Aldatma sanatı

Aykan SEVER yazdı —

  • Savaşın aktörleri olan politikacılar yaptıkları işleri bizlere 'demokrasi, otokrasiye karşı olmak' ya da 'çok kutupluluk, iç işlerimize müdahale istemiyoruz' yalanları altında pazarlamaya devam ediyorlar. 

Politika günlük dilde sıkça kullandığımız bir sözcük. Hatta gazetemizin ismi öyle fakat her yerde, her zaman ve herkes için sabit bir anlamı yok. 

Çoğumuzun bildiği gibi savaşlar politikanın sadece farklılaşmış bir biçimi. Özellikle ilk mermi atılmadan önce bir sürü gerekçe sunulur fakat sonra kimse bunları hatırlamaz çünkü kanlı bilanço, artan açlık, yoksulluk, göçler sayesinde kimse de anımsayacak mecal de kalmaz. Örneğin 20 yıl önce başlatılan Irak savaşı ya da ondan çok daha önce başlatılan Afganistan savaşının neden, niçin yapıldığını hatırlayan var mı? Bunları unutsak da DAİŞ, El Kaide türünden vahşet organizasyonlarıyla insanlık şu ya da bu biçimde yüzleşmek zorunda kaldı ve devam ediyor...

Şimdi yaşadıklarımız da maalesef  önceki olanlardan çok farklı değil. 3. Dünya Savaşı her geçen gün çok daha boyutlanıyor. Muhtemelen bir süre sonra nükleer silahların da kullanılmasıyla geri dönülmez bir viraj da  aşılmış olacak. Ancak savaşın aktörleri olan politikacılar yaptıkları işleri bizlere 'demokrasi, otokrasiye karşı olmak' ya da 'çok kutupluluk, iç işlerimize müdahale istemiyoruz' yalanları altında pazarlamaya devam ediyorlar. Bir kaç örneğe başlıklar halinde göz atalım. ABD yönetimi gelecek yıl "savunma" için 886 milyar dolarlık bütçe taslağı sundu. Enimim sırf barış içindir. Geçen hafta Biden en az 3 nükleer denizaltıyı Avustralya’ya satacağını açıkladı. Ne için elbette sadece Çin'le denge sağlanması için! Rusya, Çin ve İran Umman Körfezi'nde ortak deniz tatbikatı düzenledi. Onlar bu militarist eylemlerine bir gerekçe bile uydurma gereği duymadılar.

Almanya Başbakanı Scholz, diktatör Aliyev'den sonra diktatörlük kurma arayışındaki Netanyahu'yu bin kadar İsrailli yazar, sanatçı ve aydının 'ziyareti iptal et' çağrılarına rağmen ağırladı. Neden? Gerekçenin demokrasi olmadığı, işin ucunda "para" olduğu kesin. Fransa demokrasinin güya beşiklerinden. Macron yönetimi çalışan kesimlerin şiddetli itirazlarına rağmen parlamentoyu da pas geçerek emeklilik yaşını arttırdı. Elbette önce kapitalizmin açlığının doyurulması lazım! İtiraz edenleri de polis marifetiyle susturmayı hedefleyen bir kafanın gerçekten demokrasiyle ilgisi olabilir mi?

Ancak dünyanın egemenleri başka türlü politika yapmayı bilmediği gibi yapamaz da. Çünkü onlar nihayetinde sermaye kesimleriyle iç içe geçmiş olan hegemonik varlıklarını başkalarını yöneterek, manipüle ederek, aldatarak ancak sürdürebileceklerinin farkındalar. Mesela Biden seçim öncesi eşitlik, özgürlük gibi laflar yerine '3. Paylaşım Savaşı’nı tırmandırmak için elimden geleni yapacağım, enerji ve silah şirketleri kâr rekorları kıracak' falan deseydi kaç kişiden oy alırdı? Gerçi gringoların en azından bir kısmına güven olmaz, Trump'a oy veren 70 milyon küsur kişi niye ona da vermesin?

Özel olarak bize ve memlekete gelince. Devrimciler politikayı değiştirme sanatı olarak görüyordu. 80'li yıllarda "politikanın depolitizasyonu"ndan bahsediyorduk fakat maalesef uzun zamandır "çaresizliğin politikası" makamında konuşur olduk. Bırakın isyanı, itirazı olanlara, TC'ye mesafeli bir eleştirellikle yaklaşmak bile yadırganır, taşlanır hâle geldi. Ütopyası olmayanların sadece soluk alıp vermeyi kutsaması normal. Bunlar şikayet değil sadece durum tespiti.

Elbette bunlar da geride kalacak. Zira bakın alanlarda Newroz ateşi güneşe dönüşüyor...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.