Asimile ordusu cebini şişirip gitti

Kültür/Sanat Haberleri —

Vedat Çetin

Vedat Çetin

  • "Yapılan festival değildi, kültür değildi, sanat hiç değildi. Dayatmacı ve asimilasyona yönelik bir etkinlik yaptılar ve ceplerini şişirip gittiler.”
  • "Kemalist dönem 1999'a kadar festival gibi ekinliklerle asimilasyon uyguladı, kayyumlar döneminde ise AKP-MHP eliyle de Türk-İslam ideolojisiyle biçimlendirilmiş kültürel saldırılar hayata geçiriliyor.”

YILMAZ KAYA / AMED

 

Türk Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Amed'de düzenlenen Türk-İslam sentezli "Sur Kültür Yolu Festivali" sona erdi. İç Anadolu'dan dini grupların getirildiği, Türk-İslam temalı atölyelerin kurulduğu 8-15 Ekim tarihleri arasındaki festivalin bütçesi Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi tarafından karşılandı. Kayyum öncesi HDP’li belediye döneminde kentte düzenlenen festivallerin organizesinde yer alan yazar Vedat Çetin, festivalin Kürt kültüründen uzak olduğunu ve asimilasyonu amaçladığını belirtti. “Gelenler, AKP ve MHP'ye angaje olmuş kesim ya da batıdan getirilenler. Konya'dan getirilen asimile ordusu ile sanki Diyarbakır'a baskına gelmiş. Yapılan festival değildi, kültür değildi, sanat hiç değildi. Dayatmacı ve asimilasyona yönelik bir etkinlik yaptılar ve ceplerini şişirip gittiler" dedi.  

Parası belediyeden çıktı

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy festivalin açılışında, 2000'den fazla sanatçı getirdiklerini ve yaklaşık 600 etkinlik düzenleyeceklerini söyledi. Festivali organize eden bakanlık olmasına rağmen gelen konukların ve ekiplerinin ücretleri, yemek ve konaklamalarının tamamı Büyükşehir Belediyesi tarafından karşılandı. Etkinliklerin organizasyonunu yapan ayrı ayrı şirketler, faturaları Büyükşehir Belediyesi adına keserken, yaklaşık 60 milyon TL gibi bir harcamanın yapıldığı öğrenildi. Türk-İslam ağırlıklı festivalin baş konuklarından biri din tüccarlığı ile bilinen Nihat Hatipoğlu idi. Sahne alanların tamamı ise AKP'ye yakınlığı ile bilinen sanatçılardı. 

Tiyatrocuları temizlik görevlisi yaptılar

HDP döneminde kültür etkinliklerine sıfırdan başladıklarını ve kentin dinamikleriyle birlikte festivali organize ettiklerini belirten Vedat Çetin, Refah Partisi döneminde belediyedeki tiyatrocuların temizlik ve zabıta işlerine verildiğini, bazılarının ilişkilerinin kesildiğini, tiyatro salonunun alt katının da gündüz yemekhane, akşam ise düğün salonu olarak işletmeye kiraya verildiğini söyledi. HDP’li belediyeye kayyum atandıktan sonra da sanatçıların benzer bir muameleye maruz kaldığını hatırlattı. 

Yeni bir başlangıca ihtiyaç vardı

HDP’li belediye sürecinde bir kültür festivali alma kararı aldıklarını belirten Çetin, o dönemki koşulları şöyle özetledi: “Mali imkanlar yoktu, kadrolar yetersizdi. Nasıl yapılacağını bilmeden işe girişmiş olduk. Çünkü  geçmişten gelen bir festival geleneği de yoktu. Geçmişte Diyarbakır'da yapılan festivaller olmuştu tabii ki. Fakat adını Karpuz Festivali koymuşlar. İşte develerle karpuzları taşıyorlar, birinciye ödül veriyorlar, türkücüler, şarkıcılar sahne alıyor, halaylar çekiliyor falan. Bu festivallerin, bu şehrin kültürünü, sanatını yaşatmak ve ileri taşımak gibi bir derdi olmamıştı. Çoğu valilikle ortaklaşa planlanmıştı. Bu nedenle kültür ve sanata dair yeni bir başlangıca ihtiyaç vardı. Festivalde kendi kimliğini ve kültürünü yaşayacak bir sürece ihtiyaç vardı.” 

