırımının toplum kırım ile eşdeğerde olduğunu ifade ediyor

 

Elif Kaya

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, yapılan hazırlıklarla bu yıl erken start aldı. Yıl içinde yapılan eylemsellikler, kadın mücadelesinin gelişim düzeyi ve oluşturduğu gündemlerle bu yılın 8 Mart planlaması oldukça renkli ve kapsamlı. Her alan özgün sorunlarını ortak paydalarla buluşturarak gündemler belirlemiş. Salt emek odaklı taleplerin ifade edildiği bir gün olmanın ötesinde, kadınların ve toplumsal sorunların dile getirildiği, çözümüne odaklandığı bir güne evrilmiş.
Kürdistan Kadın Özgürlük deneyimi kadın kırımının salt bir cinsle sınırlı olmayıp, toplum kırımıyla sonuçlanan kapsamlı bir sorun olduğunu ispatlamıştır. Kadın köleliği, tüm topluma içerilen bir köleliktir. Bu bağlamda toplumsal özgürlük ve toplumsal kırımın odağında kadına yaklaşım politikası yer alır. Kadın özgürlüğü bu anlamda kilit önemde bir konudur.
Kürt kadınları, sömürgeciliği katmerli yaşayan kadınlardır.  Sömürge politikalarını üç alanda yoğun yaşamışlar- yaşamaktadırlar. Sömürgeciliğin her üç alanıyla mücadele deneyimi Kürdistan Kadın Özgürlük mücadelesinin çözüm perspektifinde belirleyici olmuştur. Birincisi; ulus-devlet sömürgeciliğinin toplumsal varlığı yok sayan politikaları, ikincisi; ataerkil sistemin kadını "ikinci cins" konumuna indirgeyen politikaları, üçüncüsü; kapitalist sistemin kadını metalaştıran, ucuz emek gücü olarak en tortu işlerde çalışmaya mahkum eden sömürge politikaları. 
Kürt kadınlarının bu politikalara karşı geliştirdikleri savaş ve mücadele, kadın sorununu tanımlama ve çözüm perspektifini oluşturmada da belirleyici olmuştur. Ataerkil sistemin olguyu özne-nesne ikilemine sıkıştıran aklı yerine, olguyu bütünsellik içinde tanımlayarak, çözüm üretmek Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketinin temel bir özelliğine dönüşür. Kadın-toplum, kadın-doğa, toplum-doğa bağı özgürlük perspektifiyle bütünsellik içinde ele alınır.
Bu yılın 8 Mart sloganlarına baktığımızda sorunların tespiti ve çözümünün bu perspektifle yapıldığını görebiliriz. TJA, "Kadın kırımına karşı yaşamı, tecride karşı özgürlüğü savunuyoruz" derken, Rêber Apo üzerindeki tecridin bir halka, kadınlara, hatta özgürlük umudunu taşıyan her insana uygulanmış bir politika olduğunu ifade etmektedir. Bu salt bir tespit değil, bir realitenin dile gelişidir. Süren siyasi soykırım politikaları, zindanların tıka basa dolması, tutsakların iradesine sahip çıkmak için bedenlerini açlığa yatırması bunun bir sonucu... AKP faşizmi sadece Türkiye halkları için değil, sınır aşırı işgal hareketleriyle tüm kadınlar ve halklar için tehdit olmaya devam ediyor. Efrîn'de, Serêkaniyê ve Girê Spî'de kadınlar kaçırılıyor, tecavüze uğruyor, katledilip, kaybettiriliyor.
Avrupa, “Kadın kırımına karşı; özgür kadını ve toplumu savunma zamanı" sloganı ile özgür kadını ve toplumu geliştirerek, kadın kırımını durdurulabileceği vurgusunu yapıyor. Kadın bir cins olmaktan daha fazlası olup, toplumsallığın ve toplumsal değerlerin ifadesi olarak, kadın kırımının toplum kırım ile eşdeğerde olduğunu ifade ediyor.
Rojava, devrim yapmanın devrimi korumak ve mücadeleyi süreklileştirmekle mümkün olabileceğine vurgu yaparak; "mücadelemiz kadın devriminin garantisidir" diyor. Her slogan yaşanan sorunları tespit ettiği kadar, çözüm perspektifini de içeriyor.
Hiç kuşkusuz bu yıla damgasını vuran kadın savunma gücünün geliştirdiği direnişti. Heftanîn işgaline karşı kadınların öncülüğünde gelişen destansı direniş, Garê'yle zirveleşti. Kürdistan’da direnişin özünü kadın direnişi oluşturdu. İşgale ve her tür zorbalığa mücadeleyi yükselterek, direnişi yaşam tarzına dönüştürerek ancak karşılık vermenin mümkün olduğunu ortaya koydu.
Şu gerçekliğin altını çizer gibi; "Direniş olmazsa yaşam ölür!"

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.