Amman’dan Hewlêr’e uzanan kirli ittifak

Forum Haberleri —

  • Türk devletinin Mart ayının başında planladığı işgal saldırısı sadece Şengal’le sınırlı değildir. Binlerce yıllık Kürdistan coğrafyasına ve tüm Ortadoğu halklarına yönelik bir saldırıdır. Bu iyi görülmeli ve iyi analiz edilmelidir. Halkımız bu kirli ittifak içerisinde olan KDP’ye karşı da tavır almalı ve hesap sormalıdır.

FIRAT DİCLE

1 Haziran 2014 yılında Ürdün’ün Amman kentinde Türkiye ve KDP, Amerika, Katar ve DAİŞ çeteleri ile bir araya gelerek, halkımıza yönelik bir katliam saldırısı gerçekleştirdi. Bu katliama giderken Türk devletinin amacı; Rojava Kürdistanı’nda oluşan halkların devrim hareketini yok etmek, Önder Apo’nun felsefesi ve ideolojisi doğrultusunda Rojava Kürdistanı’nda yaşam bulan Rojava Demokratik Özerk Sistemi’nin ve Kürt halkının kazanımlarını tasfiye etmekti. Bunun yanında KDP’nin amacı ise; Güney Kürdistan’da parti devletine gitme hayalleriydi. Bu kadar işgalci, faşist ve işbirlikçi kesimleri bir araya getiren ise Rojava Kürdistanı’nda gelişen devrimden korkuydu. Bu korku ile bir araya gelen Türkiye, KDP ve diğer güçler, DAİŞ çeteleri ile bu devrimi tasfiye etmek için Kürt halkının kazanımlarına saldırdı.

10 Haziran günü 130 bin askeri güç ile korunan Musul’un birkaç saat içerisinde çatışmaksızın DAİŞ çetelerine peşkeş çekilmesi, ardından 2 ay gibi bir süre geçmeden 3 Ağustos günü 13 bin peşmerge gücünün bir mermi atmaksızın, Şengal’den kaçıp giderek Şengal’i DAİŞ çete örgütüne teslim etmesi de bu planlamayı deşifre etti. Ancak Amman’da masa üstünde alınan planlamalar pratik sahada yansımasını bulmadı. Çünkü Êzîdî halkımızın yiğit evlatlarının YBŞ ve YJŞ öz savunma birlikleri çatısı altında örgütlenen Êzîdî gençlerinin direnişi ile bu faşist, işgalci güçlerin tüm planları yaşam bulmadı ve bozuldu.

Faşist Türk devleti ve onun uzantısı olan KDP işbirlikçiliği 2014 yılında gerçekleştiremediği hayallerinin intikamını almak için yeni bir çete örgüt olan “Roj Peşmerge” adı verdikleri bir gurup ile 3 Mart 2017 yılında halkımıza yeniden saldırarak, 2014 yılının hayallerini gerçekleştirmek istedi. Ancak başta YBŞ ve YJŞ savaşçıları ile halkımızın direnişi, faşist Türk devleti ile onun uzantısı olan KDP’nin hayallerini boşa çıkardı. 

KDP ve referandum süreci

3 Mart 2017 saldırısının üzerinden henüz 2 ay geçmeden KDP, Güney Kürdistan Devleti’ne adım atmak için Güney Kürdistan halkına, referandum çağrısında bulundu. Güney Kürdistan halkının çoğunluk onayını alan KDP, faşist Türk devletinin tehditleri ardından halkının isteklerine sırt çevirerek, referandumdan vazgeçti. Özellikle o dönemler faşist AKP-MHP zihniyetinin ortak temsilciliğini yapan Devlet Bahçeli’nin “Barzani, eğer referandumda ısrar ederse, dedesinin sonuna baksın” tarzındaki tehditler karşısında KDP ve Barzani ailesi korkarak, sindirilerek, teslim alınarak kendi halkına sırt çevirtilerek referandumdan vazgeçirtildi. Ancak KDP, 2017 süresinden sonra da faşist Türk devletinin tehditlerine yenik düşerek bir nevi faşist Türk devletinin uzantısı olarak kirli bir işbirliği içerisine girerek kirli faaliyetlerini sürdürmeye devam etti. Kürdistan Özgürlük Hareketi’ne karşı faşist Türk devletine istihbarat ve lojistik desteği sunan KDP’nin gerçek yüzü de ortaya çıkmaya başladı. Asıl amacı Kürt halkının özgürlüğü savunmak olmadığı, asıl amacının Kürdistan olmadığı bir kez daha tescilli bir şekilde aşikar olarak gün yüzüne çıktı.

Yıl 2018 geldiğinde KDP’ye bağlı peşmerge güçleri Irak ordusu ve Heşd-i Şabi güçleri karşısında tekrardan tek bir mermi atmayarak, Şengal’den kaçtı. Bunu başta Êzîdî halkımız olmak üzere tüm Kürt halkı ve dünya halkları yakından gördü. Amacı, davası Kürt ve Kürdistan olmayan faşist bir devletin uzantısı ve tetikçisi gibi hareket eden KDP, halkımızı sırtını çevirerek tekrardan gitmesi, Kürt halkı içerisinde teşhir oldu. 