Festivale valilik engeli

2000 yılında valiliğin bürokratik engellerini aşamadıklarından dolayı festivali sonraki yıl yapmaya karar verdiklerini belirten Çetin, devam ediyor anlatmaya:  “Festival işlerinde profesyonel deneyime sahip sinema eleştirmeni olan Vecdi Sayar ile işbirliği içerisinde çalıştık. Belediyenin bütçesinden pek fazla katkı olmayacağından Avrupa Birliği Ankara Temsilciliği’ne festivalin projesini sunduk ve kabul edildi. Böylece uluslararası boyutu da olacaktı. 

Program tamam ama mekan yok

2001 festival programını İstanbul’da araştırmalar ve sanatçılarla yüz yüze görüşmeler yaparak hazırlamıştık. Program dopdoluydu. Zengin içerikliydi, başka şehirlerin festival programından daha heyecanlı geçeceğinden kuşkumuz yoktu. Ancak programla Diyarbakır’a döndükten bir süre sonra acı bir gerçekle karşı karşıya gelecektik. Festival mekanlarımız yok denecek kadardı. 

Bütün kısıtlalar ve imkansızlıklara rağmen 2001 yılında festivali düzenlemeyi başardık. İyi bir başlangıç sayılırdı. Fakat yasaklar nedeniyle açıkça Kürt kültürü ve sanatına yer veremediğimizden belirgin bir boşluk vardı.”

Kentin tüm dinamikleri katıldı

İkinci festival programında Kürt kültürüne daha kapsamlı yer vererek bu boşluğu doldurmaya çalıştıklarını söyleyen Vedat Çetin, “O dönemde aktif olan Demokrasi Platformu’nu davet ettik. Kürt kültür kurum ve sanatçılarını da dahil edince, gelen önerilerle bir taslak ortaya çıkarıldı. Elimizdeki taslakla işe koyulduk ve tasarladığımızın daha iyisiyle içerik olarak daha zengin bir programla yola devam ettik” dedi. 

Festival için iyi bir ekip kurduklarını da belirten Çetin, “Belediye meclis üyeleri, belediye çalışanları yanında gönüllü katkı sunan öğrenciler, öğretmenler, kamu çalışanları ve avukatlar bile vardı. Gelen sanatçıları havaalanında karşılıyorlar, otellerine kadar onlara eşlik edip konaklamalarına ve şehir içinde yardımcı oluyorlardı" diye aktardı. 

Kültürler arası kardeşlik ön plandaydı

"Kürt kimlikli belediye festivallerinin toplamına ilişkin bir değerlendirme yaparsak festivallerin bir kültür ve sanat rüzgarını arkasına alarak çok önemli işlere ve yaratımlara imza attığını söyleyebiliriz" diyen Çetin, o dönemde düzenledikleri festivallerin önemine ilişkin şunları anlattı: "Festival tarihleri o yılın Mayıs ayının son haftasında başlıyor, Haziran’ın ilk haftasında bitiriyordu. Dünyanın dört bir yanından sanatçılar, tiyatro grupları, yazarlar, şairleri davet ettik. Aynı şekilde İran, Irak, Suriye'den gelen Kürt sanatçılar, dengbêjler, tiyatrocular, yazarlar ve şairler geldi. Festival yöresel değil, uluslar arası özellik taşıyordu. Çünkü Güney Amerika'dan, Avrupa'dan, Ortadoğu'dan gelen sanatçılar vardı. Sîyabend û Xecê, Mahmud û Êzîda, Zembilfroş gibi oyunlar sahnelendi. Kürt, Türk, Ermeni, Süryani, Keldani, Êzîdî kültürünü anlatan ve tanıtan söyleşiler, seminerler, gösteriler yapıldı. Festivalde dengbêj dinletisi de vardı, rap müzik dinletisi de vardı. Kürdistan'ın dört parçasından tiyatrocular, sanatçılar, aydınları davet ederdik. Ermeni, Süryani, Türk sanatçılar, tiyatrocular, aydınlar vardı. Kültürler arası kardeşlik ön plandaydı. Yapılan festivallerle bütün kültürlere sahip çıkılıyordu."

