Almanya mülteci seçiyor!

Dosya Haberleri —

Alassa Mfouapon

Alassa Mfouapon

  • Avrupa’nın mülteciler için karar sürecinin hiç bu kadar hızlı olmadığına dikkat çeken Mültecilerle Dayanışma Dostluk Grubu’nun sözcüsü Kamerunlu Alassa Mfouapon, Almanya’nın Ukraynalılara yer açmak için sığınma talebi reddedilen tüm mültecileri ne pahasına olursa olsun ülkelerine geri göndermeye çalıştığını da belirtiyor

SERDA DEMİR

Ukrayna’nın işgaliyle birlikte mülteci göçleri ve politikaları yeniden gündeme oturdu. Polonya sınırında mültecilerin soğuktan donması henüz hafızalardaki tazeliğini korurken, Ukrayna halkı için uygun koşullar hazırlayan Batı’nın tutumu tartışılıyor. Çağımızın en yakıcı sorunlarından biri olarak karşımızda duran göçlerde, mültecilerin durumu giderek daha da korkunç bir hal alıyor. Acılardan kaçış hattı olan göç yollarında yeni acılar ekleniyor belleklere. Üstüne bir de seslerini duyuramamanın yarattığı izolasyon ve karşılaştıkları ırkçı linçler eklenince katlanarak artıyor yıkımlar. ‘Yakarsa dünyayı mülteciler yakar’ diyebileceğimiz bir dönemden geçiyoruz. Düzen güçlerinin bastırmaya çalıştığı seslerden biri de 2018 yılından beri Almanya’da mülteci olarak yaşayan Kamerunlu Alassa Mfouapon. Mültecilerle Dayanışma Dostluk Grubu’nun sözcüsü olan Mfouapon, baskı arttıkça daha yüksek sesle konuşarak mültecilerin sorunlarını görünür kılmaya çalışıyor. Göç yollarını, mülteciliği, travmaları, Batı’nın ırkçı saldırılarını Mfouapon ile konuştuk. 

İlk göç yolu: Kamerun’dan Libya’ya..

Alassa Mfouapon, Fransa ve Büyük Britanya sömürgeciliğinin ikiye böldüğü Kamerun’un doğusunda, iç savaşın sürdüğü İngiliz tarafına sınır olan bir şehirde yaşıyor. İngilizce konuşulan bölgenin (Fransızca konuşan) devlete karşı süren savaşından dolayı yüzbinlerce insan ülkeyi terk etmek zorunda kalıyor. Ülkeden kaçışların diğer bir sebebinin ise kabile baskısı olduğunu söyleyen Mfouapon, şöyle anlatıyor: "Babam kral olarak da adlandırılan kabile reisi için çalışıyordu. 2012 yılında vefat ettiğinde oğlu olarak onun işini devralmıştım, ancak geleneklere itaat etmediğim için tehdit ediliyor, saldırıya uğruyordum. Mesela geleneklere göre aynı dinden biriyle evlenmem gerekiyordu, ama ben bir Müslüman olarak Hristiyan biriyle evlendim. Bu yüzden o zamanlar hamile olan eşime de saldırıyorlardı. O kadar baskı ve saldırıdan sonra kaçmak tek seçeneğimizdi."

Sınırda ırkçılık

2014 yılında Nijerya sınırına, oradan Nijer’e ve çölden traktörle Nijer’den Cezayir’e göç ediyorlar. Cezayir’de boyacı olarak çalışmaya başlıyor Mfouapon. Amaçları birkaç yıl Cezayir’de yaşayıp Kamerun’a geri dönmekti, ama düşündükleri gibi olmuyor. Siyahların çölde yaşamasını isteyen ırkçıların tacizlerinden kaçıp bir gece vakti araçla Libya’ya gidiyorlar ve sınırda tutuklanıyorlar. Kolluk güçleri, sınırda tutukladıkları Mfouapon’u eşinden ve çocuğundan ayırıyor. Uzun zaman haber alamıyor onlardan. Uluslararası Af Örgütü’nün de sunduğu raporlara göre, Libya’da Afrikalı mülteciler kaçırılıp gayri resmi hapishanelerde tutuluyor, ta ki milisler onları satın alana kadar. 

Libya işkencehaneleri 

Mfouapon da, Trablus’ta bulunan bu hapishanelerin birinde ailesinden ayrı şiddetin ortasında buluyor kendini. Hapishane sürecini hayatının en kötü zamanı olarak not ediyor tarihine: "Biz yaklaşık 400 kişiydik, ama çok sayıda insan öldü. Hastalıklar çok yaygındı hapiste. Bazı tutsaklar da kaçma teşebbüsünde bulunurken vuruldu. Bir tutsak öldüğünde cenazeyi gömmeleri için 2 veya 3 tutukluyu seçip çöle götürüyorlardı."

