Açlık grevi 17. grupta
- Türk cezaevlerinde 82 gündür devam eden açlık grevini 17. grup devraldı.
Türk cezaevlerindeki PKK ve PAJK’lı tutsakların, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin sonlandırılması talebiyle 27 Kasım’da başlattığı süresiz-dönüşümlü açlık grevi eylemini 17. grup devraldı. Açlık grevi, 82. gününde. Aynı amaçla Mexmûr Şehit Aileleri Derneği’nde 61, Yunanistan’ın Lavrio Kampı’nda ise 44 gündür eylem yapılıyor.
Tutsak aileleri, demokratik kitle örgütleri ve siyasetçilerden taleplerin kabul edilmesi yönünde yapılan çağrılara kulaklarını kapatan AKP iktidarı, bu konuda adım atmaktan henüz uzak. Tecride karşı 2018’de tutulduğu cezaevinde ve sonrasında binlerce kişinin dahil olduğu açlık grevi başlatan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven, eylemini, avukatlarının görüşmesine imkan verilen Öcalan’ın çağrısı üzerine 200 gününde sonlandırmıştı. Avukatlarının sadece 5 kez görüşebildiği Öcalan’a dönük tecrit yeniden devreye konulurken, hakkındaki davada 23 yıl hapis cezası verilen Güven ise tekrar tutuklanarak Elazığ Kadın Kapalı Cezaevi’ne konuldu. Güven, aynı taleple 82. güne ulaşan eylemi değerlendirdi.
Leyla Güven, Ocak 2019’da bir eylem mevsiminde tahliye edildiğini, şimdi yeniden bir eylem mevsiminde tutuklandığını hatırlatarak, “Hep söylüyoruz, halkımız özgür olmadığı, cezaevleri var olduğu müddetçe buralar bizim ikinci adresimiz olmaya devam edecektir. Halkımızın 7’den 70’e her türlü hukuksuzluğa maruz bırakıldığı bir süreçte, onların temsilcileri olarak bizlerin tutuklanması, ceza almamamız çok sıra dışı bir durum değil. Sonuç itibarıyla bizler halkımızın bize verdiği sorumluluğun bilincindeyiz. Bundan dolayı gelecek olan ceza da baş göz önünde. Başta fedakar halkımız olmak üzere bütün duyarlı kesimleri, çevreleri, devam eden açlık grevleri eylemlerine karşı duyarlı olmaya çağırıyorum. Eylemcilerin talepleri çok nettir. Bu taleplerin karşılanması sadece Kürt halkı için değil, bütün toplumu rahatlatacak ve ülkenin demokratikleşmesine katkı sunacaktır” dedi.
90’larda, 2000’lerde JİTEM gibi hukuk dışı organizasyonlara, faili meçhullere, cinayetlere rağmen Kürt halkının iradesine sahip çıktığını anımsatan Güven, şöyle devam etti: ”Bizim dışarıda yeterince çözüm geliştirmediğimiz birçok konuda kısıtlı imkanlara rağmen tutsak arkadaşlarımız çözümün önünü açmak için yoğun çaba sarf ediyor. 200 günlük eylemde ciddi sağlık sorunları yaşayan arkadaşlarımız hala sağlıklarına kavuşamadan yeniden bir eylem başlattı. Pandemiden kaynaklı cezaevleri en riskli alanlardır. Hem halkımız hem de duyarlı çevreler, insan hakları kuruluşları, aktif rol üstlenmeli.” AMED
Tecrit kırılmadan Türkiye demokratikleşemez
Asrın Hukuk Bürosu, müvekkilleri olan Öcalan’ın Uluslararası Komplo ile 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye teslim edilmesinin 22. yıl dönümünde yazılı açıklama yayımladı. Öcalan’ın o günden beri tutulduğu İmralı’nın bir cezaevi değil, “tecrit sistemi” olduğu vurgulanan açıklamada, demokrasi talebi ve arayışı olan tüm duyarlı kesimlere 15 Şubat vesilesiyle İmralı Tecrit Sistemi’nin aşılması için katkı sunma çağrısı yapıldı.
