Batık bir Ermeni şehri Dzovk
Kültür/Sanat Haberleri —

Dzovk Kilisesi
- Polonyalı Seyyah Andreasyan Simeon’un 1608-1619 yıllarında "Dağlardan ve çam ormanlarından geçtik. Bir sandal ile adadaki köye gidip kiliseye girdik" diyerek tarihe not düştüğü, Ermenilerin kutsal mekanı ve gizli ibadet yeri, sular altındaki Dzovk şehri, hak ettiği değeri görmeyi bekliyor.
MUSTAFA DOĞAN-ELAZIĞ
Hazar Gölü altında kalan batık Ermeni şehri olan Dzovk’un, kalesi ve kilisesi kaderine terk edilmiş durumda. Batık şehir, su altı arkeolojik müzesi olarak değerlendirilebilecekken bugüne kadar bir şey yapılmış değil. Surp Giragos Kilisesi Vakfı Başkan Yardımcısı Ohannes Gaffur Ohanyan, batık kent ile ilgilenilmemesini büyük bir kayıp olarak değerlendirirken, 106 yaşındaki Sadık Balıkçı, "Hazar Gölü'ndeki ada Ermeniler için kutsaldı. Oraya gidip dua ederlerdi. Ermenilerle hiç bir sorunumuz yoktu. Tuzda balık kurutmayı, bağcılığı, kethe yapmayı onlardan öğrendik” dedi.
Elazığ'ın Hazar Gölü havzasında 11’inci yüzyılda kurulduğu tahmin edilen Dzovk (Göl Diyarı) şehri, o tarihte Ermenilerin gözde merkezlerinden biriydi. Zamanla şehrin etrafı surlarla kapatıldı. Şehirde inşa edilen Surp Nişan Manastırı ise bölgeye gelen seyyahların ilk ziyaret ettiği ibadethanelerin başında geliyordu. Ünlü tarihçi ve din insanı Urfalı Mateos, 1025 yılında "Vekayiname" adlı eserinde, Hristiyanlıktan sonra burada bir manastır inşa edildiği, buranın Hristiyanlık inancında önemli bir kutsal mekan olduğundan bahsediyor.
Simeon'un seyahatnemesinde Dzovk!
1608-1619 tarihleri arasında bölgeyi ziyaret eden seyyah Polonyalı Andreasyan Simeon da seyahatnamesinde Dzovk hakkında şunları yazıyor: "Dağlardan ve çam ormanlarından geçerek iki gün sonra Gölcük’e vardık. Gölün içindeki Surp Nişan adını taşıyan Kagir bir kilise ile bir Ermeni köyü vardı. Karada çam ağaçları ile örtülü dağın eteğinde bulunan bir handa konakladık. Bir sandal ile adadaki köye giderek kiliseye girdik."
1830'da sular altında kaldı
Dzovz şehri ve Surp Nişan manastırı, 1800'lerden itibaren Hazar Gölü'ndeki suların yıllar içinde yükselmesi ile 1830 yılında tamamen sular altında kalıyor. Yöre halkı sular altında kalan evlerini terk edip yakında bir köy inşa ediyor. Batık şehrin bir uzantısı olan ve halk arasında "Martı Adası" olarak adlandırılan kalıntılar, halen bir ada şeklinde Hazar Gölü içinde bulunuyor.
SİT alanı ilan edildi
Zaman zaman suların çekilmesi ile birlikte "Martı Adası" ile Surp Nişan manastırı arasında 1,5 km uzunluğunda ve 5 metre yüksekliğinde kale surları tespit edildi.
Hazar Gölü altında yer alan batık Ermeni şehri, 1991 yılında tescillenerek Birinci Derece Arkeolojik ve Doğal SİT Alanı olarak koruma altına alındı. Aradan geçen 33 yıla rağmen, koruma altına alınan bu batık şehir için hiçbir şey yapılmadığı gibi su yüzeyinde bir ada olarak kalan batık şehrin kalıntılarının defineciler tarafından yağmalanmasına da göz yumuluyor.
'İlgilenilmemesi büyük bir kayıp'
Dzovk batık şehri ve Surp Nişan Manastırı'nın Ermeniler için kutsal bir mekan olduğunu belirten Surp Giragos Kilisesi Vakfı Başkan Yardımcısı Ohannes Gaffur Ohanyan, bu tarihi ve kültürel yerin her anlamda üzerinde durulması gereken bir değer olduğunu söyledi. Tarih ve turizm açısından bakıldığında, buranın önemli bir yer olduğunu belirten Ohanyan, “İlgilenilmemesi büyük bir kayıp. Acilen el atılıp gün yüzüne çıkarılması gerekir" şeklinde konuştu.
'Gizliden gelip dua ederlerdi'
Hazar Gölü kıyısında ikamet eden 106 yaşındaki Sadık Balıkçı, Dzovk'un sular altında kalmasından sonra, yöredeki Ermenilerin sık sık kayıkla adaya giderek burada dua ettiklerini söyledi. İbadetlerini bir törene dönüştürmeden gizliden yaptıklarını kaydeden Balıkçı, "1915'ten sonra çok az Ermeni kaldı burada. Ben o zaman çocuktum. Burada kalanlar da çoğu zanaatkârlardı ya da tarla işleriyle uğraşıyorlardı. Hem o ada, hem de su altında kalan şehir ve manastır onlar için kutsaldı. Gizliden gelip orada dua ederlerdi. En son 1950'lere kadar da vardı burada Ermeniler. Sonra onlar da gitti" şeklinde konuştu.
Hala Ermenilerin izleri var
Ermenilerle aralarında hiç sorun yaşanmadığını belirten Balıkçı, şunları söyledi: "Burada halen Ermenilerin çok izleri var. Yıkık kiliseler var. ‘Ponda’ denilen yer zaten Ermeni yeri. ‘Papaz’ın Yeri’ derdik oraya. Ermenilerden çok şey öğrendik. Bağcılığı, tuzda balık kurutulup kışa saklanmasını onlar bize öğretti. Kete (Un ve tereyağı ile yapılan bir tür çörek) yaparlardı. Bize ikram ederlerdi. En son kaç yıl önce sular çekilince o manastır ve kale duvarları görünüyordu. Maalesef ne Ermeniler kaldı, ne de köyleri. Şimdi tarihe miras olarak sadece, sular altındaki Dzovk kaldı.”