Alassa Mfouapon

Göç örgütü suç ortağıdır

Göç yollarında adaletsizliğin her türlüsüyle karşılaştığını anlatan Mfouapon, şu sözleri ekliyor: "Düşünün ki insan haklarına saygı duymayan, eski kölelik günlerine dönüp Siyahları satan ve onları ağır işlere zorlayan bir ülkede hapistesiniz. Ve bu durumda bize yardım etmek için parmağını bile kıpırdatmayan Uluslararası Göç Örgütü’nün suç ortaklığı diyebileceğimiz sessizliğine tanık oluyorsunuz. Hapishanede anladım ki, güçlünün yasası her zaman en iyisi olarak geçiyor."

Kavuşma hayaliyle direndim

Hapishanede verdiği hayatta kalma mücadelesini ise Mfouapon, şöyle ifade ediyor: "Beni ayakta tutan, mücadele etmemi sağlayan dışarda ailemin olmasıydı. Hayatta kalıp onlara kavuşmak için direniyordum. Bir gün serbest bırakılan bir tutsağa Facebook hesap bilgilerimi verdim. O da ailemle iletişime geçti. Onlar üzerinden serbest bırakılmam için istedikleri 1500 Euro’yu ödedim."

Şişme bot üstünde 14 saat

Çıktıktan sonra eşini aramaya başlıyor ve eşinin İtalya’da olduğunu öğreniyor. Böylece Mfouapon’un da mülteci mezarına dönüşen Akdeniz’deki yolculuğu başlıyor: "Yolculuğumuz bir şişme botun üstünde 14 saat sürdü. Yolda karşılaştığımız bir balıkçı teknesinin kurtarma gemisini araması sonucunda İtalya’ya vardık. Varır varmaz eşimin yanına, travma yaşamış olan kadınların kaldığı merkeze gittim." Bir araya geldiklerinde eşi Akdeniz’de yaşadığı travmayı anlatıyor.

Çocuğuna kavuşamadı

Mfouapon’un eşi göç yollarını yalnız sürdürmek zorunda kaldığında Mfouapon’dan haber alamıyor. Libya’da yaşama koşulları olmadığı için Akdeniz’i geçmeye karar veriyor. Kapasitesinden daha fazla insanın bulunduğu tekne çok eski olduğu için yola çıktıktan bir saat sonra hasar görüyor ve batıyor. Kurtarma gemisinin gelmesi 8 saat sürüyor. Bu sürede 155 mülteci boğularak ölüyor, sadece 25 kişi hayatta kalıyor. Boğulanlardan biri de 2 yaşındaki oğulları oluyor. Tekrar buluşma hayali ile işkencelere direnen Mfouapon yeni bir yıkım yaşıyor.

Almanya'ya varış!

İtalya’da 5 ay boyunca kalıyor, ancak eşiyle yolları ayrılınca gitme kararı alıyor. İtalya’da geleceğini kuramayan ve güvencesi olmadığını ifade eden Mfouapon, Almanya’ya doğru yola koyuluyor. Almanya’ya varışıyla ilgili şunları anlatıyor: "Almanya’yla ilgili duyduğum her şeyin bir illüzyon olduğunu kısa sürede fark edebildim. Mülteciler konusunda, özellikle de Afrika’dan gelen Siyahlar olunca, ne kadar gerici olduklarını gördüm."

Örgütlenme süreci

Almanya’ya vardıktan sonra kiliselere bağlı hayır kurumunda tercümanlığa başlıyor. Bu sürede, Afrika’dan gelenlerin yüzde 90’ının iltica başvurularına ret aldıklarını öğreniyor: "Birçok mülteci bu nedenle psikolojik sorunlar yaşıyor. Bu yüzden birkaç mülteci toplanıp örgütlendik ve mültecilerin sınır dışı edilmelerini protesto etmeye karar verdik. Aktif mücadeleye bu şekilde başladım ve şu an Mültecilerle Dayanışma Dostluk Grubu’nun sözcüsü olarak çalışmalarımı sürdürüyorum."

Polis baskını

Bir grup mülteci olarak örgütlendikten sonra Togo'lu arkadaşlarının sınır dışı edilmesini durdurmayı başarıyorlar. Ertesi gün yerel gazetede, polise direndiklerine ve yasadışı yollar kullandıklarına dair büyük bir iftira haberi yayımlanıyor. Haberden iki gün sonra da mülteci kampına 600 polis ile büyük bir baskın gerçekleştiriliyor. Polis sabah 4’de kapılar kırıp bütün odalara giriyor, insanları yataklarından çıkarıp kelepçeliyor ve hukuksuz bir şekilde arama yapıyor. Saldırıyı protesto eden mülteciler basın açıklaması yapıp, eylem düzenliyor. Mfouapon eylemden 1 ay sonra gecenin bir vaktinde polis tarafından gözaltına alınıp zorla İtalya’ya yollanıyor. Almanya’ya 6 ay giriş yasağı olan Mfouapon İtalya’da bekledikten sonra tekrar Almanya’ya dönüyor. 