Bağdat-Hewlêr anlaşması

Özellikle 2020 yılının 9 Ekim’inde Önder Apo’ya yönelik komplonun başladığı ve Türk devletinin Serêkaniyê, Girê Spî işgalinin birinci yıl dönümünde tekrardan Amman’da bir araya gelen bu faşist gurup, Bağdat-Hewlêr anlaşması ile Şengal’i tekrardan gündeme alarak, Şengal katliamının gerçekleştirmenin hayalleri içerisinde kıvranıp durdu. Ancak bilmedikleri bir şey vardı. Ne Şengal eskisi gibiydi, ne de Êzîdî halkımız eskisi gibiydi. Kendi öz savunmasından, kendi öz yönetimlerine kadar halkımız büyük bir örgütleme içerisinde olarak, kendini tüm saldırılara karşı koruyabilecek bir duruma gelmişti. Nasıl ki 2014 yılının 3 Ağustos’unda halkımıza katliam saldırıları yapanlara karşı halkımız biran önce kendi öz örgütlülüğü çerçevesinde öz savunmasını oluşturduysa, bugün de halkımız bu örgütlenmeyi büyüterek tüm saldırılar karşısında büyük direneceğini ve büyük kazanacağını göstermektedir.

Son günlerde özellikle Güney Özel Savaş Basının gündemini dolduran faşist Türk devletinin Milli Savunma Bakanı olan Hulusi Akar’ın Bağdat-Hewlêr trafiği de gösteriyor ki Şengal dosyasını tekrardan açmak istiyorlar. Ve 2014 yılında DAİŞ çete örgütü eliyle gerçekleştiremedikleri katliamı saldırısını şimdi gerçekleştirmeyi hedeflemektedirler. Ancak ne yazık akıllarından mahrum kalan bu kişilere ki; o da bu halkı iyi tanımıyorlar. Bu halkın eskisi gibi yaşamadığını iyi göremiyorlar. Çünkü halkımız kendi öz örgütlülükleri çerçevesinde kendini savunabilecek durumdadır. Bunlar ya akıllarından kıtlar ya da gözlerinden noksandırlar. Çünkü halkımız, 2014 yılından bu yana gelişen tüm saldırılar karşısında büyük direndi ve direnişini de sürdürmektedir. Özellikle halkımızın yiğit evlatlarının öz savunma güçleri etrafında oluşturdukları YBŞ ve YJŞ güçleri, Şengal’i savunabilecek bir güçtedir. Hiçbir işgalci gücün Şengal’e girişine izin vermeyecektir. 

TC’nin Misak-i Milli hayalleri

Alandan gözlemlediğimiz, takip ettiğimiz kadarıyla Hulusi Akar’ın ziyareti altında Şengal ve Kürt Özgürlük Mücadelesinin tasfiye edilmesi olduğunu çok iyi görüyoruz. Heftanîn’den Gare’ye, Zaxo’dan Şengal ve Ranya’ya kadar geniş bir araziyi Türk devleti işgal etmek istiyor. Bu hayallerini gerçekleştirmek içinde KDP’nin onayını alıyor. Ancak KDP, şunu çok iyi görmüyor; faşist Türk devletinin bu hayalleri gerçekleştiğinde KDP diye bir şey kalmayacağı gibi, Güney Kürdistan Hükümeti gibi bir yapılanmanın da kalmayacağıdır. Faşist Türk devleti, yüzyıldır bir yara gibi taşıdığı Misak-i Milli hayallerini gerçekleştirecektir. Bu durum Kürtleri bir yüzyıl daha geriye götürecektir. Başta halkımız olmak üzere tüm Güney Kürdistan halkı ve dört parça Kürdistan’da yaşayan halkımız ve dostları bunu iyi bilmelidir. Türk devletinin Mart ayının başında planladığı işgal saldırısı sadece Şengal’le sınırlı değildir. Binlerce yıllık Kürdistan coğrafyasına ve tüm Ortadoğu halklarına yönelik bir saldırıdır. Bu iyi görülmeli ve iyi analiz edilmelidir. Halkımız bu kirli ittifak içerisinde olan KDP’ye karşı da tavır almalı ve hesap sormalıdır. Artık gün işgalciden, işbirlikçiden hesap sorma zamanıdır.

Böyle bir saldırıyı planlayan faşist Türk devleti ve onun uzantısı KDP, pratik sahaya bu planlamayı sürerse o zaman büyük bir direniş ile karşılaşacağını çok iyi bilmelidir. YBŞ ve YJŞ, Şengal’in Öz Savunma Güçlerinin öncülüğünü yapacağı binlerce yıllık direniş kültürü ile faşist Türk devleti ve onun uzantıları tarihin çöp sepetine atılacaktır. Yüzlerce uçağı ve milyonlarca mermisinin namluya sürseler bile halkımızın kahraman evlatları karşısında büyük kaybedeceklerdir. Halkımızın büyük kazanacağı yüzyıl olan 21. Yüzyılın 2021 yılında halkımız için özgürlük ve zafer yılı olacaktır. Çünkü hiçbir güç halk örgütlülüğü karşısında sonuç alamaz.

Faşist Türk devleti ve onun uzantısı KDP’de boş hayallerinden vazgeçmelidir. Bilmelidirler ki; 73 katliam yaşayan halkımız hiçbir zaman kendi özgürlüğünden vazgeçmedi ve her zaman ayakta kaldı. Bundan sonra da öz örgütlülüğü ve savunmasının geliştiği bir dönemde de ayakta kalacaktır ve işgalci, faşist güçlerin hayallerini kursaklarında bırakacaktır. Tarih, buna şahitlik edecektir. Artık halkların, direnenlerin tarihi Şengal ve Kürdistan coğrafyasında tekrardan yazılmaktadır. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.