Anayasa değişmeli

Mehmet Fidan
- Kürt dili üzerindeki baskılar ve önündeki yasal engellere dikkat çeken Amed Barosu Kürt Dili Komisyonu Başkanı Mehmet Fidan, ana dil için Anayasa’nın değişmesi gerektiğini söyledi.
MA'ya konuşan Fidan, Anayasa'nın 3. maddesindeki, “Ülkenin dili Türkçe” ile 42. maddesindeki, “Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez” düzenlemelerinin, ana dilde eğitimin önünde engel olduğunu hatırlattı. Kürtçenin önündeki engellerin kalkması için atılması gereken yasal adımları sıralayan Fidan, Türkiye’nin uluslararası sözleşmelerin ana dile dair maddelerine koyduğu şerhleri kaldırması gerektiğinin altını çizdi. Fidan, “Türkiye Anayasası değiştirilmeli. Anayasa sadece Türk ulusuna göre hazırlanmış. Bu da Türkler dışındaki uluslar için büyük sorunlara, engellemelere neden oluyor. Tüm uluslar diliyle eğitimini görsün, diliyle yaşasın” dedi.
Herkesin Kürt dili için elini taşın altına koyması gerektiğini vurgulayan Fidan, Kürt dilinin eğitim ve resmi dil olması için mücadelenin birlikte yürütülmesinin öneminin altını çizdi. Halka seslenen Fidan, “Herkes çocuğuna Kürtçe öğretsin. Onlara şimdi Kürtçe öğretmezsek 15-20 yıl sonra artık Kürtçe konuşanların sayısı azalacak. Her ulus diliyle var. Biz de dilimizle var olmak istiyoruz. Dilimize sahip çıkalım” dedi.
* * *
Dil yaşamın kendisidir
Kürtçenin statü sahibi olması gerektiğini söyleyen ANKA-DER öğrencileri “Dil sadece iletişim aracı değildir; kültürdür, sanattır ve yaşamın kendisidir” dedi.
Anka Dil Kültür Sanat Derneğinde (ANKA-DER) Kürtçe eğitim alan öğrenciler, 15 Mayıs Kürt Dil Bayramı vesilesiyle Kürtçeye uygulanan asimilasyon politikaları ve yasaklamaların son bulması gerektiğini söyleyerek, ana dilde eğitim taleplerini dile getirdi.
ANKA-DER’de eğitim gören Fatma Sürücü, "Dilimiz kaybolmasın ve yok olmasın. Resmi dil olmalı ve ana dilde eğitim-öğretim yapılmalıdır. Dil sadece iletişim aracı değildir. Her şeydir; kültürdür, sanattır ve yaşamın kendisidir. Dil anne sütü gibi helaldir. Eğitim-öğretim için her türlü imkân ve olanaklar sağlamalıdır” şeklinde konuştu.
Dilin sanat ve kültürün inşasında önemli olduğunu belirten Yeter Çevik ise şunları söyledi: "Her ulusu için dil ne kadar önemliyse Kürtler için de o kadar önemlidir. Dilimiz asimilasyonla yüz yüze kalmıştır, yasaklanmıştır. Bir dil yok olduğunda bir insanlık yok oluyor. Hiçbir dilin yok olmasını istemiyoruz. Bütün diller yaşamalıdır. Hiçbir dile karşı değiliz. Herkes ana dilini öğrenmelidir ve eğitimini almalıdır.”
* * *
ALO 153 Kürtçe
Amed Büyükşehir Belediyesi'nin çok dilli belediyecilik hizmetleri kapsamında ALO 153 Çağrı Merkezi Kürtçe hizmet vermeye başladı.
Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Dairesi Başkanlığına bağlı Çağrı Merkezi üzerinden her gün binlerce yurttaş taleplerini belediye hizmet binasına gitmeden iletme şansı sunuyor. Bugüne kadar Türkçe hizmet veren Çağrı Merkezi, artık talepleri Kürtçe de alarak yurttaşların ana dilinde hizmetlerden faydalanmasını sağlayacak.
Çok dilli belediyecilik
Hizmete ilişkin bilgi veren Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Dairesi Başkanı Berivan Güneş, yurttaşlara çok dilli belediyecilik hizmeti sunma noktasında ilk adım olarak Kurmancî hizmet vermeyi gündemlerine aldıklarını kaydederek, ilerleyen süreçlerde Zazakî, İngilizce ve Arapça hizmet vermek için çalışmalarını sürdüreceklerine dikkat çekti. Güneş, “Yurttaşlarımız hangi dilde hizmet almak istiyorsa bize istedikleri şekilde ulaşabilirler” dedi.
* * *
Bayram için kanun teklifi
DEM Parti, 15 Mayıs’ın Kürt Dil Bayramı Günü kabul edilmesi talebiyle Meclis’e kanun teklifi verdi.
Îdîr Milletvekili Yılmaz Hun, Meclis Başkanlığına verdiği kanun teklifinde, dilin insan ve toplum için önemine işaret etti. Teklifin gerekçesinde dilin iletişim aracının yanında hafıza, kültürel kimlik ve varoluş biçimi olduğuna dikkat çekilerek, "Dilin yaşatılması, yalnızca bireysel bir hak değil, kolektif bir halk hakkıdır. Kürtçe, Türkiye’de milyonlarca yurttaşın ana dili olmasına rağmen uzun yıllardır yapısal ve sistematik inkâr, dışlama ve yasaklamalara maruz bırakılmıştır. Bu baskıcı politikalar, Kürt halkının diliyle birlikte tarihsel birikimlerini ve kültürel mirasını da yok saymıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana geçen yüzyıllık süre zarfında; Kürtçe, sistematik olarak baskıya uğramış, asimilasyon politikalarıyla geriletilmeye çalışılmış, anayasal güvencelerden yoksun bırakılmıştır. Bu baskılar yalnızca fiili düzeyde değil; aynı zamanda yasalar, idari kararlar ve olağanüstü hal rejimleri eliyle kurumsal bir biçim almıştır” denildi
Teklifte 15 Mayıs’ın Kürt halkı tarafından 2006’da Kürt Dil Bayramı olarak ilan edildiği ve Türkiye’nin de bunu resmileştirmesi gerektiği belirtilerek, şunları ifade edildi: “Jest değil; devletin kendi vatandaşlarına ve onların kültürel varlıklarına yönelik eşitlikçi ve çoğulcu bir yaklaşıma geçişin göstergesi olacaktır. Bu adım, Kürtçe konuşan yurttaşların on yıllardır talep ettiği bir hakkın teslimi olduğu kadar; farklı kimliklerin, dillerin ve kültürlerin eşit yurttaşlık temelinde bir arada yaşayabileceği bir Türkiye’nin mümkün olduğuna dair güçlü bir umut ve irade olacaktır.”