9 ayda 20 hasta tutsak

  • İHD verilerine göre bu yıl 20 hasta tutsak katledildi. İnsan hakları aktivistleri “yetkililer duvarlar kadar sağır” eleştirisinde bulunurken, tutuklu yakınları “insanlıktan uzak tavrınıza son verin” çağrısı yaptı. 

Cezaevlerindeki hasta tutsakların sağlık durumu gün geçtikçe kötüye gidiyor. Koronavirüsü salgını süreciyle birlikte yaşamları daha da risk altına giren hasta tutsakların birçoğu Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) “cezaevinde kalamaz” raporuna rağmen tahliye edilmiyor. Söz konusu duruma da “toplum güvenliği için tehlike oluşturma” gerekçesi gösteriliyor.  

İnsan Hakları Derneği (İHD) verilerine göre cezaevlerinde 604’ü ağır olmak üzere toplam bin 605 hasta tutsak bulunuyor. Verilere göre geçtiğimiz yıl toplam 50 hasta tutsak yaşamını yitirdi. Bu yılın ilk 9 ayında da 20’si hasta tutsak olmak üzere toplam 38 tutsak yaşamını yitirdi. Bu ölümlerden 4’ü, ağır hak ihlalleriyle gündemden düşmeyen Patnos L Tipi Kapalı Cezaevi’nde yaşandı. Son bir hafta içerisinde söz konusu cezaevinde 75 yaşındaki emekli öğretmen Takiyettin Özkahraman ve Kürtçe mevlit okuduğu için tutuklanan 80 yaşındaki Ali Boçnak yaşamını yitirdi. İki tutsakla aynı kaderi paylaşmamaları için Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan 82 yaşındaki Mehmet Emin Özkan ve diğer hasta tutsaklar için yapılan tahliye çağrıları ise sürüyor. 

İHD: Geri dönülemez sonuçlar

 Cezaevinde yaşı ilerleyen çok sayıda hasta tutsağın olduğuna dikkati çeken İHD Merzek Yürütme Kurulu (MYK) Üyesi Nuray Çevirmen, salgından kaynaklı tutsakların sağlıklarının daha da tehlikede olduğunu söyledi. Çevirmen, hasta tutsakların cezaevine gidiş gelişlerde çok büyük sıkıntılar yaşadığını, 14 günlük karantina sürecinin zorluğu nedeniyle hastaneye gitmek istemediğine değindi. Tedavi süreçlerinin aksamasıyla geri dönülemez sonuçlara gidildiğini dile getiren Çevirmen, özellikle salgın sürecinde kendilerine yapılan başvuruların arttığını aktardı. Çevirmen, Sincan T Tipi Kapalı Cezaevi’nde virüsün çok yoğun olduğu bilgisinin taraflarına ulaştığını kaydetti. 

Türkiye’nin tüm çağrılara rağmen hasta tutsaklara ilişkin bir adım atmadığını belirten Çevirmen, salgın sürecinde çıkarılan 'Bahçeli affı’yla eşitlik ilkesinin çiğnendiğini, politik tutsakların ölüme terk edildiğini söyledi. Çevirmen, tüm girişimlerine rağmen hasta tutsakların cezaevlerinde ölüme terk edildiğini vurguladı. Çevirmen, “Cezaevlerinin durumu içler acısı. Yetkililer duvarlar kadar sağır olan bir durumda tutuyorlar kendilerini. Söylediğimiz her şey duvara çarpıp tekrar bize dönüyor. Kamuoyunun güçlü bir ses çıkarması gerekir. Hasta tutukluların sorunu hepimizin sorunu. Hasta tutukluların sesine ses verilsin" diye seslendi.  

TTB: Yaşam hakkı esastır

 Yaşam hakkının öncelikli olduğunu belirten TTB MYK Üyesi Selma Güngör ise özellikle kronik hastalığı olan ve yaşı ilerlemiş olan tutsakların infazının ertelenmesi gerektiği üzerinde durdu. Güngör, bir hasta tutsağın hastaneye gitmesinin çok risk taşıdığını ve cezaevleri şartlarının da bu sürecin uzamasına neden olduğunu kaydetti. İzolasyon koşullarının zor olduğunu ve daha özenli önlemlerin alınmasının önemine değinen Güngör, havalandırmanın, daha iyi beslenmelerinin, hijyenik malzemelerin sağlanmasının, sıcak ve yeterli suyun sağlanmasının hayati önem taşıdığını vurguladı.

ATK’nin kritik rolü

 Güngör, hastanelerdeki heyet raporlarının ATK tarafından onaylanmasının hastaların sağlığına kavuşması açısından kritik derecede önemli olduğunu vurguladı. Güngör, aynı raporların tekrardan farklı heyetler tarafından gözden geçirilmesinin de süreci uzattığını ve hastaları riske attığını söyledi. Bu riski bertaraf edecek yolların geliştirilmesi çağrısında bulunan Güngör, hasta tutsakların biran önce tahliye edilmelerini istedi.

Katledip veriyorlar

 Kırıkkale F Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki Cihat Özdemir ve Bolu F Tipi Cezaevi’ndeki Erol Zavar’ın yakını Elif Özdemir ise pandemi öncesi tedavilerin aksatıldığını ve salgın testlerinin zamanında yapılmadığını dile getirdi. Özdemir, kendine bakamaz halde olan yakınlarının, hastaneye gidip geldikten sonra da tek başlarına tecride alınmalarına tepki gösterdi. Yakınlarının yaşamlarına dair olumsuz haberler alma tedirginliğiyle yaşadığını ifade eden Özdemir, “Devletin insanların hayatlarını gözden çıkarmak gibi bir özelliği var ve bunu da uyguluyor. Ölüm politikasından geri adım atmıyor. Bu ölen insanların da çocukları, anneleri, babaları var. Beden bütünlüğünü koruyacağım diye tutukluyu teslim alıyorsun ama onu öldürüp, veriyorsun" şeklinde konuştu.

"Artık kör, sağır ve dilsizi oynamasınlar, insanlar acı çekiyor” diyen Özdemir, şunları ekledi: “İçerdekiler bedenleri ile acı çekerken dışarıdakiler de yürekleriyle acı çekiyor. Sen onların sosyal hayatlarını kısıtlamakla yükümlüsün, canlarını almakla değil. Acaba kötü bir haber gelecek mi, kötü bir şey duyacak mıyız endişesiyle yaşıyoruz. Hasta tutuklular yakınlarına kavuşsun. Bu faşizan, insanlıktan uzak tavra son verilsin.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.