Alman kadınların savaş karşıtlığı güncelleşmeli!

Forum Haberleri —

.

.

  • Alman kadınları, sistem muhalifleri ve devrimcileri; Yugoslavya’nın bölünüp, parçalanıp, paylaşılması ve birden çok devletçiklere ayrılması aşamasında gösterdikleri direnişi, Kürdistan’da Kürtlere karşı geliştirilen kirli ve özel savaşa karşı da göstermeleri insani bir sorumluluk gereğidir.

İmam CANPOLAT

Kadınların öncülüğünde Alman halkının onlarca yıl önce, Yugoslavya’nın parçalanması karşısında geliştirdiği onurlu direnişi, Türk devletinin; Kürtlerin özgürlük direnişine karşı yüzyıldır yürüttüğü özel savaşa karşı da göstermeleri beklenilmektedir.
Böylesi bir direniş, tarihi bir önem taşır ve kapitalist modernitenin sömürgeci, halklar düşmanı sistemine karşı büyük kazanımlara yol açar.

Alman kadınları bu onurlu direnişi; Tito’nun kurucusu olduğu demokratik sosyalist Yugoslavya’nın 1990’lı yıllarda, tıpkı 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Kürdistan’ın bölünüp, parçalanıp, paylaşılması gibi, parçalandığı ve paylaşıldığı dönemde göstermişlerdi.

Bu savaşta, NATO içerisinde yer alan devletlere çeşitli görevler verilmişti, yani kapitalist modernite güçleri kendi aralarında görev bölüşümüne gitmişlerdi.

Yugoslavya’nın işgali ve parçalanma sürecinde, NATO’nun önemli bir üyesi olan Alman devletine de görev verilmişti. 

Alman askerler de NATO bünyesinde bu savaşta yer alacaklardı. Fakat Almanların çok geniş bir kesimi hükümetin bu kararına karşı; “Alman askerlerinin Yugoslavya’nın parçalanmasında görev almasını istemiyoruz” diye tepkilerini yüksek düzeyde ortaya koymuşlardı.

Daha da önemlisi Alman anneler; “biz çocuklarımızı başkalarının çıkarları için ölmesini, ya da öldürmeleri için doğurmadık” diye savaşa karışı çıkmışlardı.

Bu büyük tepki karşısında zamanın Alman hükümeti geri adım atmış ve NATO’nun işgal gücüne asker vermemişti.

Fakat bu kez de Alman devletine, “NATO askerlerinin yemek ihtiyaçlarını karşılama görevi verilmişti.

Alman kadınlar yine mücadelenin başına geçerek, “biz işgalci NATO askerlerine yemek yapmayız” diye direnişlerini sürdürmüş; savaşta yer alan askerlere yemek de yapmamışlardı.

Alman devleti ve NATO, başta kadınlar olmak üzere Alman halkının bu direnişi karşısında geri adım atmış ve direnen anneler kazanmıştı.

Kürdistan sorunu ve Kürt halkının yüzyıla varan özgürlük direnişi karşısında Alman kamuoyunda ve kadın hareketlerinde aynı duyarlılığın gösterilmesi gerekmektedir. Doğrusu bu konuda gecikildiğini belirtmek istiyoruz.

Kürt halkı neden Alman kadın ve duyarlı çevrelerden böyle bir beklenti içerisindedir?

Kürt halkının çok güçlü, çok haklı ve tartışılmayacak kadar açıklıkta onlarca nedeni vardır. Bunlardan birkaçını hatırlamakla yetineceğiz.

Birincisi; Türk devleti başta Leopar Tankları olmak üzere, Alman devletinden aldığı silahlarla onlarca yıldır Kürdistan’da soykırım savaşı yürütüyor.

İkincisi; Türk devletinin 1937-1938 yıllarında Dersim direnişi döneminde Kürt halkına karşı kullandığı kimyasal gazı Almanya’nın vermesidir. Bu verili durum sadece kadınları değil, bütün Almanları Kürt halkına borçlu kılmaktadır

Üçüncüsü; Almanların Kürtlerle 60 yılı aşan sosyal bir bağı var. Bu bağ, 1960’lı yılların başında Almanya’ya gelen işçilerin ezici çoğunluğunu Kürtlerin oluşturmasıyla gelişmiş, kurulmuştur. 