Öcalan’ın dış dünya ile bağının tamamen kesildiği, 27 Nisan 2020’deki ilk ve son telefonla görüşmesinden sonra kendisi ile iletişim kurulamadığı ve haber alınamadığı belirtilen açıklamada, şunları ifade edildi: ”İmralı Tecrit Sistemi, sadece bir cezaevi ile sınırlı olmayıp; hukuki ve siyasi yansımalardan da anlaşılacağı üzere tüm topluma ve ülkeye uygulanan bir sistemdir. Mutlak tecrit koşullarının uygulandığı bu dönemde, ülkedeki hukuki ve siyasal atmosfer ortadadır. Ve geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi İmralı’daki tecride yönelik yeniden açlık grevleri başlamış durumdadır. Birçok başka veri ile de görüleceği gibi siyasi ve toplumsal konularda tüm ülke için hukuk-politik ölçü olarak kabul edilen İmralı Tecrit Sistemi aşılmadan ülkenin demokratik ölçülere kavuşması mümkün değildir. Bu çerçevede Asrın Hukuk Bürosu olarak demokrasi talebi ve arayışı olan tüm duyarlı kesimleri 15 Şubat vesilesi ile İmralı Tecrit Sistemi’nin aşılması için katkı sunmaya davet ediyoruz.”
Türkiye hapishaneye döndü
Birleşik Mücadele Güçleri (BMG) Üyesi Murat Pircan Yaratan, “İmralı tecridi, Türkiye halklarının eşitlik, kardeşlik adalet istemlerine vurulan bir prangadır. Türkiye hapishaneye dönüşmüş durumda” dedi.
Hakların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü Sedat Şenoğlu, Yeşiller Sol Parti Eş Genel Sözcüsü Sinan Tutal ve Birleşik Mücadele Güçleri (BMG) üyesi Murat Pircan Yaratan komployu, tecridi ve tecridin kırılması için neler yapılması gerektiği konusunda konuştu.
Öcalan üzerindeki tecridin Ortadoğu’daki bütün halkları etkilediğini söyleyen Şenoğlu, Türkiye’de sosyal, siyasal ve iktisadı anlamda yaşananları örnek göstererek, “Yaşanan tüm gelişmeler tecritle içe içe geçmiş bir durumun olduğunu, bu durumun da toplumun bütün kılcal damarlarına sirayet ettiğini görüyoruz” dedi. Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve cezaevinde yaşanan hak ihlallerine karşı başlatılan açlık grevi eylemlerinin, baskı altına alınmış bütün toplum için yapıldığına dikkati çeken Şenoğlu, “Tutsakların seslerini duymak ve duyurmak zorundayız. Türkiye’deki sorunların dolaysız bir şekilde Öcalan üzerinde uygulanan tecrit ile bağlantılı oluğu bilinmeli ve kavranmalıdır. Sorunların kaynağına işaret ederek çözüme odaklanan bu eylem sahiplenmeli ki çözüm arayışları devreye girmeli” diye konuştu. Şenoğlu, “Topyekun saldırıya karış biz de topyekun bir direniş göstermeliyiz. Öcalan’ın iradesi de topyekun mücadeleye çağrıdır” diye ekledi.
Tecrit cezaevleriyle sınırlı değil
Tecridin, barışçıl ve demokratik çözümler sunulmasına engel olduğunu savunan Yeşiller Sol Parti Eşsözcüsü Sinan Tutal ise “Tecrit ve Kürt sorunu iç içe geçmiş. Tecrit, artık cezaevleriyle sınırlı değil. Tek adam rejiminin temel politikası haline geldi” dedi. Açlık grevlerinin sahiplenmesi isteyen Tutal, eylemi Türkiye kamuoyuna mal edecek bir mücadele hattının geliştirilmesi gerektiğini söyledi.
Birleşik Mücadele Güçleri (BMG) Üyesi Murat Pircan Yaratan da Öcalan’a yapılan komplonun ve devam eden tecridin barışa karşı bir saldırı olduğunu söyledi. Yaratan, “İmralı tecridi, Türkiye halkının eşitlik, kardeşlik adalet istemlerine vurulan bir prangadır. İmralı’da başlayan tecrit tüm topluma yayılan bir dalga” diyerek tecridin toplumsal yansıması üzerinde durdu. Tecridin demokrasi talebinin önünde büyük bir engel teşkil ettiğini belirten Yaratan, “Türkiye hapishaneye dönüşmüş durumda. Her demokratik zemin tecrit altında. Türkiye’deki sorunların çözümü için tecridin kırılması şart” vurgusu yaptı.