9-Euroluk biletler

Nevra AKDEMİR yazdı —

  • Ulaşımın ücretlendirilmemiş olması veya maliyetine denk fiyatlandırılmış olması, ne yapılan işin kıymetini azaltır ne de yapılmayan yatırımların gerekçesi olabilir.

Almanya’da Haziran başından Ağustos sonuna kadar bölgesel ve şehir içi toplu taşımacılıkta 9 Euroluk biletlerle seyahat edebileceğimiz bir politika uygulanıyor. Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırısının ardından yükselen enerji fiyatları ve iklim krizinin dolaysız nedenlerinden otomobilleşme oranının düşürülmesi gibi bazı gerekçeler ile yaygın bir ifade ile bir “deney yapılıyor”. Zaten 30 milyon olan günlük kamusal taşımacılıktan yararlanan kişi sayısının iki katına çıkacağı öngörülmüş. Zira hemen her toplu taşımada geçerli bu biletleri 21 milyon kişi satın almış. 

Bu politikaya yönelik, son derece tipik ama anlamakta zorlandığım bir sarkastik dili kullanmaktan kaçınmayan eleştiriler sıkça medyada yer aldı. Trenlerin ve istasyonların aşırı kalabalıklaştığı, toplu taşımanın rutin kullanıcılarının yolculuklarını zorlaştırdığı ve pek çok seferde aksamaya neden olduğu gibi gözleme dayanan eleştirileri özellikle sıkça gördük. Toplu taşımacılık alanında örgütlü sendikaların ise eleştirileri, var olan çalışma koşullarını daha da zorlayıcı hale getirmesi olarak özetlenebilir. Zaten geçtiğimiz yıllarda çalışma koşullarının zorluğu, yetersiz istihdam ve düşük ücretler nedeniyle greve çıkan işçiler iyice isyan halinde anladığımız kadarıyla. Bir başka isyan da hükümetin maliyesini elinde tutan liberallerden yükseliyor, tahmin edileceği üzere. 
1994 yılından bu yana Deutche Bahn’ın özelleştirilmesi gündemi sürmüş. Bu tarihte yoğun bir işçi azaltmaya gitmiş hükümet. 2014’ten beri mülkiyeti kamusal olan özel bir şirket olarak yönetiliyor. Dünya çapında 140’tan fazla ülkede taşımacılık ağırlıklı faaliyet gösteriyor ve 338 bin kişilik bir istihdama sahip. Almanya’da ise 211 bin kişi çalışıyor DB çatısı altında. 2022’nin ilk yarısında DB 59.1 milyon yolcu ile satış hacmini katlamış ve karını 876 milyon düzeyine çekmiş. Ancak hem GDL hem de rakip sendika EVG’ye göre hem altyapı yatırımlarından hem de işçilik maliyetlerinden keserek bu kar elde edilmiş görünüyor. Zira GDL’nin tüm hayatı durduran grevlerinden sonra anlaşma yoluna girmeyi kabul etmişti DB yönetimi. 

Bu işçileri tükenmeyle baş başa bırakan koşullar sürerken taşımacılık sektörünün güçlü sendikasının liderinin yaptığı açıklama oldukça ilginç: 9 Euroluk Biletler’in iş yükünü arttırdığına dair son derece haklı gerekçeyi anlatırken birden kullandığı dil çok tuhaflaşıyor: satılan hizmetin bedelinin düşmesi ile çalışanın yaptığı işin değerini kaybettiği ve bu yüzden saygısızlıkların arttığını ileri sürüyor. 

Liberallerin bütçe dengesi isyanını konuşmaya bile gerek yok, ancak işçi sendikasının bu isyanı aklıma işçi aristokrasisi kavramını getirdi. Zira yüksek karlar elde etmek için kapitalist şirket mantığı ile yönetilen tüm kamusal hizmetlerin üreticileri ile kullanıcıları arasında benzer çatışmayı görmek mümkün eğer içlerinde yaşamak durumunda bırakıldıkları sistemi alternatifsiz kabul ediyorlarsa. 

Ulaşılabilir, güvenilir ve hayatı kolaylaştıran bir toplu taşımacılık, gündelik hayatın en temel altyapılarından. Bireysel otomobillerin kullanımı yerine toplu taşıma yoluyla kent içinde ve kentler arasında seyahat etmek, bir bölgedeki tüm yaşayanların hem iş hayatına hem de toplumsal hayata katılımı için olmazsa olmaz. Toplu taşımanın olmadığı, güvensiz olduğu veya pahalı olduğu için ulaşılamadığı, hatta iyi planlanmamış olduğu için kullanılamadığı bir durumda toplumsal cinsiyet, sağlıklılık, gelir düzeyi veya yaş birer engele dönüşüveriyor. Yoksulluk bir çıkmaza dönüşüyor. Erkek olmamak bir nevi cezaya, sakatlıklar engele dönüşüyor. Hindistan’daki toplu taşımalarda yaşanan tecavüzler, Türkiye’de yanımızda taciz karşısında toplu iğne taşımak zorunda kaldığımız dönemler hızlıca aklıma gelenler. Toplu taşıma bu derece genişlemiş ölçeklerde yaşadığımız kentlerde hayatın döngülerine katılabilmemizin tek yolu. Bu yüzden ulaşımın ücretlendirilmemiş olması veya maliyetine denk fiyatlandırılmış olması, ne yapılan işin kıymetini azaltır ne de yapılmayan yatırımların gerekçesi olabilir.

9-Euroluk biletler pek çok kişi için belki de ilk defa uzun yolculuklar yapılabilmesinin önünü açtı Almanya’da bile. Hükümetin, bu popülist politikayı daha hazırlıklı ve daha iyi çalışma şartlarını garantileyerek sunabilmesinin önündeki en önemli engel ise aslında kapitalist şirket mantığı ile kamu hizmetinin sürdürülmesinden başka bir şey değil. Bir kamusal hizmetin kar ettiği söylenen her yerde korkunç çalışma şartları ve pahalı/ulaşılamaz/engel yaratan kamusal hizmet var demektir. İşçiler ve bir yerin yerleşikleri olan hizmet kullanıcılarının arasındaki çatışma ise sadece bu korkunç düzenin örtüsü olabilir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.