Adalet Bakanı etkisiz

  • Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın avukatlarından Serbay Köklü, İmralı sistemi ve uygulamaları konusunda Adalet Bakanı’nın etkili olmadığını söyledi.

 

MIHEME PORGEBOL / İSTANBUL

Avukat Köklü, "Sayın Öcalan’a yönelik uygulanan tecrit tam anlamıyla bir işkence niteliğindedir. AİHM, 2014 tarihli kararında Ağırlaştırılmış Müebbet İnfaz rejiminin açık bir şekilde işkence olduğunu tespit etmiş ve değiştirilmesi gerektiğini karar altına almıştı. Bir hücrede ömür boyu tahliye imkanı olmayan işkence niteliğindeki bu uygulamaya aynı zamanda 'ceza içinde ceza' anlamında mutlak tecrit de eklenerek işkence daha da derinleştiriliyor" dedi.

Tecridin boyutlarına dikkat çeken Köklü şu bilgileri paylaştı: "Türkiye’de tüm cezaevlerinde oldukça basit temel haklar İmralı Cezaevi söz konusu olduğunda hak olmaktan çıkarılıp pazarlık veya tehdit aracı haline getiriliyor. Avukat ile görüşme hakkı, aile ve vasi ile görüşme hakkı, telefon hakkı, mektup ile iletişim hakkı, bunların hiçbirisi İmralı Cezaevi’nde tanınmıyor. CPT’nin bu konuyu defalarca gündemleştirmesine rağmen herhangi bir değişikliğe gidilmiyor. Nitekim CPT’nin 2019’daki ziyaretlerine ilişkin raporunu 202’de açıklamasından sonra cevap olarak Eylül’de yeni yasaklama kararları alındı. 2011’den sonra 8 yıla yakın avukatları ile görüştürülmeyen Sayın Öcalan, 5 Nisan 2015’ten sonra ancak olağanüstü durumlarda ve sınırlı olarak dış dünya ile iletişim kurabildi. Bunlar da açlık grevleri, yangın haberi veya pandemi gerekçesi ile kaygıların ve tepkilerin yükselmesi sonucu mümkün olabildi. Hatırlanacağı üzere 2019’aki avukat ve aile görüşmeleri de bu şekilde gelişmişti. 7 Ağustos 2019’dan sonra avukatları ile görüşemeyen Sayın Öcalan ile son temas ise pandemi dolayısıyla İmralı Cezaevi’nde ilk ve son defa uygulanan 27 Nisan tarihli telefon görüşmesi olmuştu. 27 Nisan 2020’den bugüne kadar hiçbir şekilde haber alamıyoruz."

Hukuk yerine keyfiyet

İmralı Ada Cezaevi’nde hukuki öngörülebilirlik yerine tamamen keyfiyet ve hukuksuzluğun esas alındığını belirten Köklü, "Hukuksuzluğun ve keyfiyetin bu düzeyde olmasında sadece Türkiye devleti değil, uluslararası kurumların da doğrudan etkisi vardır. Birçok özelliği ile hukuksal kara delik benzetmesi tam olarak oturmaktadır. En ufak bir hakkın kullanılması bile toplumsal siyasi ve hukuki her anlamda çok yoğun bir çabanın sonucunda mümkün olabilmektedir" şeklinde konuştu.

CPT, 21 yıldır dikkate alınmıyor

Av. Köklü, sistemin işleyişi üzerinde, hem metinlerde yazan yasa maddelerinin, hem mahkeme kararlarının hem de adalet mekanizmasının uygulanmasında en yüksek yetkili olan Adalet Bakanlığı’nın bir etkisinin görünmediğini belirterek, şunları dile getirdi: "Adalet Bakanlığı, sadece hukuksuzluğun gölgelenmesi ve bir hukuki görüntü verilmesine dönük işlev görmektedir. Misalen 2019 yılında Adalet Bakanı’nın 'yasak kalkmıştır' sözü veya mahkemenin yasağı kaldıran kararı hiçbir karşılık görmemiştir. İşkenceyi önleme konusunda Avrupa Konseyi bünyesindeki en etkili kurum olan CPT’nin raporları 21 yıldır dikkate alınmamaktadır. Keza AYM, AİHM kararları da aynı şekilde…"

AYM’de 39, AİHM’de 7 dava

"Her hafta düzenli olarak yaptığımız avukat, aile ve vasi ile görüşme ve telefon hakkı başvurularının yanı sıra düzenli olarak mektup göndermekteyiz" diyen Köklü, şunları ekledi: "Bunlara kimi zaman cevap verilmeyip kimi zamanda kopyala yapıştır usulü ile sadece sayı ve tarihleri ile değiştirilen yasaklama kararları ile cevap verilmektedir. Bugün itibarıyla yerel mahkemelerde devam eden yargılamalar, başvurular veya ilgili hukuk kurumlarına yönelik paylaşılan raporlar dışında şu an İmralı’daki müvekkillerimiz ile ilgili AYM’de 39, AİHM’de 7 dava dosyası devam etmektedir. Avrupa Konseyi ve CPT düzeyindeki çabalar da sürüyor."

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.