Alassa Mfouapon

Politik olarak cezalandırmak istiyorlar

Die Junge Welt gazetesine verdiği bir röportajında, "Resmi kurumlara ve ırkçı politikalara karşı verdiğim mücadeleden dolayı beni politik olarak cezalandırmak istiyorlar’" diyen Mfouapon, mücadeleyi bırakmıyor: "Oğlumun denizde boğulduğunu ve Libya’da yaşadıklarımı uydurduğumu iddia ediyorlar. Benden kurtulmaya çalışıyorlar. Söz konusu insan hakları olduğunda benim için pazarlığa yer yok. Bu yüzden orantısız güç kullanımı ve ırkçılık gerekçesiyle dava açtım. Özel yaşam alanlarının dokunulmazlığı varsa eğer o zaman mültecilerin barınma alanları için de bu geçerli olmalı."

Federal devlete dava

Mfouapon, bir mülteci olarak tarihte örneği olmayan davalar açıyor: "Bize karşı bu nefreti temizlemek için Baden Württemberg federal devletine, ırkçı parti AfD'ye ve Bild gazetesi dahil olmak üzere birçok basın kuruluşuna karşı yasal bir savaş başlattım. Şimdiye kadar tüm davaları kazandım. Mahkeme yapılan polis baskının yasadışı olduğuna karar verdi. Bild gazetesi de hakkımda asılsız suçlamalar yapamayacak artık."

Mülteci kampına yönelik polis baskınıyla ilgili de bazı kararlar alındı. Mahkeme, polisin gerçekleştirdiği gözaltıların hukuksuz olduğuna kararı verdi. Mfouapon’un sınır dışı edilmesi ve polisin izinsiz kampa girmesi konusunda henüz bir sonuç yok. 

Değişim için bir şey yapmalı

İnsan haklarının ihlal edildiğine tanık olduğu andan itibaren mücadele kararı alan Mfouapon, değişimin sadece bir şeyler yapılmasıyla mümkün olduğunu belirtiyor ve ekliyor: "Hapiste de sürekli serbest bırakılmayı talep ettiğim için şiddet gördüm, ama bu beni durduramadı. Libya’da başlattığımı Almanya'da sürdürüyorum. Sürekli kendime 'Belki de bunu önceden yapmaya başlasaydım oğlum hala hayatta olacaktı' dedim. Ülkelerinden kaçmak zorunda kalan insanların dilenci muamelesi görmemeleri ve insan haklarına sahip oldukları bir yaşam için mücadele yürütüyorum."

Çifte standart

Ukrayna’nın işgali ve akın eden mültecilerden söz açıldığında Mfouapon şu sözlerle ifade ediyor düşüncelerini: "Aynı güçler, yani Rusya, NATO ve AB, bizim ülkelerimizi talan ettiler ve diktatörleri desteklediler, tıpkı Suriye ve Mali de olduğu gibi. Bizler mülteciler olarak savaştan kaçmanın ne demek olduğunu çok iyi biliyoruz. Ukrayna’dan gelen mültecilere kapıların açık olması gerekiyor elbette. İşin bu tarafı tartışılmaz. Ayrıca direkt çalışma iznine sahip olmaları ve yardım almaları da iyi. Yalnız şu soruyu sormadan geçemeyeceğiz; Afrika, Asya ve Ortadoğu’dan gelenler neden bu haklar için yıllarca mücadele etmeleri gerekiyor?"

Avrupa’nın karar sürecinin hiç bu kadar hızlı olmadığına dikkat çeken Mfouapon, Almanya’nın Ukraynalılara yer açmak için sığınma talebi reddedilen tüm mültecileri ne pahasına olursa olsun ülkelerine geri göndermeye çalıştığını da belirtiyor.

Avrupa elini bizden çeksin

Mültecilerle dayanışma ağını büyütmek isteyen Mfouapon, savaş ve göçün kaynağına değinmenin öneminden bahsediyor: "Avrupa Afrika’dan elini çekmeli. Sömürgecilik resmi olarak yok belki, ama hala ülkelerimizde varlıklarını sürdürüyorlar. Tekeller hala oradalar. Topraklarımızda süren savaş, talan ve ekonomik eşitsizlik insanları göçe zorluyor. İnsanların ülkelerini terk etme nedenleri giderek artıyor. Bunun sebebi sömürgecilik ve emperyalizmdir.’’

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.