Dördüncüsü; Kürdistan’da süren savaşın niteliğidir.
Bunu biraz daha açımlayalım:

Kapitalist modernitenin emperyalist ve onların yerel sömürgeci güçlerine karşı Kürdistan’da tarihi bir direniş verilmektedir. Bu direniş öyle sıradan bir direniş değildir. Küresel düzeyde günümüz dünyasının devrimci çizgisini temsil eden ve geliştiren bir devrim sürecidir.

Kapitalist modernist sisteme karşı komünal ve sosyalist düzeni geliştirmektedir. Bu, kapitalist modernitenin sömürücü ve baskı sistemine karşı Rêber Apo tarafından geliştirilen alternatif devrimci bir çizgi, devrimci bir direniştir.

Türk devleti Kürdistan’da geliştirdiği soykırım savaşında başta NATO olmak üzere, kapitalist modernitenin bütün olanaklarını arkasına almıştır.

Her türlü teknik gücünü kullanmasına rağmen sonuç alamadı, istediği sonucu alamadığı gibi; özgürlük hareketi büyük devrimsel hamleler geliştirmektedir.

Türk devleti, Kürtlerin özgürlük direnişi karşısında kaybetmiştir. Bu direnişi kırmak için son aylarda daha yoğun kimyasal gaz kullanmaktadır. Savaşın geldiği bu aşamada Türk devleti gerillaya karşı artık her gün onlarca kez kimyasal kullanmaktadır.

Bu kimyasal gazları kim veriyor Türk devletine? Türk devleti bu kimyasal gazları kendisi üretemiyor, kapitalist modernite güçlerinden temin ediyor.

Bir hafta önce bir HPG yetkilisinin yaptığı açıklamada, “Türk devleti kimyasal gazları NATO’dan alıyor” demişti. Bu kimyasal gazı hangi devlet veya devletlerin Türkiye’ye verdiği şimdilik belirsiz. Bu NATO ülkeleri arasında Almanya çıkabilir mi bilemiyoruz.

Alman kadınları, sistem muhalifleri ve devrimcileri; Yugoslavya’nın bölünüp, parçalanıp, paylaşılması ve birden çok devletçiklere ayrılması aşamasında gösterdikleri direnişi, Kürdistan’da Kürtlere karşı geliştirilen kirli ve özel savaşa karşı da göstermeleri insani bir sorumluluk gereğidir.

Alman işçiler ve kadınlar; “biz Türk devletine silah satışlarının durdurulmasını ve yapılan anlaşmaların iptal edilmesini istiyoruz” diye itiraz etmeliler.

Kapitalist modernist güçler kendi aralarında; “Cenevre Savaş 
Sözleşmesi” diye bir sözleşme yapmışlar. Bu sözleşmeyle; savaşlarda kimyasal gaz ve silahların kullanılması yasaklanmaktadır.

Türk devleti Kürdistan’da yürüttüğü soykırımda, kapitalist modernitenin ilan ettiği savaş kurallarını açıkça ihlal etmiş ve etmeye devam etmektedir.

Kürt halkına ve özgürlük hareketine karşı kimyasal gaz kullanılması sonucu onlarca özgürlük savaşçısı şehit olmuştur.

Kural tanımayan bir özel savaş geliştirilmektedir

Kürdistan özgürlük hareketi içerisinde dünyanın birçok ülkesinden kadın ve erkek devrimciler yer almışlardır. Bu devrimciler arasında Alman kadınlar da var ve önemli bir yer tutmaktadır. Adria Wolf ve Uta Schneider bu devrimci savaşta yer alan ve şehit olan ilk Alman kadın devrimciler olmaktadır.

Sömürge ve ezilen halkların, işçi ve emekçi sınıfların düşmanları hiçbir zaman bu kadar ortak olmadı. Sömürge sistemi küreselleşti. Buna karşı devrimci mücadele de küreselleşiyor.

Şimdi, dünyadaki sömürge halkların, işçi ve emekçi sınıfların umudu olan Kürdistan özgürlük hareketinin ve liderinin kapitalist moderniteye karşı geliştirdiği devrimci halk savaşını sahiplenme zamanıdır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.