1999 öncesine dönüldü 

Kayyumlar marifetiyle yapılan festivallerle ise 1999 öncesine dönüş yapıldığını belirten Çetin şöyle devam etti: "Cumhuriyetle birlikte Kemalist dönem 1999'a kadar festival gibi ekinliklerle asimilasyon uyguladı, kayyumlar döneminde ise AKP-MHP eliyle de Türk-İslam ideolojisiyle biçimlendirilmiş kültürel saldırılar hayata geçiriliyor. Kayyumların yaptığı festivaller sanki Kürt kültürü karşısında bir seferberlik başlatmış da polisiye tedbirlerle etkinlikler yapıyorlar. Kürt kazanımlarını yok ederek, geriye dönüş için ellerinden geleni sorumsuzca yapıyorlar. Bu festivaller aracılığı ile Türk-İslam kültürünü dayatmak istiyorlar. Kürt kültürü ile birlikte Diyarbakır'da var olan Ermeni, Süryani kültürünü de yokmuş gibi görmezden geliyorlar.”

Seçimlere yönelik güç gösterisi

Festival programını takip ettiğini belirten Çetin, “Yeni olan şey Kürt-İslam'ı öne çıkarmalarıdır. Ahmet Özhan ve Nihat Hatipoğlu gibi kişiler ve başkaları üzerinden. 'Sesinizi çıkarmayın, biz size ne verirsek onunla yetinin' denilmek isteniyor. Yapılan bu asimileye yönelik festival, seçimlere yönelik bir güç gösterisidir” dedi. 

Geride büyük bir enkaz bıraktılar 

“Bin yıllık Sur'u yıktılar. Ama şimdi de 'Sur Kültür Yolu' adıyla aşırı masrafla, savurganlıkla festival düzenlediler. Diyarbakır halkının buna katılımı yok. Çünkü kendi kültürü değil yapılanlar” diyen Çetin şunları aktardı: “Gelenler, AKP ve MHP'ye angaje olmuş kesim ya da batıdan, işte Konya'dan getirilen asimile ordusu ile sanki Diyarbakır'a baskına gelmişler. Bu festival Diyarbakır halkının izni, onayı ve hoşgörüsü olmayan bir programdı. 2000 sanatçı getirdik diyorlar. Kim bu sanatçılar, kaçı biliniyor, kaçı tanınıyor. Yapılan festival değildi, kültür değildi, sanat hiç değildi. Dayatmacı ve asimilasyona yönelik bir etkinlik yaptılar ve ceplerini şişirip gittiler. Her zaman yaptıkları gibi geride büyük bir enkaz bıraktılar.

 

*****

 

 

Türk-İslam sentezi ağırlıklı festivaldeki bazı programlar şöyleydi: 

- Nihat Hatipoğlu / Hz. Muhammed'in İzinde

- Ahmet Özhan ile Gönül Buluşmaları; Şifa-i Şerif Dersleri

- Doç. Dr. Yasin Pişgin / Diyar-ı Nebi / Peygamberi Yeniden Düşünmek. 

- Mehmet Emin Karataş / Ezan ve Salâ Atölyesi

- M. Fatih Çıtlak ve Konya İrfan Medeniyeti Araştırma ve Kültür Merkezi Sanatçıları / İlahi Meşk

- Çiçek Derman / Türk Tarih Konuşmaları / Tezhip Sanatı

- Fatih Koca / Diyar-ı Nebi / Birinci Söz Bismillah

- İnsan ve irfan Vakfı: Fatih Çıtlak ile İmam Şafi Divânı Okumaları

- Prof. Dr. Mehmet Emin Ay / Aşkullah / Aşk-ı Resulullah

- Ubeydullah Sezik / Müezzinlik Atölyesi

- Serdar Tuncer: Diyar-ı Nebi / Diriliş-Sezai Karakoç

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.